14 Eylül 1812 günü sabahın erken saatleri. Napolyon, ordusuyla Moskova şehrine girmeye hazırlanıyor. Asya tarzı ekzotik renk ve şekillerin hakim olduğu binalarıyla muhteşem, tarihi Moskova şehri artık ayaklarının altındadır. Şehrin ele geçirilmesiyle, barışı ve Avrupa medeniyetini yeşertebileceği farklı bir kültüre geldiği için garip bir duygu hisseder. Karşılaştığı tek sorun, daha eylül ortaları olmasına rağmen kışın insanın içini tırmalayan soğuğunu hissettirmeye başlamasıdır.
Şehre ilk giren, müttefik ordusu kumandanlarından Napoli Kralı, Napolyon'a raporunu verir. Moskova tamamıyla terk edilmiştir. Hiçbir sivil, sosyal ve askeri hareket göze çarpmadığı gibi soylu, zengin veya yoksul bir insana, kiliselerde ibadet edene ve tek bir din adamına bile rastlanılmamıştır. Rus ordusu düşman gelmeden şehir sakinlerini ülke içinde güvenli başka bir bölgeye nakletmeyi başarmıştır.
Napolyon 14 Eylül gecesini günümüzde otel ve restoranları ile turistlere hizmet veren Dorogomilovo'da geçirir. Moskova'ya bir gün sonra girer. Şehrin içine girerken top arabaları ve silah nakleden arabaların uğultulu gürültüsünden başka hiçbir ses duyulmamaktadır. Sokak hayvanları hızla sağa sola kaçışırlar. Şehir sanki ağır bir uykudadır. İmparator doğrudan Kremlin'e gider. Heyecanla binalara bakar. Kremlin şehir içinde bir şehir gibidir. İçinde imparatorluk sarayı, askeri cephanelik, Senato binası, arşivler, kamu binaları, yüzlerce değerli tarihi eşyanın olduğu kiliseler ve son olarak Türklerle yapılan savaşlarda ele geçirilen bayraklar ve diğer tarihi malzemelerin yer aldığı müzeler bulunmaktadır. Moskova seferi sırasında, Kremlin'in en merkezi bölümünde yer alan İvan Kulesindeki büyük haç ve çevresindeki ilginç objeler sökülerek Paris'e gönderilecektir.
Napolyon'un şehre tam girerken Çin Mahallesi Kitaigorod'da büyük bir patlama olur, ardından yangın çıkar. Yangın hızla yayılarak üç gün içinde şehrin dörtte üçünü etkisi altına alır. Fransız ordusu Rusya içlerine ilerlerken, düşman kuvvetleri önlerindeki tüm şehirleri yakarak, gıda ve erzak açısından büyük zorluklarla karşılaşmalarına neden olur. Moskova öncesinde de aynı şey yapılır. Halk, evlerini ve çiftliklerini terk ederken ne var, ne yoksa, her şeyi ateşe vererek imha etmektedir. Sonunda gerekli lojistiği sağlamakta güçlük çeken 685 bin askerin oluşturduğu büyük koalisyon ordusu ağır kış koşulları altında 400 bin ölü ve 120 bin kayıp bırakarak ağır bir felaketin ardından eve dönüş yoluna girecektir.
Savaşın gizli galibinin Mareşal Kış olduğu söylense de 1812 yılında Napolyon'un hakkından genç ve çok iyi eğitimli Rus subaylarının geldiği bilinen bir gerçektir. Aynı askerler Fransa ile dostluğun sürdüğü birkaç yıl öncesinde, yine aynı Napolyon'u Avrupa'nın çeşitli yerlerinde alkışlayan, onun şerefine kadeh kaldıran insanların arasındadır. 1812 öncesinde Avrupa'da bulundukları dönemde batı toplumunu yakından tanıma fırsatı bulmuşlar, liberal üniversitelerde eğitim alarak aydınlanmayı yerinde izlemişlerdir. Avrupa'da bulundukları dönemde, köylülerin kölelikten kurtulduğuna ve kralların yetkilerinin kısıtlandıklarına şahit olan bu aydın insanlar, ülkelerine döndüklerinde insan hakları, seçimle gelen devlet yönetimi ve kurumsal demokrasiyi de içlerine sindirmişlerdir. 1825 yılının aralık ayında gerçekleştirilmesi nedeniyle öncülük ettikleri bu harekete Decembristler veya Rusça adıyla Dekabristy denilecektir.
