Erdoğan'ın Boğaziçi Üniversitesi'yle ilgili konuşması... Konuşmasındaki milletin değerlerini yansıtmayan, milli değerlere yabancı üniversite tarifleri... Bu konuşma, bu tarifler bir kompleksin ürünüdür. Erdoğan'ın kendi iç dünyasında Batı'ya karşı hissettiği, yaşadığı bir 'kompleks'ten kaynaklanmaktadır. Bu kompleks nedeniyle Batı'ya dair ne varsa reddediyor Erdoğan. Batı'nın hayat tarzına tahammül edemiyor. Etek boyuna da, çocuk sayısına da, içkiye de karışıyor. Rengarenk farklılıklar onu rahatsız ediyor. Kadın-erkek eşitliğine tahammülü yok. Torna tezgâhından çıkmışcasına tek tip insanların yaşadığı bir toplum ve devlet düzeni yatıyor gönlünde. Böyle bir düzen kurabilmek için eğitimi İslamize ediyor. İmam hatipleştiriyor. Batı'yı Batı yapan, bilimsel gelişmenin motoru olan eleştirel düşünceyi yok ediyor. Yerine, medrese kafasını yetiştirecek bir yapı oluşturuyor. Bu yapıyı en dipten başlayarak üniversiteye kadar kurmak için gayet hesaplı kitaplı yürüyor. Tek adam iktidarını biat kurumlarına dayamaya çalışıyor. Yasamayı çoktan biat kurumu yapmış durumda OHAL rejimiyle. Yargıyı büyük ölçüde bir biat kurumu haline getirdi bile. Medya da farklı durumda sayılmaz. Üniversite de farklı değil. Bu biat kurumlarına dayanarak toplumda tüm eleştirel sesleri susturacak, farklılıkları yok edecek bir düzene doğru yol alıyor. Bu nedenle üniversiteler, akademisyenler bugün ne kadar sussa, ne kadar sinse, değişen bir şey olmayacak. Erdoğan, üniversiteleri üniversite yapan özgürlüklere karşı çünkü. Bu konuda kompleksli! O yüzden de, dindar ve kindar nesiller yetiştirecek bir eğitim düzeni yolunda yürüyor. Milli değerler... Kendi ülkesine yabancı değerler... Geçiniz. Erdoğan'ın kafasındaki üniversitede özgürlük yok. Eleştirel düşünce yok. Demokrasi kültürü yok. Üniversite değil, ezber imalathanesi istiyor Erdoğan. Düşünce polisleriyle dolu, kendi tek tip doğrularını herkese dayatmak isteyen bir üniversite düzeninin peşinde Erdoğan. Entelektüel olan, entelektüalizm Erdoğan'ın tüylerini diken diken ediyor. Öteden beri kompleks duyuyor entelektüel ve entelektüalizm karşısında... Akademik özgürlük Erdoğan'ın dünyasında yok. Bakın, Amerika'nın en önde gelen üniversitelerinden Columbia’nın Rektörü Prof. Dr. Jonathan R. Cole, kamuoyuna yazdığı bir mektubunda şunları söyler:
Bir üniversite için, bireyin siyasi olarak egemen bir ideolojinin titretici, felç edici etkisinden korkmaksızın, görüşünü ifade etmekte kendisini özgür hissetmesinin güvencede olmasından daha önemli birşey yoktur. John Stuart Mill, ‘Özgürlük Üzerine’ adlı eşsiz makalesinde, bize hoş gelmeyen fikirlerin ifade edilebilmesini desteklememizin özgürlük kavramı açısından niye çok önemli olduğunu açıkça ortaya koyar ki; o fikirler bizim fikrimize aykırı olabilir veya fikrimizi tehdit eder görünebilir: “Eğer tüm insanlığın, farklı düşünen tek bir kişiyi susturmasını haklı buluyorsanız, gün gelip o tek kişinin iktidarı ele geçirdiğinde tüm insanlığı susturmasına karşı çıkmaya da hakkınız olmaz.” Bazı fikirler bize çirkin gelebilir. ‘Doğruluk’ anlayışımıza aykırı düşebilir. Yargılarımıza veya kabullerimize meydan okuyabilir. Ama ne olursa olsun akademik düzenimizin temel yapısını tehdit etmedikçe güvence altında olmaları gerekir. Akademik özgürlük temel esastır.
Ama bugün Türkiye akademik özgürlüğün hiçe sayıldığı bir dönemden geçiyor. Farklı düşünen, barışı savunan akademisyenler darbeci, casus diye yaftalanarak mahkeme kapılarında, hapishanelerde çoğalıyor. Erdoğan'ın kompleksi Türkiye'yi büyük bir hapishane haline getiriyor. Sözüm akademik dünyaya, akademisyenlere: Susmak, sinmek işe yaramayacak, iş işten geçiyor!