* Cenk Erdem
25. yılını geride bırakan İstanbul Caz Festivali’nin, yüzümüzü güzelliklere dönebilmemiz için verdiği gücün büyük elçileri arasında yer alan en şahane kadınlardan biri Melody Gardot. Harika enerjisi bir yana her gelişinde ayrıca güzelleşiyor da…
2013 senesinde ‘Absence’ albümünün turnesi kapsamında verdiği konser sanki bir dua gibiydi sevgilimiz İstanbul’a. O yıl Almanya Sefareti Tarabya Yazlık rezidansında rüzgara, yeşile, Boğaz’a ve gecenin serinliğine karıştı o içine çeken melankolisi ve duygu yüklü şarkıları.
Bu kez konser verdiği Volkswagen Arena yine harika bir performansa şahit oldu. Bilirsiniz, çoğu şarkıcı geldiğinde iki kelime ‘güzel akşamlar’ demek için akla karayı seçerken, Melody neredeyse dertleşmeye gelmişti bizlerle. Yer yer espriler yaparak dertleşiyor, yer yer müzisyenleri ile sahnede caz festivalimize yakışır bir şölen yaşatıyordu. Charles Staab, Mitchell Long, Sam Minaie ve Artyom Manukyan orkestrasının olağanüstü müzisyenleri olarak sahneyi ancak çellist Artyom Manukyan bir ara öyle bir solo döktürdü ki tek geçerim.
Bizimle dertleşmeye demokrasiden başlayan Melody Gardot önce “Parkı korumuşsunuz” deyiverdi. “Demokrasiyi seviyorum ama nerede bulacağımı bilmiyorum.” diye ekleyen Melody, esprisini “Ben de İstanbul’a Amerika’dan geliyorum sonuçta.” diye patlattı. Dertleşmeye başladığımız noktada alkış kıyamet koparken, bizi espri ile uyardı: “Başkana söylemeyin sakın.”
2013 yılında verdiği konsere kıyasla daha yavaş tempoda ama iyileştirici bir büyüleyicilikte söylüyordu şarkılarını. Gardot ile terapimizi almaya başlarken piyanonun başına geçtiği anlarda harika bir caz piyanisti, eline gitarını aldığı anlarda dört dörtlük country/ blues rock şarkıcısına dönüşüyordu.
Tüm şarkılarla nefis bir arınma yaşarken, “Preacherman” şarkısını bizleri gruplara bölerek söylettiği anlar çok şenlikliydi. En şahane koro performansı ise balkondaki izleyicilerden geliyordu. Elbette ‘Baby I’m A Fool’, ‘Morning Sun’, ‘Your Heart Is Black As Night’ gibi en popüler şarkılarından bizi mahrum etmedi Gardot ama ne yalan söyleyeyim 2013 yılında bize Cesaria Evora şarkısı ‘Sodade’ ile sürpriz yaptığında oldukça yüksek bir enerjisi vardı. Bu kez Gardot fazlasıyla sakindi. Sanki Amerika’da, bizde ve tüm dünyada başımıza gelenlerle başa çıkabilmek için şarkılarla soğukkanlılıkla izleyiciyi tedavi ediyordu.
Bir ara sabah erken saatlerde duyduğu ezan sesinden ne kadar çok etkilendiğini aktaran Melody Gardot, duygularını paylaşırken özenle piyanosunun başına geçti. Ezanla adeta İstanbul’u bir senfoni eşliğinde dinliyormuş gibi bir duyguya kapıldığını söyleyip, aramızdan birinin ezan okumasını isteyince şaşırdık. Önce kalabalık durumu anlamaya çalıştı ama arkasından Melody piyanonun tuşlarına bastığı anda kendiliğinden hep beraber o tasvir ettiği anının içine kolayca ve keyifle çekildik.
Melody Gardot sadece bir şarkıcı değil. Tıpkı daha önce Caz festivalinde ağırlanan isimlerden biri olan Buika gibi atipik, sıradışı ve çok içten… İçtenliği gittikçe kaybeden dünyada duyguları yukarıda olan herkes azıcık deli görünür, bilirsiniz. Velhasıl deliler çok güzeldir. Hem deli deliyi çeker. Niye böyle aşkla anlatıyorum sanıyorsunuz? 2013 yılında yine büyülenmiş bir şekilde Melody’e öyle bir iltifat etmiştim ki… Karşısında albüm imzalatma sırası bana geldiğinde bir şiir gibi konuşunca, karşılığında harika bir iltifat duymuştum Melody’den: “Benim gibi delisin, seni çok sevdim.” Seni nasıl sevmeyelim? Sen başkasın Melody Gardot. Sen hep gel.
İstanbul Caz Festivali 25. yaşını kutluyor. Bu vesileyle her hafta sürpriz bir isim, 25 yıldır cazı ve çok daha fazlasını İstanbul’a taşıyan festivalin unutulmaz konserlerini, perde arkasını, caza dair bilgi ve birikimlerini T24 okurları için yazıyor. Yazıların ardından sohbet, #25YıldırCazveDahası etiketiyle sosyal medyada da devam ediyor. |
* Radyo programcısı