Gazze’de Filistinlilerin yaşamakta oldukları tarifsiz acılardan dolayı... Gazze’de dökülmekte olan kan ve gözyaşından dolayı... Gazze’de masum insanların ölümlerinden dolayı... Bebelerin, çocukların ölümlerinden dolayı... İsrail elbette lanetlenecek! İnsanlık bunu gerektirir. Altını kalın olarak çizmek lazım: İsrail insanlığa karşı suç işliyor. Geçmişte de belirtmiştim. Filistinlilere karşı işlenmekte olan ‘insanlık suçu’nun gitgide derinleşmesi, her seferinde daha kanlı hale gelmesi, İsrail’i lanetli bir ülke haline getiriyor. Ne yazık ki öyle.
Filistin meselesi, en başta ya da öncelikle İsrail’in saldırgan politikasından kaynaklanıyor
Artık İsrail’e gitmek içimden gelmiyor. Oysa bir zamanlar her yıl yolum düşerdi. Kudüs’ü ve American Colony otelini özlediğimi söyleyebilirim. Ayrıca, İsrail’de kendi ülkelerinin özellikle Filistin politikalarına karşı çıkan, eleştirel bakan dostlarım da vardı. Öte yandan, İsrail’in ‘varolma hakkı’nı her zaman savundum. İslam aleminde, Filistin’de, “İsrail’in denize dökülmesi”ni öngören anlayışların barışa ters düştüğünü, ‘şiddetin şiddeti getireceği’ni her seferinde belirttim. Bu gerçeği vurgularken, şu noktayı da hiç gözardı etmedim: Ortadoğu’da, Arap aleminde sorunların anası olan Filistin meselesi, en başta ya da öncelikle İsrail’in saldırgan politikalarından kaynaklanıyor. Hiç unutmayın! Filistin’in hak ve hukukunu tanımayan, Filistin topraklarını işgal altında tutmaya devam eden, ablukalarla, duvarlarla Filistinlilere yaşamı cehennem eden İsrail devletinin politikaları değişmedikçe, bölgede ‘şiddet kısır döngüsü’nün kırılması imkansızdır. Bu bakımdan, insanlık adına kapkara bir leke, utanç verici son örnek bir süredir Gazze’de yaşanmakta...
Yahudi düşmanlığını görmezlikten gelmek, bu insanlık suçuna katılmaktır
Bir başka nokta vurgulanmadan olmaz. Batı kötü sınav veriyor! Amerika’dan, Avrupa’dan, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’nden çıkan sesler barışa hizmet edici olmaktan çok uzak. İsrail’e karşı caydırıcı olmaktan çok uzak. Bir Washington, bir Berlin, bir Londra, İsrail’e arka çıkan bu tutumlarıyla Ortadoğu’da barışa değil şiddete yatırım yapmış oluyorlar. Sorunun başka boyutları var. Bunlardan biri Yahudi düşmanlığı. Antisemitizm. Irkçılık. İsrail’in Gazze’deki korkunç saldırganlığından dolayı genel olarak Yahudilere, onların kültürlerine, inançlarına saldırmak da lanetlenmesi gereken bir ‘insanlık suçu’dur. Bu suç dünyanın birçok yerinde, özellikle İslam dünyasında olduğu gibi, ne yazık ki, sık sık Türkiye’de de işleniyor. Yazın bir kenara: ‘Yahudi düşmanlığı’nı görmezlikten gelmek, şöyle ya da böyle gerekçelendirmeye kalkışmak, bu insanlık suçuna katılmaktır. Irkçılık yapmaktır. Bu ‘Yahudi düşmanlığı’nın kötü örneklerine ya da bu kötü örneklere zemin hazırlayan tavırlara Erdoğan’ın iktidar dünyasında da, ‘yandaş medya’da da rastlanıyor. Bu can sıkıcı bir durum.
Batı, Ortadoğu’da barışa değil şiddete yatırım yapıyor
Bir başka can sıkıcı duruma gelince... Başbakan Erdoğan’la Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’yla ilgili. Öylesine bir tavır, öylesine bir söylem içindeler ki, Türkiye’yi her geçen gün biraz daha etkisizleştiriyorlar. Uzunca zamandır zaten perişanları oynayan dış politikayı daha da perişan hale getiriyorlar. İsrail devletinin saldırganlığını eleştirmeye evet... Filistinlilerin acılarını paylaşmaya evet... Filistin’in hak ve hukukunu savunmaya sonuna kadar evet... Ama bunları yaparken ölçü, endaze kaçarsa... Yedi düvelle kavgaya kalkışılırsa... Zaloğlu Rüstem gibi her tarafa pala sallanırsa... Avazın çıktığı kadar bağırmak bir marifet sayılırsa... Batı’da Amerika’sıyla da, Avrupa’sıyla da, Almanya’sıyla da; Ortadoğu’da Mısır’ıyla da, Suriye’siyle de, Irak’ıyla da, İsrail’iyle de, Katar dışında Suudiler ve Körfez ülkeleriyle de ilişkiler baş aşağı giderse... Ve de söyleminde İslamcı unsurlar ağır basmaya başlarsa... Ne mi olur?.. Türkiye’nin manevra alanı daraldıkça daralır. Koca ülke gitgide etkisizleşir. Önemli merkezlerde ciddiye alınmaz. Gazze’yle birlikte Türkiye’nin bu durumu fena halde belirginleşti. Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin tavır ve üslubu, ne acıdır ki, Türkiye’yi pusulasını şaşırmış bir rotaya soktu. Bu açıdan, Ahmet Davutoğlu’nun geçen gün AKP İstanbul Gençlik Kolları’nın sahur programında yapmış olduğu konuşma ibret vericidir. Sözü daha fazla uzatmak istemiyorum. Ama Davutoğlu’nun konuşmasına ilişkin iki yazıyı okumakta yarar var diye düşünüyorum: Ertuğrul Özkök’ün “Biz bataklığa bataklık diyeceğiz!” ve Ümit Kıvanç’ın “Faşizm macerasına doğru - ‘Kurtarıcı’ teorisi” başlıklarını taşıyan dünkü yazıları.