Şimdi Napolyon'un Rusya seferinden 11 yıl öncesine geri dönelim. 12 Mart 1801 günü Alexander diğer varisler arasında öne çıkarak tahtına kavuşmuştur. Babası Pavel'in (Paul), İngiltere'nin gözbebeği Hindistan'ı kuzeyden, aman vermeyen buzullarla kaplı sıradağların arasından süzülerek ele geçirmek için başlattığı çılgın projesini durdurma düşüncesiyle acil bir saray darbesi yapar. Yönetimi ele geçirir. Pavel yatak odasına giren askerlerden kaçmak için şöminenin içine saklanmak istese de, kıskıvrak ele geçirilerek etkisiz hale getirilir. İşin tuhaf tarafı, aynı Pavel, bu çılgın projesini yıllar önce Napolyon'la da paylaşmış, gün ve saat sayısına kadar ayrıntıyla çizdiği absürd planı ile onu Hindistan'ı ortak ele geçirmeye davet etmiştir. Napolyon, Pavel'in planını görür görmez, kahkaha atmaktan kendini alıkoyamaz. Mektubu hemen yırtıp atacaktır. Onun bu saygısız tavrına çok içerleyen Çar Pavel, daha sonra kendi olanakları ile Hindistan seferi başlatarak, binlerce Rus askerinin hayatını tehlikeye atacaktır. Durumun vahametini ciddi bir şekilde izleyen genç Alexander, babası Pavel'i hemen göz hapsine alarak, buzlu dağlar üzerinde Hindistan'a doğru ilerleyen çaresiz ordusuna yıldırım ulakları ile haber gönderir. Bu hızlı kararıyla binlerce askerin donarak ölmelerini önleyecektir.
Tahta çıkan Alexander'ın ülkesi Avrupa'nın süper güçlerinden biri olarak görünse de, yakından bakıldığında yapısal olarak yoğun feodal izler taşıyan, halkının önemli bir kısmı büyük toprak sahiplerinin, soyluların resmen kölesi olduğu, eğitim ve kültürel gelişmenin büyük merkezler dışında kendisini hiç göstermediği ve sanayinin hiç gelişmediği bir ülkedir. Alexander, ülkesinin başına geçmeden önce çok güzel hayaller kurar. Liberal bir anayasayı uygulamaya koyarak ülkesini daha ileriye ve refaha taşıyabileceğini düşünür. Ülkesinin yönetimsel olarak ciddi açmazlar içinde olduğunun farkındadır. On sekizinci yüzyılın sonlarından itibaren en önemli sorunlardan biri haline gelen kölelik, çoğunluğu Avrupa'da eğitim almış Rus aydınların öncelikli gündem maddesi olmuştur.
Alexander'in ülkesinin mali yapısı da adeta iflasın eşiğindedir. Bütçe açığı ikiyüz milyon Rublenin üstüne çıkmış, ağır işleyen bürokrasi ülke kaynaklarının heba edilmesinin en büyük sorumlusu olarak toplumun odak noktasına yerleşmiştir. Diğer yandan, Rus ordusunun perişan hali, Balkanlarda önceki yıllarda yapılan savaşlarda kendisini açıkça göstermiş, eğitimsiz, iyi beslenemeyen zavallı köle köylülerden oluşan ordu, gıda tedarikinde yaşanan zorluklar nedeniyle hiç beklenmedik ağır yenilgilerle karşılaşmaya başlamıştır. Son yıllarda Rusya'nın Avrupa işlerine daha fazla dahil olması ordunun yeniden gözden geçirilmesini adeta bir zorunluluk haline getirir. Tüm bu gelişmelerle birlikte Birinci Alexander ile birlikte ülkede büyük bir reform yapılabileceği umutları artar. Yakın tarihlerde, 1789 İhtilali ile başlayan yeni dönem Fransa'da feodalitenin sonunu getirmiş, Adam Smith gibi aydınlarla İngiliz toplumu daha fazla ekonomik serbestleşme ile sanayi devrimini hızlandırma yolunda dev adımlar atmıştır. İtalya (1861) ve Almanya (1871) gibi onlarca küçük krallıktan oluşan ülkeler bağımsızlık yolunda küçük umutlarla başladıkları yolu yüzyılın ikinci yarısında ancak tamamlayarak bağımsız uluslar arasına katılabileceklerdir.
Avrupa'da feodalizmin yıkılış süreci hızlandıkça, toprak sahiplerinin egemen olduğu Rusya da gelişmelerden etkilenerek, kendisini iki çıkışı olan bir yol ayrımında bulacaktır. Ya devrimin etkilerini içine sindirerek liberal bir Anayasayı yürürlüğe koyacak, ya da Rusya'nın kadim üçlü yapısını daha da sağlamlaştırarak, direnmeye devam edecektir. Sonunda tercihini monarşi, katı Ortodoksluk ve soylu toprak sahiplerinin hiç vazgeçemediği köle-köylü toplum yapısından yana kullanacak, iyice batağa saplanacaktır.
Alexander'ın ilk günleri kendi şahsi gayretleri ile resmi olmayan komisyonların kurulması ve çeşitli çevrelerden bilgi alınması gibi hazırlıklarla geçer. Romantik yaklaşımlarla toprak sorununu kısa sürede çözebileceğini düşünen Çar, başlangıçta "İmparatorluğun bu çirkin devlet modeli, mutlaka yeniden şekillendirilmeli" mesajını vermeye başlar. Tahta çıkar çıkmaz ilk iş olarak bir ferman yayınlayacak ve köle-köylülerin toprak satışına bağlı olmadan satışını yasaklayacaktır. Bu ferman, tutucu toprak ağalarının hakim olduğu Devlet Konseyinin uyutması sonucunda uygulama alanı bile bulmaz. Devlette hakim ve güçlü olan büyük toprak sahipleri direnişe başlamıştır. Soylular, hiçbir kanunun yoksulu zenginden bağımsız yapamayacağını iddia ederler. "Köylü esaretten kurtulsa bile zengin komşusuna bağımlı olmaya mahkumdur" sloganıyla köleleliğin kaldırılmasına karşı resmen savaş açarlar. Soylular arasında Kont Nicholas Mordvinov gibi ileri görüşlü aydınlar da vardır. Bu aydınlar topluma her vesile ile fikirlerini açıklamaya devam ederek köleliğin kaldırılmasına destek verirler. Mordvinov, "Özel mülkiyetin Rusya'da uçsuz bucaksız topraklarda seyrek aralıklarla dağıldığını, sermayenin çok yetersiz olduğunu ve şehirli sanayileşmenin çok kısıtlı olmasının yanında, sanayicinin çalıştırabileceği işçi sınıfının neredeyse hiç olmadığını…" iddia eder. Köylü serbest kalırsa (emancipation) sanayinin gereksinimi olan işçi sınıfı köylerden şehre akacak, yeni ve güçlü bir tüketici kitle yaratarak ülkeyi hızla yüksek kalkınma sürecine taşıyabilecektir. Diğer yandan, toprak ve köle sahibi soyluların "Kölelik kalkarsa ülkede isyan çıkar" savına başka bir aydın, Kont Pavel Stroganov "Reform hiçbir zaman isyanı körüklemez" diyerek karşı çıkacaktır.
Fransız ihtilalinin çok yakın zamanda gerçekleşerek etkilerinin buram buram hissedilmesi Rus soyluların tedirginliğinin diğer nedenidir. Alexander'in eski hocası İsviçreli M. Laharpe batı Avrupa'dan döner dönmez ilk fırsatta İmparatora karşı düşünceleri fısıltılar. Laharpe akıllıca yönetilen despotik bir devletin doğru bir çözüm olduğunu söyleyerek köylü sorununu çözerken çok dikkatli olunmasını tavsiye eder. Köylülerin kölelikten kurtulması yerine bir köylü reformunun yapılmasının daha doğru olduğunu savunur. Alexander bütün bu etkilere rağmen, başlangıçta reform ağırlıklı söylemlere daha fazla kulak asmaya devam eder. Muhafazakar Devlet Konseyine rağmen Kont Rumiantsev gibi liberal bir aydının köleliğin aşamalı olarak kaldırılması yolundaki yasa teklifine destek olur. Kasım 1802'de ortaya atılan öneri, 20 Şubat 1803 tarihinde yasalaşır. Yasayla Rusya'da ilk defa yeni bir sınıf ortaya çıkar: "Özgür çiftçiler". Ancak özgür çiftçilik sisteminde aktif rolün devletten ziyade toprak sahiplerine verilmesi nedeniyle istenilen sonuçlar hiçbir şekilde gerçekleşemeyecektir. Koskoca ülkede toplamda 161 toprak parçası toprak sahiplerince özgür çiftçiler için feragat edilmiş, toplam köle-köylü nüfusunun ancak yüzde birine karşılık gelen 47 bin 153 köylü