20 yıl geçti… Feministler geceleri, sokakları, meydanları hep çok sevdi ve ısrarla istedi… Seslerin ahengiydi gece yürüyüşü.Zamanın akışında gecelere farklı sesler aktı. Bazı sesler ise hiç değişmedi 19 yılda… Erkek egemenliğine, savaşa, milliyetçilik ve militarizme, kapitalizme karşı sözlerden hiç vazgeçilmedi.
İlk gece yürüyüşü… ABD'nin Irak işgalinin konuşulduğu zamanlar. Bir grup kadın (Kadın Dayanışma Vakfı-KADAV ve Mor Çatı) Taksim Meydanı'ndan Mis Sokağa yürüdü. Güneşin battığı, karanlığın çöktüğü bir vakitte kadınlar savaşa, işgale, milliyetçiliğe, sömürüye, erkek egemenliğine (savaşların karakteri erkek zira) karşı ses çıkardı. Ana pankart "Hepsi Erkek Bu Bir Rastlantı mı?" oldu.
Kürtler ve Şiilere yönelik baskı ve katliamlarıyla mimli Saddam da vardı taşınan fotoğraflarda, işgalin yalan mimarisini kuran Bush da…
Feministlerin imzası yoktu daha bu yürüyüşte… Ancak "gece yürüyüşü"nün tohumlarını atan kadınlar, sözü, biçimi yıllar içinde zenginleşecek, çeşitlenecek eylemin çatısını çatmışlardı artık.
Feminist tavır, politik iklime, yürüyüşün ana pankartına hep taşındı. 2004 yılında kadın cinayetlerine dikkat çekildi. Kadınlar "Erkek vuruyor devlet koruyor, mezar değil sığınak istiyoruz" diyordu. Akrabası tarafından tecavüz edildikten sonra "aile meclisinin töre kararı"yla öldürülen Güldünya o yılın temasını belirledi. "Feminist kadınlar" imzası ilk o yıl kullanıldı. Arkada bırakılan iki yılın deneyimi gece yürüyüşünün sürekliliğinde etkili olacaktı. Feminist sözün daha yaygınlaşmasıyla gece yürüyüşüne katılım yıldan yıla artacaktı. Zira politik aidiyetliğin üzerinde bir yerde konumlanan Feminist Gece Yürüyüşü LGBTİQ'ların, Müslüman Feministlerin de buluştuğu ortak politik eylem alanına dönüşecekti. "Kadın cinayetleri politiktiktir" sloganının yanına "Trans cinayetleri politiktir" de eklenecekti.
2007'de eylemin adı kondu: 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü… Gece yürüyüşü 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vurgusuyla yapılan mitinglerden politik olarak farklılaşarak feminist sözün öne çıktığı, yürüyüşün organize edilmesine kadınların yanı sıra LGBTİQ'ların da katıldığı eyleme dönüştü. "Lezbiyen kadınlar vardır" sloganı yine bu yıllarda eyleme taşındı. Patriyarkal düzen/sistem vurgusu, devlet şiddeti, heteroseksizm, milliyetçilik ve militarizme, ırkçılığa karşı bütünlüklü siyasi eleştiri, feministlerle Kürt kadınlarının 90'lardaki ortak eylem deneyiminin zenginleşmesi yine Feminist Gece Yürüşü'nde yerini buldu. Barış talebi hep diri tutuldu. Metinlerin Türkçe ve Kürtçe okunması geleneği de başladı.
"Mücadele", "isyan", "başkaldırı", "itaat etmiyoruz"'la biten dövizler, sloganlar, gece yürüyüşünün ruhunun dışa vurumu oldu.
"Gelsin koca, gelsin baba, gelsin devlet, gelsin cop, inadına isyan inadına isyan, inadına özgürlük","Geceleri de sokakları da meydanları da istiyoruz", "Jin jiyan Azadi" (Kadın Yaşam Özgürlük) sloganları yılların eskitemediği, tedavülden kalkmayan, kortejin başından en sonuna kadar nakarata dönüşen sloganlardı artık. Feminist söz dalga dalga yayılırken, gece yürüyüşü de değişip dönüşecekti. Bir 8 Mart'ta iktidarın aile odaklı politikalarına feministler "Aile değil kadınız, feminist isyandayız" yanıtını verecekti. Zira Kadın ve Aile Bakanlığı'nın adından "kadın"ın adı çıkarılmıştı. Politik gündem neyse Feminist Gece Yürüyüşü biraz da oydu. Başka bir 8 Mart'ta da yaşam biçimi ve alanlarına müdahalelere karşı "Hayatlarımıza müdahaleye hayır" diyeceklerdi.
Feminizm, LGBTİQ sembol ve renklerinin çoğaldığı, neşesi yüksek, sesi gür, öfkesi diri Feminist Gece Yürüyüşü, Gezi eylemlerinden sonra yasaklara direndi. Taksim'deki rantsal dönüşüm, "soylulaştırma" planı, politik baskı ve yasaklar eylemleri belirli noktalara sıkıştırmaya çalışsa da yürüyüşten asla vazgeçilmedi. Onlarla başlayan gece yürüyüşü on binlere ulaştı. 19 yıl önce İstanbul'da başladı, Ankara, Çanakkale, Denizli, Muğla, İzmir, Mersin, Antalya başta olmak üzere ülkeye yayıldı. Yıllardır polis barikatlarıyla sergilenen engelleme çabalarına rağmen…