Kamuoyu onu Ayşe Öğretmen olarak tanıdı... Adı Ayşe Çelik; 8 yıl önce, 2015 yılında, Ahmet Kaya'nın dizeleriyle "Diyarbakır etrafında tanklar varken", şehirlerde sokağa çıkma yasakları, operasyonlar devam ederken Kanal D'deki Beyaz Show programına telefonla bağlanarak cesaretle konuştu. "Türkiye'nin doğusunda, güneydoğusunda neler olup bittiğinin farkında mısınız? Burada doğmamış çocuklar, anneler, insanlar öldürülüyor. Alkışlar... Sanatçı olarak, insan olarak bir şekilde yaşananlara siz de sessiz kalmamalısınız. Bir şekilde dur demelisiniz. Ölen çocuklara sevinen zavallı insanlar var. Biz o insanlara hiçbir şey söyleyemiyoruz yazıklar olsun demekten başka... Alkışlar... Ben öğretmenim. Öğrencilerini terk eden öğretmenlere seslenmek istiyorum. Bir daha oralara nasıl dönecekler, o güzel, masum, tertemiz yürekli çocukların yüzüne, gözlerinin içine nasıl bakacaklar!Burada yaşananlar ekranlarda medyada çok farklı aktarılıyor. Sessiz kalmayın, insan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün, duyun artık, bize el verin... Yazık, insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin... Anneler ağlamasın... Bir alkış alalım önce Ayşe Hanım'a... (Beyazıt Öztürk) Bomba seslerinden, kurşun seslerinden... İnsanlar susuzlukla, açlıkla mücadele ediyor. Bebekler çocuklar... Duyarlı olun sessiz kalmayın lütfen..."
Alkışlar susmuş, cadı avı başlamıştı... Gözaltına alındı... Farklı tarihlerde cezaevinde kaldı Ayşe Çelik. Cezaevine ikinci kez girdiğinde ise 18 aylık kızı da yanındaydı.
2008'de Dicle Üniversitesi'nden mezun olan, 2015'e kadar çeşitli okullarda öğretmenlik yapan, ataması yapılmayan Ayşe Çelik, HDP'nin kapatılması durumunda seçimlere girecek Yeşil Sol Parti'den aday adayı oldu.
Ayşe Öğretmen'in 8 yıl önceki sözleri hayatında bir dönüm noktası oldu. Şimdi "Çocuklar ölmesin" çağrısını Meclis'ten de yapmak istiyor.
Ayşe Çelik'le konuştum. Milletvekili aday adayı olarak siyasete giriş nedenini şöyle açıkladı:
"Bu coğrafyada yaşayan her birey, her anne, her Kürt yaşadığı ve yaşatılan anti demokratik uygulamalarla zaten süreçlerin her zaman içinde olmuştur. Kaldı ki bu coğrafyadaki acıları görüp de duyarsız kalmak mümkün değil.
Yaşam ve özgürlük haklarının ihlali, hukuk önünde eşitliğin olmayışı, adil yargılanmayışımız, keyfi gözaltı ve muameleler (çıplak arama), kadın cinayetleri, çocuk istismarları, ihraçlar... Ülkemizde yaşayan tüm canlıların yaşam haklarını daha iyi koruyabilmek için mücadele etmeye karar verdim."
Neden HDP ya da Yeşil Sol diye sorduğumda da şu yanıtı verdi:
"HDP yaşamı özgür, eşit ve barış içinde, temel hak ve özgürlüklerin siyasetini örgütleyen ve uygulayan bir parti. Her türden baskı, sömürü ve ayrımcılığa karşı olan, bütün sorunların barışçıl yöntemler ile çözümünü esas alan bir partidir. Tekçi, merkezi otoriteyi değil, çoğulcu ve yerelden yönetimi, demokratik işleyişi hedefliyor. Halkların birlikte özgür, asimile edilmeden, ezmeden, eşit koşullarda ve bir arada yaşaması için ağır bedeller ödeyen bir partidir. Üyeleri, vekilleri, eşbaşkanları, partiye gönül vermiş hemen hemen herkes ağır bedeller ödemiş ve ödemeye devam ediyor. Bu zor şartlarda barışı savunan bir partide siyaset yapmaktan onur duyarım."