özgürleşerek, bunlardan sadece 17 köylü bedel ödemeden serbest kalabilmiştir. Toplam 7 bin köle-köylünün özgürlüğe kavuştuğu Vilna beldesinde, on altı feragat belgesiyle 415 kölenin serbest kaldığı süreçte, serbest kalan toplam 199 kişi zaten yasayı hazırlayan Kont Rumiantsev'in çiftliklerinde yaşayan köylülerdir. Tüm bu gayretlere rağmen 1808 yılına kadar hem yerli halkın hem de yabancıların hayretle izlediği köle satışları Rusya'nın her yerinde süregelir. Decembrist hareketinin öncülerinden Yakubovich başarısız isyan sonrasında sürgüne gittiği Sibirya'dan o dönemin Rus Çarı Nicholas'a yazdığı mektupta birçok toprak sahibinin kayıp ve ölü olmasına rağmen arazileriyle ve köle-köylülerin koşullarıyla kimsenin ilgilenmediğinden yakınır. Diğer bir Decembrist A. Bestuzhev, Rusya'da gerçekte fark edilmeyen en büyük toprak sahibinin Rus ordusu ve başkentte yaşayan soylular olduğunu iddia ederek, zavallı köylü ve işçilerin sefalet içinde kıvrandıklarını söylemektedir. Bestuzhev, Rusya'daki toprağa dayalı mülklerin yüzde doksanının bu nedenle harabe haline geldiğini, bir kısmının da rehin altında olduğunu yazarak acı tabloyu resmetmiştir.
Rusya'da uzun yıllar çözüm bulamayan kölelik sistemi üzerinde az da olsa reform yapılabileceği beklentisi Decembrist hareketinin öncüleri için umut kaynağı olur. Novikov, Radishcev, Krechetov, Pnin, Trugenev, Pestel ve Ryleev gibi hareketin öncüsü aydın ve yazarlar, önceki Çarlar döneminden bile geri kalındığı bir döneme girildiğini söylemekten kaçınmazlar. Radishchev'in "Journey from St. Petersburg to Moscow" başlıklı eseri, bu alanda mevcut sistemi açıkça aşağılayan bir başlangıç olarak öncü yayınlar arasında yer alır.
Decembrist hareketinin liderleri sorunun temel nedeni olarak gördükleri toprak sahibi soylu sınıfa karşıdırlar. Aralarında toprak sahibi soylu sınıfa ait hiçbir üye yoktur. Köleliğin 1807 yılında Polonya'da kaldırılmasının ardından, 1816-19 yılları arasında Baltık ülkelerinde de yasa dışı ilan edilmesi, hareketin liderlerini köylülerin özgürleştirilmesi konusunda daha da heyecanlandırır. Ancak olaylar tam aksi yönde gelişmeye başlar. Batı Avrupa'da toprağa bağlı köylünün sanayi devrimine paralel olarak yeni işçi sınıfını oluşturması kapitalizmi hızla şekillendirerek büyütürken, ortaçağ kurumlarının varlığını ısrarla sürdürdüğü Rusya'da, hiçbir Avrupa ülkesinde görülmeyen köle-işçiler sistemi ile arkaik bir sanayi ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bütün bunlara ilave olarak, halkın büyük merkezlerde toplanıp isyan edebileceği korkusuyla, St. Petersburg dahil şehir merkezlerine ulaşımın engellenmesi için ülkede neredeyse hiçbir demiryolu projesine yeşil ışık yakılmaz. Avrupa'da artan devrim hareketleri sonrasında işçi sınıfının şehirlerde yeşererek büyümesi Rus otokrasisinin en büyük kabusu haline gelmiştir.
On dokuzuncu yüzyılda Avrupa'da başlayan sanayileşme sürecinde, eski ekonomik ve sosyal yapıların çöküşüyle birlikte, siyasi yapılanma yeniden şekillenmeye başlar. Bu dönemde, modern sanayi devrimiyle birlikte, yeni sosyal ilişkiler ortaya çıkmış; özgür işgücü sisteme hızla katılırken, yeni özgürleşen eski feodal köylüler daha da zenginleşerek, yüksek satınalma güçleriyle sanayi ürünlerinin güçlü tüketicisi haline dönüşmüşlerdir. En önemlisi, batı Avrupa'da yeni bir siyasi hareketlilik başlamıştır. Decembristler arasında bu durumu en iyi kavrayanlar Pestel ve Nicholas Turgenev'dir. Siyasi olarak elleri ve kolları bağlı olan aydınlar gizli bir yapılanma ile propoganda çalışmalarına başlamaya karar verirler.
