Kemal Kılıçdaroğlu'nun delegelerin tamamına yakınının rekor desteğiyle CHP Genel Başkanlığı'na aday olduktan sonra...
Kemal Kılıçdaroğlu'nun delegelerin tamamına yakınının rekor desteğiyle CHP Genel Başkanlığı'na aday olduktan sonra yaptığı konuşma, ana muhalefet partisinde ve siyasette gerçekten yeni bir dönemin başladığına ilişkin kuvvetli işaretler taşıyor. Kılıçdaroğlu döneminde, seçmene giderken temelde “laiklik” vurgusuyla yetinen bir CHP yerine “inançlara saygılı” bir söylemi tercih eden, sosyal politikaları öne çıkaran, “kutuplaşma” yerine “kardeşlik” diyen, ana hedef olarak işsizler, çalışanlar, emekliler, esnaf ve gençliği tayin eden bir CHP görebiliriz. Kılıçdaroğlu'nun “CHP lideri” olarak yaklaşımları, dini inancı siyasi rekabet konusu olmaktan çıkarma, siyaseti halkın sorunlarına çözüm bulma yarışı haline getirme konusunda bir potansiyel taşıyor. İlk kez kurultay kürsüsüne çıktığı dikkate alındığında Kılıçdaroğlu'nun iyi bir konuşma yaptığı söylenebilir. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasında ne yarım yüzyıldır siyaset yapan ve çarpıcı bir belagata, etkileyici bir karizmaya sahip olan Baykal'ın kurultay salonlarının nabzını çok iyi tutan heyecanı, ne de Erdal İnönü'nün insanlara ulaşmakta sorun yaşayan üslubu vardı. İnönü'ye göre heyecanlı, Baykal'a göre içerikli ve ikisinden de daha “sahici” bir konuşma yaptı Kılıçdaroğlu. Eski SSK Genel Müdürü olarak çalışanların ve emeklilerin, eski bir hesap uzmanı olarak girişimcilerin sorunları konusunda somut önerileri olduğunu gösterdi. Şimdi o konuşmaya biraz daha yakından bakıp, neden CHP'de gerçekten yeni bir dönemin işaretlerini verdiği üzerinde duralım: Baykal görüntülerine tek cümle Öncelikle, CHP'nin yeni liderinin, 2-3 saat süren ve mesajları yutan çok uzun konuşma geleneğine itibar etmediğini belirtelim. Yaklaşık bir saat kürsüde kalan Kılıçdaroğlu'nun Başbakan Erdoğan'dan “Recep Bey” diye bahsetmesinin de, kurultay salonunda canlı bir karşılık bulması da dikkat çekti. “Recep Bey” kamuoyunda da tutabilir. Kılıçdaroğlu, kaset olayına “failleri bulmanın CHP'nin boynunun borcu olduğunu” vurgulayan tek cümlede değindi, ancak bir daha bu konuya dönmemeye özen gösterdi. Partide yeni söylem, hedef ve politikaları içeren konuşmasında Atatürk'ten Ecevit'e bütün köklere sahip çıkmaya özen gösterdı Kılıçdaroğlu. Bir kez bile laik rejim ve tehditlerden söz etmedi Kılıçdaroğlu, yaklaşık 1 saat süren konuşmasında dikkatimizden kaçmadıysa bir kez bile “laiklikten”, “laik rejimin tehdit altında olduğundan” söz etmedi. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasındaki en önemli noktalardan biri bu. Kılıçdaroğlu, “kutuplaşma” söyleminden AKP'nin alabildiğine yararlandığı görüşünden hareketle, kardeşliği, kolkola girmeyi, dayanışmayı, bütün toplum katmanlarıyla birlikte olmayı, yoksulluk ve yolsuzlukla mücadeleyi öne çıkardı. “Etnik köken ve inanca saygı”nın altını defalarca çizen Kılıçdaroğlu'nun “merdiven altlarında kayıt dışı çalıştırılan binlerce başörtülü genç için “Recep Bey”i eleştirmesi dikkat çekiciydi. Hükümetin kayıt dışı çalışanları görmezlikten geldiğini belirtirken “Recep Bey”in başörtülü kadınları istismar ettiğini savundu. Kılıçdaroğlu'nun ilk kurultay konuşmasında sergilediği bu söylem, CHP'nin “türban sorunu” konusunda da yeni sözler söyleyebileceği izlenimi bırakıyor. Ergenekon için avukatlık da yapmadı, savcılık da Kılıçdaroğlu, Ergenekon sürecine konuşmasında özel bir yer ayırmadı. Adını anmadığı Ergenekon konusundaki tek önemli vurgusu, “özel yetkili mahkemeleri kaldırma” hedefini açıklaması, ama diğer yandan da bazı beklentilerin aksine Silivri'ye selam göndermemesi oldu. Kılıçdaroğlu'nun Ergenekon tartışmasında Erdoğan'ın üstlendiği savcılık, Baykal'ın talip olduğu avukatlık mevzilerine uzak durmaya özen gösterdiğini söyleyebiliriz. Kılıçdaroğlu, konuşmasında, bütün toplum katmanlarını kapsayıcı vurgulara, “halkçı-popülist” ifadelere özel bir önem verdi. Sık sık “yoksullar, işsizler, emekçiler, sanayiciler, çiftçiler