Enflasyon kontrol altında değil, yükselecek. İşsizlik büyüyor. Özellikle genç işsizlik patlamış durumda; 2.3 puanlık artışla yüzde 20’yi yakaladı. Yatırımlar çok yavaşladı, düşüşte. Ekonomik büyüme iniş eğrisi çiziyor. Dolar aldı başını gidiyor. 2.70’le rekor tazeleyen dolar, Amerika faizleri yükseltmese bile, 3 lira yolculuğuna devam edebilir. Şimdi bu doğruları söylemek hainlik mi?
Yatırımlar çok yavaşladı, düşüşte. Ekonomik büyüme iniş eğrisi çiziyor. Dolar aldı başını gidiyor. Şimdi bu doğruları söylemek hainlik mi?
Üstelik başka doğrular da var. Demokrasi çıtası düşüyor. Hukuk devleti çıtası çoktan beri inişte. Türkiye Avrupa Birliği standartlarından uzaklaşıyor. Yargıya güven yerlerde. “Anayasa’yı bekleme odasına aldığı”nı kendi ağzından itiraf etmiş bir Cumhurbaşkanı var bu memleketin... Ayrıca bilmeyen yok artık. Türkiye’de büyük ihalelerde, önemli yatırım kararlarında ‘son söz’ün Cumhurbaşkanı’nda olduğu herkesin malûmu...
Bütün bunlar alt alta sıralanınca, şu iki nokta ön plana çıkıyor: İnandırıcılık... Ve öngörülebilirlik... Bir ülkede eğer bu iki nokta ölümcül darbeler almışsa, o ülkede ekonominin iyi gitmesi, o ekonomide istikrar olması mümkün değildir. Türkiye halen böylesine kötü bir süreçte. Bu süreci kritik, sancılı hale getiren bir başoyuncu var tabii: Cumhurbaşkanı Erdoğan. Çünkü o, yukarıdaki doğruları en yumuşak, en seviyeli ve en terbiyeli üslupla söyleyenleri bile hain ilan ediyor. TÜSİAD Başkanı’na yaptığı gibi tehdit ediyor. Kamuoyu önünde hedef gösteriyor. Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak isteyen ‘karanlık odaklar’ın değirmenine su taşımakla suçluyor. Türkiye’nin böyle bir Cumhurbaşkanı olunca da, ekonomiye dönük beklentiler daha da kötüye gidiyor.
Doğruları söyleyenler TÜSİAD Başkanı da olsa tehdit ediliyor. Hedef gösteriliyor, korkutulmak, sindirilmek isteniyor.
İçerideki ve dışarıdaki yatırımcıların kafalarındaki soru işaretleri haklı olarak çoğalıyor. Özetle diyorlar ki: - Demek bu ülkenin Cumhurbaşkanı doğruların söylenmesini istemiyor; demek, ekonomideki kötüye gidişi ciddiye almıyor; bu durumda bize de frene basmaktan, yatırım kararlarımızı ertelemekten başka çare kalmıyor. İç ve dış yatırımcılar böyle. ‘Bekle-gör’deler. Çünkü önlerini göremiyorlar. Çünkü Erdoğan iktidarını artık inandırıcı bulmuyorlar. Sonuç malûm. Yatırımlar hızla yavaşlıyor. Ekonomik büyüme düşüyor. İşsizlik büyüyor. Özellikle gençler arasında işsizlik patlıyor. Dolar sürekli rekor tazeliyor. Bu doğruları söyleyenler ise TÜSİAD Başkanı da olsa tehdit ediliyor. Doğruları söyleme cesaretini gösterenler hedef gösteriliyor. Korkutulmak isteniyor. Sindirilmek isteniyor. Tayyip Erdoğan böyle. Sadece kendi sesinin çıkmasını istiyor. “En büyük benim, benden başka büyük yok; bu memlekette benden başka kimsenin borusu ötemez ve ötmeyecek” diyor.
Uzun lafın kısası: Erdoğan’ın ‘tek adamlığı’nı yaşamaya başlayan Türkiye bir kısır döngü içinde. Bu kısır döngü gitgide büyüyor. Tayyip Erdoğan’a 7 Haziran’da, seçim sandığında dur diyemezsek, Türkiye’nin içinde kıvranmaya başladığı kısır döngü, hiç kuşkunuz olmasın, daha beter büyüyecek. Ve ekonomik, siyasal istikrarsızlık Türkiye’yi çok ciddi bir krizin içine yuvarlayacak.