Alexander'in ilk dönemlerinde Fransa ile imzalanan Tilsit anlaşması Rusya'yı siyasi olduğu kadar ekonomik yönden de etkileyecektir. Rusya, Fransa'nın baskısı ile İngiltere ile her türlü ilişkisini tamamıyla keserek Prusya ve Avusturya'nın da dahil olduğu siyasi bloka, Kutsal İttifak'a katılır. Anlaşmanın ekonomik etkilerine gelince; İngiltere'den yapılan ithalatın yasaklanmasıyla birlikte sanayi ürünlerinde İngiltere'ye adeta bağımlı olan ülkede ithal ikamesi etkisi hissedilecek, kalitesiz Rus ürünlerine talebin artması sonucunda, sanayi sektörü az da olsa kıpırdananacaktır. İngiltere'ye ihracatın yasaklanması ile tarım sektöründe tam tersine bir darboğaz yaşanacak, tarım ürünleri ihracatı durma noktasına gelecektir. Sanayileşme sürecindeki bu tesadüfi gelişme sosyal reformların yapılmasını zorunlu kılmakta ise de, ülkedeki hakim toprak sahibi soylular böyle bir reforma karşı ölümcül bir savaşa hazır durumdadırlar. Buna karşılık kökenleri itibariyle toprak sahibi sınıfla aynı çizgide olmayan Decembristler, Rus milliyetçisi reformcular olarak ülkelerinin çıkarlarını yapılacak reformlarda, özgürlükler de görmekte ısrar ederler.
İstatistiklere bakıldığında ülkedeki ekonomik durum hiç de iç açıcı değildir. Avrupa'da İngiltere karşıtlığı tarafta yer almak, Rus sanayisini az da olsa kıpırdatmış olmasına rağmen tarımı yok ederek siyasi olarak güçlü toprak sahiplerini tedirgin etmiştir. Rusya'nın Fransa'ya yakınlaşmasının bedelini ödemekte olan toprak sahipleri bir anda Fransa düşmanı kesilirler. Rusya'da Fransa düşmanlığı zirveye ulaşır. Napolyon'a karşı olmak, Fransa'ya savaş açmak için gerekli sinyaller gelmeye başlamıştır. Bunlar Napolyon'a Moskova önlerine gelme fırsatını veren gelişmelerdir.
İngiltere ile dış ticaret kısıtlaması altında olan Rus ekonomisi yeni yüzyıla girerken oldukça kötü mali koşullar altındadır. İkinci Katerina dönemine bakıldığında, bütçedeki büyük açıklar kapatıldığı gibi, yabancı ülkelere olan borçların tamamı neredeyse ödenmiştir. Polonya'nın, Avusturya, Prusya ve Rusya arasında parçalanmasının ardından, büyük bir parçasının Rusya'ya bağlanması sonucunda, Polonya dış borçlarının kendisine isabet eden kısmıyla sorumlu hale gelen Rus ekonomisi oldukça sıkıntılı bir döneme girer. Önceki Çar Pavel döneminde başlayan savaşlar, askeri harcamaların zirve yapmasıyla ekonomide ve bütçede yeni delikler açmaya başlar. Başarısız Decembrist isyanının önderlerinden Kakhovsky, isyanın nedenlerini 1825 tarihli mektubunda anlatırken; "1810-1822 yılları arasında milli gelir dört katı artarken, vergi gelirlerinin de aynı oranda artması beklenirdi. Tam tersi oldu. Dış borçlarımız da azalmadı, hızla arttı. Paramızın değeri hızla düştü, bir rublenin değeri kısa sürede 25 kopek seviyesine indi" ifadesini kullanır.
