Geçen hafta çok garip bir şey oldu.
Normalde hiçbir gazeteci kendi ülkesinin dışişleri bakanına ziyaret etmekte olduğu ülkedeki seçimlerde hangi tarafı desteklediğini sormaz.
Geçen cuma, bir Rus gazeteci Ankara'yı ziyaret eden Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'a, Moskova'nın Türkiye'deki seçimlerde hangi tarafı desteklediğini sordu. Kör gözüm parmağına.
Daha nasıl direkt sorulabilirdi?
Belki bir adım ötesi "Rusya AK Parti'yi mi destekliyor" diye sorulabilirdi ki; aslında bir Türk gazeteci pekala, "Kamuoyunda Rusya'nın seçimlerde AK Partiyi desteklediği yönünde algı var," deyip, yorum yapmasını isteyebilirdi. Ve bu soru şahit olduğumuz "doğal olmayan" seçim öncesi Rus jestleri açısından çok da "doğal" kaçabilirdi.
Her hâlukârda, soru Rus gazeteciden geldiğine göre, çıkarmamız gereken birinci sonuç, Kremlin'in bu konuda mesaj vermek istediği olmalı.
Rusya, kuşkusuz, kamuoyunun bir bölümündeki "Moskova seçimlere AKP lehine müdahale ediyor, seçim günü de müdahale edebilir" yönündeki algının farkında.
Lavrov, bu algıyı hafifletmek üzere, "Siz Rusya'ya değil, Amerika'ya" bakın demeye getirdi. Amerika'nın Kafkaslar ve Ukrayna'daki renkli devrimlerdeki rolüne dikkat çekip, toplumdaki batı karşıtlığından da yararlanıp, Rusya zinhar başka ülkelerin seçimlerine karışmaz dedi.
Kremlin'in Türk kamuoyunun muhalif kesimini dikkate alması ilginç. Lavrov açıklamalarıyla muhalefet partilerine de mesaj vermek istemiş olabilir. Görüştüğüm muhalefet partilerinden yetkililer, bu durumu Moskova'da olası bir hava değişikliğine bağlamış görünüyorlar. "2018'de böyle bir senaryonun (yani Rus gazeteciye soru sordurulması) sahnelenmesi mümkün olamazdı. Türkiye'de iktidar değişiminin mümkün olduğunu gördükleri için yaşandı bu senaryo" dedi, İyi Parti'den bir yetkili.
Benzer bir yorum CHP milletvekilinden de geldi. "AK Parti'nin kazanması garanti olsa, böyle bir şey yaşanmazdı" dedi milletvekili.
Bu anlamda her iki siyasetçi de, Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 19 Mart'ta Aydın Sezer'e Rusya konusunda yaptığı açıklamalara dikkat çekti.
Kılıçdaroğlu, özetle, seçilmesi durumunda Türk - Rus ilişkilerinde köklü bir değişiklik beklenmemesi gerektiği mesajını verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la kapalı kapılar ardında doğrudan çalışmaya alışkın Rus lider Vladimir Putin'i de rahatlatmaya çalıştı. "Biz kurumların daha fazla devrede olmasını istiyoruz" derken, "merak etme, kurumlar öne çıksa da, ilişkilerimiz yine iyi yürür" demeye getirdi ve "liderler tabii ki önemli, özellikle sorunları çözme konusunda elbet devrede olacaklar" mesajı verdi.
Anladığım kadarıyla bir süredir muhalefet Kremlin'e, iktidar değişimine ilişkin endişelerini giderecek doğrudan ve dolaylı mesajlar yolluyor. Daha da önemlisi, seçim döneminde beklenen "davranış kodlarının" dışına çıkmaması, iktidara verilen destek konusunda "aşırıya gidip, ölçünün kaçırılmaması" gerektiği iletilmiş. Seçimlerden muhalefet de çıksa, karşılıklı çıkarların iki ülke arasındaki ilişkilerin iyi yürütülmesini dikte ettiği, Türkiye'nin Rusya'ya olduğu kadar Rusya'nın da Türkiye'ye muhtaç olduğu, iktidar değişimi durumunda ilişkilerin sağlıklı bir zeminde ilerlemesi için seçim döneminde Moskova'nın tutumunu doğru kıvamda tutması gerektiği mesajları verilmeye çalışılmış.
Edindiğim bilgiler CHP ve İyi Parti içinde, geçmişteki görevleri sayesinde halen Rusya'yla bağları olan siyasetçilerin bu mesajların verilmesinde etkili olduğu, hatta bazı mesajların Kremlin'e yakın Türk iş insanları aracılığıyla da iletilmesine gidildiği yönünde.
