Çağdaş Hukukçular Derneği avukatlarına ceza yağdırılan dava, avukatların haklarında açılan ilk dava değil elbette.
Daha önce, yine Hollanda/Belçika belgeleri adı verilen belgeler delil gösterilerek, yanlarına da gizli tanık ifadeleri eklenerek yargılandılar.
Ancak o gizli tanıkların ne olduğu belli?
2013'teki gizli tanık misal…
O dönem gizli tanık olarak kullanılan ve onlarca kişinin tutuklanmasına yol açan ifadeleri veren kişi, polisin güya örgütün içine yerleştirdiği bir isimdi.
Ancak ne hikmetse gizli tanık bir anda polis için "muteber kişi" olmaktan çıktı. Emniyet, hakkındaki koruma kararının kaldırılması için mahkemeye başvurdu. Koruma kararı kalktıktan sonra da tutuklandı.
İşin rengi sonra açığa çıktı.
Emniyetin talebiyle hakkında "koruma" kararı verilen gizli tanık, önce askere gitmiş, buradan firar ederek Suriye'nin kuzeyine kaçmıştı. Burada da gizli tanıklık yapmış ancak emniyete değil farklı yerlere bilgi vermişti. Döndüğünde bu duruma tepki gösteren emniyet, koruma kararının kaldırılmasını istemiş, ardından da gizli tanık PKK üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmıştı.
Seyyar gizli tanık, kim bilgi talep ediyorsa koşturuyor, kim ne istiyorsa onu söylüyordu.
ÇHD'liler o dönem bu gizli tanığın ifadelerinin de etkisiyle tutuklandı.
2017'de ise 2013'tekinden farklı olmayan delillerle yeniden tutuklandılar.
Kaçmıyorlar, göçmüyorlardı.
Selçuk Kozağaçlı, Betül Kozağaçlı, Barkın Timtik, Oya Aslan ve diğer ÇHD üyesi avukatlar, bir gün olsun kaçmaya yeltenmediler.
Avukatlığa başladıkları dönemde cezaevi katliamlarının ortasında buldular kendilerini.
1999'da Ulucanlar Operasyonu'nda ölen 10 mahkûmun, söylenenin aksine, çatışmada değil, yakın mesafeden edilen ateş ve işkence sonucu yaşamlarını yitirdikleri onların sayesinde açığa çıkartıldı.
Burdur Cezaevi'nde bir yıl sonra yapılan Veli Saçılık'ın kolunu kaybettiği operasyonda nasıl işkenceler yapıldığını onlar kamuoyuna duyurdu.
Hayata Dönüş Operasyonu'nda, mahkûmların üzerine öldürücü düzeyde yakıcı gazlar döküldüğünü ve sonra içeriye bombalar atıldığını onların çabaları sayesinde öğrenebildik.
Bu operasyonun gerçek adının, "Tufan" olduğunu da…
Diyarbakır'da basına gösterilmek için elleri kelepçeli sıraya dizilen insanların yanında onlar vardı.
Soma'da Ermenek'te madencilerin yanında onlar vardı.
Hopa davasında yargılanan gençlerin yanında onlar vardı.
Cezaevinde işkenceyle öldürülen Engin Çeber'in ailesinin yanında da onlar vardı.
Bir yere gitmediler, hep buradalardı.
O kadar çok buradaydılar ki ÇHD davasında tahliye kararı veren heyet dağıtılıp, yerine gelen heyet itiraz üzerine saatler sonra tutuklama kararı verdiğinde yurtdışında olan Selçuk Kozağaçlı, cezaevine gireceğini bile bile dönüp geldi.
Tıpkı ilk operasyon sürecinde Avukat Oya Aslan'ın dönüp gelmesi gibi.
Dosyanın ana delili gösterilen, DHKP-C örgütüne ait olduğu belirtilen Hollanda/Belçika belgeleri nedeniyle avukatlar daha önce de yargılandı. O gün bulunamayan kanıtlar, nasılsa sonradan dosyaya eklendi.
Dosyayı hazırlayan, avukatların aksine, hakkında soruşturma açıldığında kaçıp giden firari savcı Âdem Özcan.
Dosyaya onay veren ve Hollanda/Belçika belgelerini adli emanete aldıran isim de tanıdık: Evrakta sahtecilikten hüküm giyen eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek.
Üstelik, avukatların avukatlığını yapanlar, Akyürek'in imzasıyla adli emanete alınan dijital delillerden birinin çıkartılıp, yerine yeni CD eklendiğini de saptamış durumda.
Delil diye sunulan CD'lerin, harddisklerin içleri ilgi çekici!
Zira, avukatlara operasyon yapıldıktan, deliller adli emanete alındıktan sonra vizyona giren filmler var içlerinde.
Spiderman gibi popüler filmler, Ahmet Kaya, Burhan Berken gibi sanatçıların şarkıları…
1 Nisan 2004'te ele geçirilen, 18 yıl sonra mahkeme kararına konu edilen dijitallerin içerisinde, 23 gün sonra vizyona girmiş olan Kill Bill: Volume 2 bile var.
Üstelik bilirkişi raporuna göre, bunca dijital delil, sadece üç dakikada üretilmiş. 25 Şubat 2001 tarihinde saat 08.16 ile 08.19 aralığında.
Bianet'ten Ayça Söylemez'in daha önce haberleştirdiği bilirkişi raporu ve tutanaklara göre, davanın gizli tanıklarından birinin Yargıtay'a verdiği dilekçe de var. Psikolojisinin bozuk olduğunu, tanıklığının dikkate alınmamasını istiyor gizli tanık.
40 tane tanık dinlenmiş soruşturma aşamasında ama mahkeme bunları dinlemeye de gerek görmemiş.
Adliye önünde basın açıklaması yapmaları da suç sayılıyor misal.
Avukatlar, böyle, bu delillerle cezalandırılıyorlar.
Ve nasılsa cemaatin yaptığı operasyonların hepsi kumpas ama ÇHD ile ilgili, Gezi ile ilgili operasyonlar kumpas değil…
ÇHD Başkanı Selçuk Kozağaçlı'ya 12 yıl diğer ÇHD'li avukatlara 6 yıl 3 aydan 12 yıla kadar hapis cezaları verildi.
Günlerdir savunmalarını okuyoruz avukatların.
Düşüncelerini de açık açık söylüyorlar, korkmadıklarını ve avukatlık yapmaya devam edeceklerini de.
Örgüt üyesi gösterilmekten kolayı yok bu ülkede, malum…
Ancak keşke daha çok tanık dinlemek isteseydi mahkeme…
Bu memlekette dağlar, taşlar, kuşlar, böcekler, adliye duvarları, emniyet kapıları, adli tıp soğuklukları, mezarlıklar…
Köylüler, işçiler, emekçiler, cezaevlerinde operasyon görmüş mahkûmlar, madenciler, öğrenciler seve seve tanıklık yaparlardı avukatlar için mahkemede.
Gökçer Tahincioğlu kimdir? Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı. Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü. Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi. İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor. |