Sonuç olarak bu çalkantılı dönemde Rusya'nın bütçe açığı 1801 yılında 7 milyon Ruble'den, 1822 yılında 351 milyon Ruble'ye ulaşır. 1825 yılına gelindiğinde hem iç hem de dış borçlar tarihin en zirve noktalarındadır. Bu sadece büyük bir kriz değildir, Rusya iflas etmiştir. Nedeni çok açıktır. Rusya hâlâ ilk çağların arkaik ekonomik modelinde, feodal sistemde ısrar etmektedir. Dahası, Avrupa'dan Napolyon'u silip, atma politikasının bedeli çok ağır olmuştur. Savaş sonrasında tarım ve sanayinin içinde bulunduğu durum kamu gelirlerini iyice azaltmış, Rus maliyesinin elini kolunu bağlamıştır. Dış ticarette çok sık değişen tarife politikaları, oldukça katı uygulanan korunmacı bir politikaya dönüşmüş, ülke ekonomisi değişken politikalar yüzünden ağır darbeler yemiştir. Decembrist'lerden Steingel, Kutsal İttifak'la birlikte Avusturya, Polonya ve Prusya'ya sağlanan tarife avantajları nedeniyle ülkeden büyük miktarda altın ve gümüş çıkışı olduğunu ve bu servetin hiçbir zaman geri gelmediğini yazar. İsyan sonrasında mahkum olduğu Sibirya'dan Çar Nicholas'a mektup gönderen diğer bir Decembrist Beztuzhev de yanlış politikalar yüzünden devlete olan güvenin kalmadığını, yabancı tacirlerin de artık Rusya ile ticaret yapma hevesinin olmadığını anlatır, paranın değerinin pul olduğunu, ülkede nakit para kalmadığını ifade eder.
Hikâyenin başına yeniden dönelim. Alexander tahta çıktıktan hemen sonra, Marquis Posa imzalı bir mektup alır. Mektupta, Rusya'da yeni Çar'la yeni bir umudun, yeni bir dönemin başladığı, beklentinin artık Anayasal Monarşi olduğu, yazılmaktadır. Çar Ivan Vasilevich'in (Deli Petro) ülkesinde koşulsuz, tepki vermeyen bir kölelik modeli istediğini, böylelikle ülkeyi daha zalimce yönetme şansı bulduğunu ifade eden yazar; Petro'nun halkını yabancıları taklit eden bir formata soktuğunu, halkın da kendini aşırı seviyede mevcut duruma uydurduğunu vurgulamıştır. Yazar, Katerina'nın akıllı bir Çariçe olarak Rusların eğitim seviyesini yükselttiğini, Alexander'ın beklentilere uygun olarak tarihsel süreçteki görevini tamamlamak için tahta çıktığını ve ülkenin kendisinden ciddi bir reform beklentisi içinde olduğunu, yeni Çar'a yazmıştır. Mektupta kullanılan sahte isim "Marquis Posa" Schiller'in meşhur draması "Don Carlos"un kahramanıdır. Mektubu büyük bir ilgi ile okuyan Alexander, yazarın hemen bulunarak huzura getirilmesini emreder. Vasilii Karazin bulunarak, İmparatora takdim edilir, ikili yüz yüze görüşürler.
Çar'ın "Bu mektubu bana sen mi yazdın?" sorusuna, "Ben suçluyum ekselansları" cevabını veren Karazin'e, Alexander çok sıcak yaklaşarak "İzin ver seni kucaklayıp, bunun için teşekkür edeyim" der. "Benim, senin gibi düşünen daha çok tebam olmalı. Benimle her zaman böyle açık konuşmaya devam et, her zaman doğruları söylemekten kaçınma" diyerek devam eder. Başlangıçtaki durum geçici bir umut dönemini yansıtmaktadır. Ancak Çar bir anda kendisini iki grup arasında bulur. Birinci grupta yer alan eski tüfekler ve Senatörler, Katerina dönemini takip eden yumuşak bir reformun gerekli olduğunu savunurlar. Kölelik konusunu ön plana çıkarmamaya çalışırlar. Başlarında Derzhavin, S. Vorontsov ve kısmen de Amiral Mordvinov gibi usta siyasetçiler bulunmaktadır. Diğer grup Straganov, Czartorysky ve Novosiltsov'un da aralarında bulunduğu İmparator'un "gayriresmi komitesi"ni oluşturan aydınlardır. Bu grup geniş ve kapsayıcı bir milli reform yapılması, yanlısıdır.