Her ne kadar Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması, Moskova'daki geleneksel devlet aklının sağduyusuna ilişkin şüpheler yaratmışsa da, geçmişteki real politik akıldan geriye ne kaldıysa, o bölümün bu mesajları doğru okuyacağı beklentisi hakim. Zaten Lavrov'un açıklamalarından bu sonuç çıkartılıyor.
Tabii ki Rus Dışişleri Bakanının tarafsızlık mesajları ikna edici bulunmuş değil. Akkuyu Nükleer Santrali'nin işlemeye başlayacakmış görüntüsü, Kremlin'in Suriye konusunda tarafları masaya oturtma çabaları AK Parti'ye destek olarak görülüyor.
Üstelik, Türk kamuoyunun bir kısmında ve Batı'da seçimlere hile karışabileceğine dair endişeler varken, Lavrov Türkiye'nin şeffaf seçimler yapacağına güveninin tam olduğunu söyleyerek AK Parti'ye çiçek attı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun Rus gazetecinin sorusunu yadırgadığını söylese de Lavrov'a yanıtı için teşekkür etmesi boşuna değil. Üstelik Batılı seçim gözlemcilerinden PKK sempatizanı iki kişiye izin verilmediğini söyleyerek Lavrov'un "bize değil asıl Batı'ya bakın" mesajını da pekiştirmiş oldu.
Bu aşamada, elimde herhangi bir bilgi olmadan bir spekülasyon yapabilirim diye düşünüyorum.
Her ne kadar Türkiye'de istihbaratından, askerine tüm devlet organlarının AK Partileştiği varsayılsa da, geleneksel devlet aklının genetik kodlarındaki her daim Rusya'ya şüpheyle yaklaşan damarın Moskova'ya şu minvalde mesaj göndermesi şaşırtıcı olmazdı:
"Anladık, doğal gaz borçlarını erteleyip, Rosatom üzerinden para akışı da sağladın. Zaten bunu da Ukrayna savaşı nedeniyle yaptırımlar konusunda sana yardımcı olduğumuz için yapıyorsun da.. İşi seçim günü dijital birtakım akrobasiler yapmaya vardırma."
Bu mesaj gitmediyse de bir an önce gitmesinde yarar var. Zira bu tür durumlarda karşında hangi ülke olursa olsun elini verirsen kolunu da kaptırırsın.
Barçın Yinanç kimdir? Barçın Yinanç, 1968 yılında doğdu, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nü bitirdi. 1990'da stajyer olarak başladığı Milliyet Ankara Bürosu'nda 10 yılı aşkın bir süre diplomasi muhabirliği yaptı. Ardından televizyon haberciliğine geçerek önce TV8, sonra CNN Türk Ankara Bürosu'nda çalıştı. Türkiye-ABD, Türkiye-AB ilişkilerinin yanı sıra Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, geniş bir coğrafyada Türk dış politikasıyla ilgili gelişmeleri takip etti. Çok sayıda yabancı hükümet yetkilisiyle söyleşiler yaptı, BM, NATO ve AB gibi uluslararası kuruluşların zirvelerini, perde arkası gelişmeleri yerinden haberleştirdi. 2004 yılında İstanbul'a yerleşti, CNN Türk ve Referans gazetesinin ardından İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News'da (HDN) çalışmaya başladı. Haber koordinatörü, yorum sayfası editörü olarak çeşitli görevler aldı; 2010'dan başlayarak on yıl boyunca gazetenin pazartesi söyleşilerini gerçekleştirdi. Bu süre boyunca dış politika analizlerini yazmaya devam etti. Pek çok uluslararası düşünce kuruluşunun toplantılarına konuşmacı, kolaylaştırıcı olarak katılıyor, yabancı yayın organlarının yayınları için yorumlar yapıyor. AtlatmaHaber adlı podcast serisini hazırlayan Yinanç Diplomasi Muhabirleri Derneği, Uluslararası Kayak Kayan Gazeteciler Derneği (Ski Club of International Journalist) ve Dış Politikada Kadınlar platformunun üyesi. Son yayını; Women, Peace and Security Agenda in Turkey and Women in Diplomacy: How to Integrate the WPS Agenda in Turkish Foreign Policy (Türkiye'de Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası-Diplomaside Kadın: Türk Dış Politikası'na Kadın, Barış ve Güvenlik Ajandası nasıl dahil edilir) başlığını taşıyor. Aralık 2020'de itibaren T24'te yazan Barçın Yinanç, T24 ekranında da, her hafta Metin Kaan Kurtuluş'la birlikte "Dış Politika ile İçli Dışlı" adlı programı yapıyor. |