ve serbest meslek erbabı” için çalışacaklarının altını çizdi. Konuşmanın temel ekseni yoksulluk ve yolsuzluktu. Başbakan ve bazı bakanların çocuklarının gemi sahibi olmalarına, Erdoğan'ın yurtdışında okuttuğu çocukları için işadamı Remzi Gür'den para istemesine göndermeler yapan Kılıçdaroğlu, en çok alkışı, halk yoksullaşırken hükümet üyelerinin zenginleşmesine yaptığı vurgular sırasında aldı. Emekliler, yoksullar, topraksız köylüler için somut öneriler Kılıçdaroğlu, içerik açısından, 12 Eylül 1980 darbesinde kapatıldıktan sonra 9 Eylül 1992'de Baykal liderliğinde tekrar açılan CHP'deki diğer kurultay konuşmalarından çok farklı bir konuşma yaptı. CHP'nin kurultay kürsüsünde uzun süreden beri ilk kez “iktidar isteyen bir lider somut politika önerileri” açıkladı. Somut önerilerden ilki, emeklilerin aylıklarını zaman içinde eriten büyük bir adaletsizliği hedef alıyordu. Kılıçdaroğlu, “milli gelir artışlarını emekli aylığı zamlarına yansıtmama” uygulamasına son vereceklerini, AKP'nin yıllardır ihmal ettiği emeklilikte intibak düzenlemesini derhal yapacaklarını söyledi. Kılıçdaroğlu'nun, yoksulluğa karşı önerdiği temel politika, Türkiye'nin de taraf olduğu Uluslararası Çalışma Örgötü'nün sözleşmeleri arasında bulunmasına karşın yaklaşık 40 yıldır uygulanmayan “aile sigortası” oldu. AKP'nin “sadaka kültürü” eleştirilerine hedef olan kömür ve yiyecek dağıtma politikası yerine aile sigortasıyla her ay bankaya maaş yatırılacağını açıkladı. Kılıçdaroğlu, İslam'ın “sağ elin verdiğini sol elin görmemesini” gerektirdiğini, ancak AKP'nin kameraların önünde dağıttığı yardımların yoksul insanların onurunu kırdığını vurgularken alışkanlık haline gelen bir özensizliğe dikkat çekti. Mayınlı arazileri topraksız köylülere dağıtmak, Güneydoğu ve Doğu'da özelleştirmelere son vermek, bu bölgede yatırım yapacaklara sıfır faizli kredi dağıtmak, iktidarların geçmiş yıl bütçeleri üzerinden denetlenmesi için TBMM'de ana muhalefet partisinden birinin başkanlığında “kesin hesap komisyonu” kurmak ve parlamentoda dokunulmazlıkları kaldırmak Kılıçdaroğlu'nun diğer önerileriydi. Yüzde 10 barajını indirme sözü önemli Seçimlerdeki “yüzde 10 barajını” aşağı çekme taahhüdü, Kılıçdaroğlu'nun önerileri arasında özel bir yer tutuyor. Parlamentoya yansıyan milli iradeyi çarpıtan bu uygulamanın, TBMM'de fazladan sandalye kazanmak açısından yer yer CHP'nin de işine geldiğini dikkate aldığımızda Kılıçdaroğlu ana muhalefet partisi adına çok önemli bir söz vermiş bulunuyor. Büyük partilerin parlamentoda hak edilmemiş sandalye kazanmak adına sürdürdüğü yüzde 10 barajı konusunda Kılıçdaroğlu BDP'den TÜSİAD'a kadar geniş bir kesimden destek görecektir. Kılıçdaroğlu, AKP iktidarıyla bir korku imparatorluğu yaratıldığını belirtip insanların telefonla konuşmaktan korkar hale geldiğini söylerken “Bu demokrasi mi, faşizm mi” diye sordu. Kılıçdaroğlu'nun, 12 Eylül öncesi solun gözde sloganı “Faşizme geçit yok” sözlerine, partililer o yıllardan bir cevap vermeyi ihmal etmedi: Faşizme karşı omuz omuza! Bir demokrasi sorunu olarak medya Kılıçdaroğlu, medyanın durumunu bir demokrasi sorunu olarak söz konusu etmesi, elbette önemli bir gerçeğe tekabül ediyor. “Recep Bey” korkusunun medyayı halkın gözü kulağı olmaktan çıkardığını, iktidara eleştiriyi önlediğini, AKP döneminde “yandaş medya” diye bir kavram çıktığını söyleyerek kitabın ortasından konuşan Kılıçdaroğlu'nun konuşmasının medyanın bu kesimine nasıl yansıdığını izlemek ilginç olacak. Baykal'a 'parti içi demokrasi' eleştirisi Kılıçdaroğlu'nun “yeni CHP” iddiası için “parti içi demokrasi” taahhüdü önem taşıyordu. Kılıçdaroğlu bunu da taahhüt ederken Baykal dönemine önemli bir eleştiri de yöneltmiş oldu. Sonucu bu kadar belli olan bir kurultay neden böylesine heyecan yarattı? Sorunun tek kelimelik yanıtı “yenilik.” Yeni olanın verdiği umut, yeni olana duyulan özlem vardı CHP kurultayında. Sıra, Kılıçdaroğlu'nun verdiği sözleri ve kendisinden beklentilere hangi ölçülerde yanıt verebileceğini izlemekte...