Gayriresmi Komite, Çar'ın tavsiyesi ile siyasi ve idari konularda reform çalışmalarına hazırlanan Senato'ya paralel olarak "Rusya Halkı için Ana Başlıklar" adı altında reform önceliklerini yazmaya başlar. Kendi aralarında bireysel özgürlükler, özgür basın ve özgür konuşma hakkı ve dini toleransları da içeren bir metin oluşturulmak üzeredirler. Bunlara ilaveten bağımsız yargı gibi temel bir devrim atağı da çalışmalara dahil edilir. Çar tacını takar, ancak "Rusya Halkı için Hazırlanan Reform" sadece kağıt üzerinde kalır. Anayasal reformlar için halkın umutlarını taşıyan diğer çalışmalar ümitsiz beklentiler ve kesintilerle sürdürülecektir. Eski düzenin değişmeden devam edeceği sinyalleri verilmiştir. Ancak umutsuzda olsa reform önerileri hala devam etmektedir. Amiral Mordvinov tarafından gelen başka bir öneri, ilerde Decembrist hareketine katılan iki ayrı grup arasında, kuzey grubu lideri Muraviev ile güneyli Decembrist lider Pestel arasında fikir ayrılığına neden olacak olan federal bir devlet oluşturma düşüncesidir. Bu tartışmalı öneri sonrasında reform çalışmalarının sona erdiği ve liberalizmin adeta biterek, yerini tamamen keyfi, tepkisiz bir döneme bıraktığı söylenir. Artık Çar'ın en yakınında Arakcheev gibi robot ruhlu acımasız militer şahıslar yer alacak, Arakcheev gibi şahısların insana değer vermeyen zalim uygulamalarına duyulan tepki, liberal Decembrist akımının hızla şekillenip, ete kemiğe bürünmesine neden olacaktır.
Rusya değişik duygular içinde iken Avusturya'nın meşhur Dışişleri Bakanı Metternich'in Avrupa'nın tümü üzerinde tam otuz yıl kesintisiz olarak sürdürdüğü devrim karşıtı, monarşi yanlısı söylemleri Rus İmparatorluğunda da kendisini bütün varlığıyla hissettirir. Metternich'in her kelimesi, her sözü Rus çarları için de en sağlam referans olarak alınır, sanki kutsal kitabın emri gibi harfiyen uygulanır. Metternich'e rağmen özgürlük söylemlerinin Avrupa'nın her yerinde hissedilmesi, eski kuşak Rusları batıdan gelen bu tehlikeli düşüncelere karşı daha üst seviyede alarma geçirir. 1812 yılında tarihçi Nicholas Karamzin gibi ultra muhafazakar yazarların kışkırtmaları ile liberal değerler ve özgürlük söylemleri iyice alabora olmaya başlar. Karamzin'in "Eski ve Yeni Rusya" başlıklı kitabı bu alanda en önde giden eserlerdendir. Karamzin'in kitabındaki "Güçlü bir halkın kimliği, hükümdarına olan sorgusuzca bağlılıyla ölçülür" söylemi, onun monarşik yapıya ölesiye bağlılığını ortaya koyar. Karamzin batı Avrupa'da yayılmaya başlayan modern hukuk normlarına ve kanunların kodlanmasına da karşıdır. Çar tarafından kanunların kodlanması görevi verilen Speransky'nin çalışmasından nefret ettiğini ve bu çalışmanın Napolyon'u taklit dışında bir yararı olmadığını iddia edecektir.
Ünlü yazar Pushkin bile Karamzin'in bu tutumundan (özellikle de yazarın "History of the Russian State" başlıklı kitabı) rahatsızlığını şu dizeleri ile dile getirir.
Onun "Tarih"inde güzellik ve sadelik Kuru Kuruya Monarşiye bağlılığını,Ve kamçının cazibesini Kusursuz olarak ispatlar
Karamzin'I izleyen Amiral Shishkov gibi birçok çağdaşı Rus edebiyatının batı dünyasından etkilenen bölümlerinin incelenerek, Rus kültüründen ayıklanması gerektiğini bile iddia etmiştir. Son olarak Ortodoks din adamları da modaya uyarak Rusya'da yenilik ve batı yanlısı aydınlanmaya karşı çıkarlar. 1 Ocak 1816 tarihinde verilen bir imparatorluk fermanı ile Katolik Jizvitlerin başkentten atılmasına karar verilir; 13 Mart günü tüm Jizvit tarikatı ülke dışına çıkarılacaktır. En son saldırı Üniversitelere yapılır. Mikhail Magnitsky'nin yönetim kuruluna atandığı Kazan Üniversitesinde yaptığı teftiş ve inceleme sonrasında Rusya'nın en aydın okulları en iyi hocalarından mahrum bırakılırlar. Yüzlerce aydın hoca işinden olur. Magnitksy elinden gelse sorunu çözmek için ülkedeki tüm üniversiteleri kapatacaktır.1823 yılında Rus öğrenciler zararlı bilgileri öğrendikleri ve ülkeye yaydıkları düşüncesi ile Almanya'daki okullardan geri çağrılırlar. Son nokta olarak 1812 yılında ağır bir sansür kurulu oluşturularak, yazılan her yazı ve kitap incelemeye alınır. Rusya'daki yazarların zamanlarının büyük bir kısmı sansür komitelerine hesap vermekle geçecektir.
