T24’te yazmaya başlamamdan bu yana iki yıla yakın zaman geçti. Bu süre zarfında yazdığım hiçbir yazı, kedimin başına gelenleri anlattığım “Bir kedinin ölüm kalım savaşının hikâyesi ve ekonomisi” kadar ilgi çekmedi. Bu yazı ilk yayınlandığında çok sayıda e-posta almıştım; aradan bir buçuk yıla yakın zaman geçmiş olmasına rağmen hâlâ arada sırada e-posta kutuma bu yazıyla ilgili mesajlar düşüyor.
Yazıda kedim Sofi hastalandıktan sonra yaşadığımız olayları anlatmıştım. Bulunduğumuz semtteki veteriner hastalığın ciddi olduğunu, Sofi’yi Veterinerlik Fakültesi’ne götürmemiz gerektiğini söylemişti. Dediğini yapmış, Fakülte'ye götürmüştük. Tahlillerler ve röntgenden sonra serum tedavisine başlamamız gerektiği söylenmiş, ilk serum da orada verilmişti... Sofi bir hafta boyunca verilen serumlara rağmen iyileşmedi. Bir süre sonra yeniden Veterinerlik Fakültesi’ne götürdük. Bu sefer ilaçlı röntgen çekildi ve yeni, daha detaylı bir tahlil yapıldı. Veterinerlik Fakültesi’ne ödediğim para asgari ücreti çoktan geçmişti. Neyse ki, nihayet Sofi’ye bir teşhis kondu: Denilene göre kedim bronşit olmuştu…
Ama Veterinerlik Fakültesi’nin teşhisi yanlış çıktı. O yazıda söylemediğim şeyi artık söyleyebilirim: Sofi bir türlü iyileşmeyince, bulunduğumuz semtteki veterinerin “İstanbul’un en iyisidir” dediği ama pahalı olduğu için başlangıçta önermediği özel kliniğe götürdük. (Pahalı denilen fiyatlar Veterinerlik Fakültesi’nden pek de farklı değildi.) Burada Sofi’ye FIP hastalığı teşhisi kondu. FIP, sokak hayvanları arasında yayılan ölümcül bir virüstü. Sofi öldü.
Bana yazanların pek çoğu aynı dertten muzdaripti. Hayır, FIP'ten değil, şükür ki. Veterinerlerin ve Veterinerlik Fakültesi'nin astronomik ücretlerinden.
Özel veterinerlere diyecek çok fazla şey yok ama ya Veterinerlik Fakültesi?
Bana yazanlar kedisinin, köpeğinin tedavisi için istenen ücretleri karşılayamamaktan dertliydi. (İçlerinde çok sayıda öğrenci vardı.)
İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nin fiyat politikasını araştırdım. Geçmişte cüzi fiyatlarla sağlık hizmeti verdiğini ama son yıllarda kaynak yetersizliği gerekçesini ileri sürerek fiyatları yükselttiğini öğrendim.
İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi, bir devlet kurumu. Tıpkı Çapa Tıp veya Cerrahpaşa Tıp Fakülteleri gibi. Çapa Tıp’ın tedavi ücretleriyle özel hastanelerin, mesela Acıbadem’in muayene, tahlil, röntgen ücretleri bir mi? Tabii ki hayır. Peki Veterinerlik Fakültesi’nde durum neden farklı? Bizim vergilerimizle finanse edilen bir kuruluş neden bize vatandaş değil müşteri muamelesi yapıyor?
Bu arada, özel kliniklerle aynı ücretler alındığı halde neden yanlış teşhis konuyor? Fakültede muayeneyi neden doçentler, profesörler değil genç veterinerler (Kim bilir belki de intern’ler?) yapıyor?
Bu sorulara yanıt bulabilmek için İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ni birkaç kez aradım. “Bu konu”yla dekan yardımcılarının ilgilendiğini öğrendim. Ama kendilerini bir türlü yerlerinde bulamadığım için yukarıdaki soruları soramadım.
Bu arada okurlardan mesajlar gelmeye devam etti. Geçenlerde sokakta hasta bulduğu kedinin bakım masraflarından dertli bir okurla, Esra Uzunoğlu’yla bu meseleyi kamuoyunun gündemine taşımaya karar verdik.
Veterinerlik Fakültesi’nin ücretleri, konunun sadece bir ayağı. Asıl mesele, devletin hayvanların tedavisi konusunda sorumluluk üstlenmekten kaçınması.
Mevcut hayvan yasası hayvanlara sağlık hizmeti sunma görevini belediyelere yüklüyor. Hazırlanmakta olan yeni hayvan yasasında da bu konuda bir değişiklik yapılmayacağını öğrendik.
Krizde belediyelerin işleri zor. Belediyelerin gelirleri, devletin vergi gelirlerine göre belirleniyor. Ekonomik kriz nedeniyle vergi gelirlerinin azaldığı bir dönemde belediyelere aktarılan kaynakların da azalması kaçınılmaz.
Bunun üstüne, büyük şehirlerin çoğunda CHP’nin kazandığı, iktidarın CHP’li belediyelere kaynak aktarmakta isteksiz olduğu gerçeğini ekleyin…
Gerçekçi olalım, belediyelerin çoğunun bu koşullarda hayvanlara sağlık hizmeti sunacak tam teşekküllü hastaneler, merkezler kurması mümkün değil. (Bu konuda çabalayan, dişinden tırnağından artırarak hayvanlar için kaynak yaratan belediyelere büyük bir alkış.)
Yapılması gereken açık: Devlet, hayvan sağlığı konusunda sorumluluğu belediyelere atmak yerine elini taşın altına koymalı. Nüfusu 1 milyonun üzerindeki şehirlerde, toplu taşımayla ulaşılabilen yerlerde devlet hayvan hastaneleri kurulmalı. Buralarda cüzi fiyatlarla sağlık hizmeti sunulmalı. Kedisi, köpeği, kuşu hastalanan dar gelirliler, öğrenciler, çaresizce canlarının ölümlerini beklemek yerine buralarda şifa arayabilmeli.
Veterinerlik Fakültesi de ücretlerini indirmeli!
İlgilisine not: Sözünü ettiğim kampanyayı yakında Change.org'da imzaya açacağız. Haberdar olmak isteyenler bana yazabilir: [email protected]