Seçimlere yedi gün kaldı. Sonuç ne olacak? Bilmiyoruz. Yapılmayan bir seçimin sonuçları elbette bilinemez. Ama tahmin etmek de zor bu sefer. Anketlerin sesi eskisi kadar gür çıkmıyor. Kamuoyu araştırma merkezlerinden çok seyrek açıklama yapılıyor. İşimizi gücümüzü bırakıp onlara kulak kabartıyoruz. Ne diyor araştırmacılar? Anketler neye işaret ediyor? I-ıh! Olmuyor. Bir türlü tam inanamıyoruz. Çoğu kez edindiğimiz izlenim, anketçilerin de sanki kendilerine tam güvenemediği yolunda.
* * *
Niye böyle? Araştırmacılar bir şeyler biliyor da çekindiği için söyleyemiyor mu? Öyleyse iktidar zor durumda. E tabii, muhalefetten korkacak halleri yok ya! Daha çok konuşulan, anketlerin eskisi gibi “verimli” olmadığı. Yani? Yani insanlar araştırmacılara cevap vermiyor, susuyor, geçiştiriyor, rengini belli etmekten kaçınıyor. O halde onlar da mı iktidardan çekiniyor? Malum, para ve menfaat “yukarıdan” geliyor. Umudu kesmeye başlasan bile kimseyi kızdırmamak için “köprüyü geçene kadar” durumu idare edeceksin. Başka nedenler olabilir mi? Olabilir. Tüm yaşananlara rağmen hâlâ AKP’yi desteklemeye eğilimli, ancak bunu söylemek istemeyenler olabilir. Ya da, mesela, hiç taraftarı olmasa da, AKP Meclis çoğunluğunu ele geçirmesin diye bu seçimlerde HDP’ye oy verecek olanlar da tercihlerini gizliyor olabilir.
* * *
Yoksa bu ve benzeri yaklaşımlar yetersiz mi kalıyor? Son dönemlerin popüler deyişiyle “dip dalga” mı geliyor? Seçmen sürpriz mi yapacak? Bilemiyoruz. Bazı deneyimli araştırmacılar, genel olarak durumun geçen yılki referandum ortamından çok uzak olmadığını, dengenin fazla değişmediğini dile getiriyorlar. Dedikleri doğruysa iktidarı ve muhalefeti destekleyen seçmenlerin sayısı birbirine epeyce yakın. Yani ne AKP büyük kayıplar verecek... Ne de İnce veya Akşener şaşırtıcı bir patlama yapacak... Öyle mi acaba?..
* * *
Elbette biz de boş durmuyoruz. Her birimizin tahmini var. Var olmasına var da... Tahminler ile istekler birbirine karışabiliyor. Geleceğini bu iktidarla görenler son 16 yıldan da güç alarak yeni bir zafer bekliyorlar. AKP’nin teklediğine, Reis’in yorulduğuna, ekonomik krizin kapıya geldiğine falan kulakları tıkalı. Çoğu kendinden emin. Ya bu 16 yıldan zarar görenler, “bitsin artık” diyenler, “artık tamam” diye haykıranlar? Özellikle de İnce’nin, Akşener’in, Demirtaş’ın, Karamollaoğlu’nun performansını izledikçe “kurtuluşun işaretleri”nin göründüğünü hissedenler az mı? Sonuçta “seçim-toto”yu kazananlar çıkacak elbet. Ama çoğunluk “tutturamayacak” yine.
* * *
Bir de siyasi liderler var, o da ayrı hikâye. Mesela, dün yine “Bahçeli sert çıktı” (bu tür başlıklardan bezdik): Bazı araştırmacıları kastederek “Bizim yüzde 5-6’ya düştüğümüzü iddia eden şerefsizler” diye bir hakaret salladı. Önceki gün de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turda biteceğini öne sürerek tersine düşünenlerin “24 Haziran saat 12’de şaşkın ördeğe döneceğini” söylemişti. Eee, MHP seçimlerde yüzde 6’yı geçemezse kim “şerefsiz” sayılacak? Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa kim “şaşkın ördek” olacak? Erdoğan da başından beri ilk turda işi bitireceğini vurguluyor (gerçi “Bunu dışarıda konuşmam” dediği bir ortamda "hiçbir şeyin çantada keklik olmadığını" ifade ediyordu.). İnce baştan böyle değildi, “Ama meydanların coşkusunu görünce ilk turda kazanacağıma emin oldum” diyor artık. Öteki liderler de benzeri sözler söylüyorlar. Akşener, İnce’yi geçip muhalefetin adayı olarak Erdoğan’ın karşısına çıkacağını ve yeneceğini ilan ediyor. Hatta seçimlere katılabilmek için kendisi gibi düşünmeyenlerin desteği sayesinde 100 bin imzayı zor bulabilen ve şimdi bu sayıda oya ulaşmasının bile garantisi bulunmayan Perinçek de kazanacağını iddia edebiliyor. Herkesin amaçladığı oyu alıp tatmin olabilmesi için galiba 57 milyon seçmenden en az 150 milyon oy gelmesi gerek Peki, 25 Haziran’da bu siyasetçiler ne diyecek? Dediği çıkmayan çoğunluk (belki de hepsi) “Ah, pardon yanıldık, özür dileriz” gibi bir şeyler diyecek mi? Ne gezer!..
* * *
Peki, “bu kadar yazıp duruyorsun, ya senin öngörün ne?” diye soranlara ne diyebilirim? Meclis’te büyük ihtimalle muhalefet çoğunluğu alacağa benziyor. Bunun için kilit konuyu anlayarak yandaşı olmasa da “HDP’nin barajı geçmesi” yolunda oy kullanacak epeyce bir seçmenin olduğunu düşünüyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Erdoğan’ın çok yorgun olduğu ve sık sık teklediği şartlarda, başta İnce olmak üzere muhalif adayların - enerjik kampanyalarına ve parlak söylemlerine rağmen - yeterince başarılı olabildiğinden emin değilim. Muhalif adaylar arasında en şanslısı sayılan İnce, muhafazakâr-dindar kesimleri ikna etme çabasına daha fazla ağırlık verebilirdi. Toplum için ciddi bir gelecek vizyonu ortaya koymaktansa “Erdoğan’ın yaptıklarını yapmama” sınırlarında gezdi. Daha çok kişisel özelliklerine ve polemik ustalığına dayanarak muhalif kesimlerin hayranlığını kazandığı ve bundan büyük coşku duyduğu kanısındayım. Ayrıca Millet İttifakı’nın yöneticilerinin birlikte davranarak seçmene güven verebilmesi açısından da epeyce zaman kaybedildiğini sanıyorum. Kalan yedi günün nasıl değerlendirileceği çok önemli. Son bir ek daha: Erdoğan net olarak kaybetme sürecine girmiş durumda. Söyleyeceği yeni bir şey kalmadı. Siyaseten tükendi. Bu seçimlerde iyice sallanan koltuğunu koruması zor. Koruyabilirse bile, önümüzdeki yıllarda, hatta aylarda çok sıkışacak ve bir daha seçim kazanamayacak bence. Yanılıyor muyum? Belki. 24 Haziran’da, 8 Temmuz’da, olmazsa yakın birkaç yıl içinde görürüz.