Alexander döneminde yaşanan ekonomik ve mali sorunlar ülkenin hiç beklenilmeyen idari tedbirlerle karşılaşmasına yol açar. Bunlardan en kötüsü, Decembrist isyanının da en büyük nedenlerinden biri olan Askeri Koloni uygulamasıdır. 1816 yılında Türk sınırındaki Avusturya topraklarında uygulanan modeli taklit eden Rus Askeri Koloni uygulaması, ordunun bütçede gittikçe artan mali yükünü hafifletmek ve Rus ordusunu daha esnek olarak, kendi olanakları ile ayakta kalmaya yönlendirmek amacıyla planlanmış, ancak Rus köylüsünü daha da baskıcı bir sistemle karşı karşıya bırakmıştır. Bu modele maruz kalan Rus köylüsü, kadınından, çocuğuna ve doğumdan ölüme kadar Rus ordusunun kölesi ve malı haline dönüşmüştür. Uygulama sırasında her vesile ile Rus Sarayına şikayetlerini ileten köylüler, bu modelden kurtulmak için herşeyi yapabileceklerini, her türlü vergiye ve hatta Sibirya'ya sürgüne bile gitmeye bile razı olduklarını iletmişlerdir. Şikayetler baskı dolu sistemin daha da acımasız uygulanmasına yol açar. Askeri Koloni uygulamasının en acı Hikâyeleri Kont A. Arakcheev'in yönettiği kolonide yaşanır. 9 Kasım 1810 tarihinde Mogilev Gubernia'sında koloni kuran Kont Arakcheev çağdaşı Ruslar tarafından Metternich'le de özdeştirilir. Acımasızlığı ve duygusuzluğu döneminde en sevilmeyen insan olarak tarihe geçmesine neden olur. Çar Pavel zamanında Rus ordusuna katılan Arakcheev'in askerlerine uyguladığı işkencenin sınırı yoktur. Onu bir karınca gibi aktif, bir tarantula örümceği kadar zehirli olarak tanımlarlar. Son olarak Arakcheev, 1817 yılında yakın çevresinde duyduğu ve çok sevdiği bülbül seslerinden dolayı, bülbüllere zarar verebilecekleri endişesiyle bulunduğu bölgedeki bütün kedileri asarak, itlaf etmiştir.
Askeri Koloniler uygulaması tüm şikayetlere ve haksızlıklara rağmen bir süre daha devam eder. Şikayetleri yerinde görmeye giden İmparatoru kandırmak için türlü türlü sahtekarlık yapılır. Kolonilerde ev ziyareti yapan Alexander'ın her ziyaret ettiği evde, yemek masalarına aynı kızarmış domuz konulacak, imparator yandaki eve geçerken yemek tepsisi hızla arka kapıdan diğer evin mutfağına aktarılacaktır. Kırk yıla yakın acılar bırakarak uygulanan model 1857 yılında terk edilir. Cefakar Rus köylüsünün isyankar ruhu Decembristlere ilham kaynağı olacaktır.
Enver GÜNEY, Datça,14.05.2021
KAYNAKÇA
1- Napoleon Enters Moscow, 14 September 1812- Baron Claude François de Meneval- The Faber Book of REPORTAGE- Edited by John CAREY (1987)
2- THE FIRST RUSSIAN REVOLUTION 1825, The Decembrist Movement (Its Origins, Development, and Significance)-Anatole G. MAZOUR, PH.D.-Stanford University Press 1937
3- RUSYA: Bozkır Prensliğinden İmparatorluğa- Enver GÜNEY, T24 Pazar- 19 Nisan 2020.