Aday gösterilip gösterilmeyeceği konusunda ise "Partimizde bu ağır sorumluluğun altından kalkacak on binlerce kadro var. Önemli olan Ayşe Öğretmen’in milletvekili olması değil. Önemli olan HDP’nin paradigmasını, ilkelerini ortaya koyabilen bir milletvekili grubunun olmasıdır. Tabii ki aday olmak isterim ama partimiz başka arkadaşları değerlendirirse ben aday olmuşçasına mutlu olurum. Çünkü HDP’nin her adayı halkın öfkesinin, hayallerinin adayıdır" dedi.
Neden Meclis soruma da "Biz bu düzeni bozmayı, ifade ve düşünce ve inanç özgürlüğünü savunuyoruz. Türkiye gibi çok kimlikli, çok kültürlü, çok dilli, çok inançlı bir ülkede tüm farklılıkların, hiçbir baskı ve ayrımcı uygulamalara maruz kalmadan varlığını korumasını ve gelişmesini savunuyoruz. Tüm ezilen halkların, barışın ve çocukların, kadınların duyulmayan sesleri olmak için mücadele etmek istiyorum. Demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa etmek için Meclis’te olmak şart" yanıtı verdi.
Diyarbakırlılara nasıl biz sözünüz var dediğim de ise,
"Sadece Diyarbakır için değil, Türkiye’nin 81 ili için insanca yaşam hakkı, eğitim ve sağlık hakkı, halklara eşitlik ve inançlara özgürlük, kimlik ve kültür sorunlarının yaşanmaması için yeni bir anayasa isteyeceğim.
Artık kimse korkmamalı. Haklarını aramalılar. Başıma bir şey gelir mi diye korkmasınlar çünkü başımıza daha ne gelebilir ki? Depremde, selde nasıl sahipsiz olduğumuzu görmedik mi? Kendi yaramızı kendimiz sarmalıyız.
Çocukların yatağa aç girmediği , tencerelerin kaynadığı bir Türkiye için, ekolojik denge ve özellikle sokak hayvanlarının toplumdaki önemini kapsayacak çalışmaları hep birlikte mücadele ederek hayata geçirmeliyiz" diye konuştu.
Ayşe Öğretmen Meclis'te de 'çocuklar ölmesin' diyeceğini söyledi.
"Bir anne olarak kızımı esen yelden bile sakınmaya çalışırken bir başka annenin evlat acısına nasıl sessiz kalabilirim! Çocukların vazgeçilmez haklarının olduğunu savunacağım. Çocuklarımızı her türlü istismar, şiddet, ihmal, ayrımcılık, kötü muameleden korumak için, erken yaşta evliliklerin, çocuk işçiliği ve sömürünün son bulması için, bir tek çocuğun gözünden tek yaş akmaması için var gücümle mücadele edeceğim.
Evet belki konum olarak hayatım değişecek ama ben Beyaz Show’u aradıktan sonra zaten yeni ve kutsal bir misyon üstlenmiş oldum. Olumlu olumsuz hayatıma etki eden ve edecek olan bir durum beni üstlenmiş olduğum görevden alıkoyamaz.
6 aylık bebeğim ile bu zor süreci yaşayan biri olarak annelerin ve çocukların cezaevlerinde ne gibi zorluklar ile mücadele ettiklerine tanık oldum. Beslenme, sağlık, hijyen anlamında ciddi ihlaller yaşanıyordu ne yazık ki... Ebeveynlerin (sözde) cezalarının ağır bedelini ağır bir şekilde çocuklar ödüyor. Yakın zamanda kanser ile mücadele eden Yusuf Kerim’in yaşadıkları, iktidarın kulak tıkaması vicdansızlığa bir örnek. Bir anne olarak bu çocuğa kahroluyorum. 21 yıllık mevcut hükümetin hiçbir şeyi çöz(e)mediği gibi bu sorunları da çözmesi beklenemez. 14 Mayıs seçimlerinden sonra ülkede hep birlikte değiştireceğimiz sistemden dolayısıyla yeni oluşacak Meclis’ten umutluyum."
Candan Yıldız kimdir? Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe HBB’de On’da On Haber Program editörlüğü ile başladı. Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV’de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı. Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı. Avustralya’da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı. “Öteki Sesler” isimli belgesel yaptı. “Dicle’nin Göz Yaşları” ile “Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri” ortak çalışmalarda yazarlık yaptı. T24’le birlikte internet gazeteciliğine adım attı. |