Bunları günlerdir yazıyorum. Bugün bu kapsamda ödenen tutarların vergi matrahından gider olarak indirilip indirilemeyeceğini irdeleyeceğim.
Önce yapılandırılan veya tahakkuk eden yükümlülüklerin gider yazılması ile ilgili çeşitli kanunlarda yer alan genel hükümler ile yapılandırma kanununda yer alan özel hükümlerin neler olduğunu belirtmekte yarar var.
Çeşitli kanunlarda yer alan ve bazı vergilerin gelir ve kurumlar vergisi matrahından gider olarak indirimine ilişkin hükümler şunlar:
7326 sayılı yapılandırma kanununda yer alan ve bu kanun kapsamında ödenen tutarların gider olarak indirimine ilişkin hükümler şunlar:
Şimdi bu hükümler çerçevesinde, yapılandırma kanununa göre ödenen bazı tutarların, vergi matrahından gider olarak indirim konusu yapılıp yapılamayacağı yönünden değerlendirelim.
Bu değerlendirmeyi yaparken "dönemsellik" ve "tahakkuk" ilkelerini aklımızdan çıkarmayalım. Tahakkuk ilkesine göre, bir gelir veya giderin tahakkuk etmiş sayılması için tutar ve mahiyet itibariyle kesinleşmiş olması, yani geliri veya gideri doğuran işlemin tekemmül etmesinin yanı sıra, miktarının ve işlemden kaynaklanan alacağın veya borcun ödeme şartlarının da belirlenmiş olması gerekir. Bu ilkenin gereği olarak, gelir veya gider, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece, mahiyet ve tutar itibariyle kesinleştiği dönemin kazancının tespitinde dikkate alınır.
Dönemsellik ilkesi ise bu gelir veya giderin ilgili olduğu döneme intikalini sağlar. Bu ilkeye göre, bir gider önceki dönemlere ilişkin de olsa kesinleştiği dönem kazancının tespitinde gider olarak indirilebilir. Kesinleşen gider kısmen veya tamamen izleyen dönemlerle ilgili ise, gelecek dönemleri ilgilendiren kısım kesinleştiği dönemde gider yazılamaz, ilgili dönemlere taşınarak dikkate alınır.
Kanun kapsamında yapılandırılan kesinleşmiş borçların, prensip itibariyle daha önce kayıtlara alınmış olması gerekir. Bu nitelikteki borçların gider yazılıp yazılamayacağı genel hükümlere göre belirlenir. Bununla birlikte, ödenmediği için daha önce gider yazılamayan sigorta primlerinin bu kanun kapsamında yapılandırılarak ödenmesi halinde, yapılacak ödemelere paralel şekilde beyanname üzerinde indirime tabi tutulmaları mümkündür.
Kesinleşmemiş veya dava safhasındaki borçlardan yapılandırmaya konu edilenlerin gider yazılıp yazılmayacağı genel esaslara göre belirlenir. Dava aşamasında olduğu için daha önce tahakkuk etmemiş olan bu borçlarda tahakkuk yapılandırma ile gerçekleşir. Dolayısıyla dönemine ve taksitle ödenip ödenmeyeceğine bakılmaksızın, tahakkuk ettirilen tutarların tahakkuk tarihi itibariyle kayıtlara alınması gerekir.
Buna göre, yapılandırılan vergi/prim aslı,
Gider yazılamamasından kastım, kanunen kabul edilmeyen gider (KKEG) olarak dikkate alınmak suretiyle gelir/kurumlar vergisi matrahından indirilmemesidir.
Matrah ve vergi artırımı nedeniyle tahakkuk ettirilen tutarlar matrahın tespitinde gider olarak dikkate alınamaz. Bu nedenle tahakkuk tarihi itibariyle KKEG olarak dikkate alınmalıdır.
Kayıtlarda yer aldığı hâlde işletmede bulunmayan kasa mevcudu ve ortaklardan alacaklar ile bunlarla ilgili diğer işlemler dolayısıyla beyan edilen tutarlar üzerinden yüzde 3 oranında ödenen vergiler, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak indirilemez. Yani KKEG olarak dikkate alınması gerekir.
Yapılandırılan borçlara ilişkin gecikme zammı ve gecikme faizlerinin silinerek bunların YERİNE ödenmesi gereken/yapılandırılan borç asılları üzerinden, Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanan tutarların gider olarak indirilebileceğini düşünüyorum.
Çünkü, bunlarla ilgili olarak yapılandırma kanununda özel bir yasaklama bulunmuyor.
Kanunda Yİ-ÜFE tutarlarının, genel hükümlere göre gider olarak indirimi mümkün bulunmayan gecikme zammı veya gecikme faizi yerine alınıyor olması, bunları hukuken gecikme zammı veya gecikme faizine dönüştürmez.
Yapılandırma kanununda gider olarak indirimi mümkün olmayan yükümlülükler açıkça sayılmıştır. Bunların arasında Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanan tutarlar yoktur.
Ancak geçmiş yapılandırma uygulamalarında ödenen bu tarz tutarların vergi matrahından indirilemeyeceği yönünde özelgeler verilmişti.
Bu görüşlerin temel dayanağı, bunların gecikme faizi ve gecikme zammı gibi fer'i amme alacakları yerine alındığı gerekçesi idi. Ancak vergi hukukunda kıyas yasağı vardır. Kanunda açıkça yazılmayan bir konuda kıyasen hüküm verilemez.
Bu nedenle özelgelere katılmadığımı belirtmek isterim.
Yİ-ÜFE tutarlarının, üzerinden hesaplandığı borç aslının gider yazılabildiği hallerde gider yazılabileceği yönünde görüşler de vardır. Bu tutarların borç aslı gibi değerlendirilmesi gerektiği (yani bir anlamda borç aslına dönüştüğü) yönünde bir hüküm de bulunmadığı için bu görüşlere de katılmıyorum.
Taksitli ödemelerde ortaya çıkan katsayı farklarının da aşağıdaki nedenlerle gider olarak indirilebileceğini düşünüyorum: