Fotoğrafa bakıyorum. Diyarbakır’da, PKK’nın bombalı saldırısında yok olan ailenin fotoğrafına. Yüreğim burkuluyor. Behiye Yıldırım, kızları Derya Yıldırım, Demet Yıldırım Aydın, torunları 8 yaşındaki Oğuzkaan Aydın, 3 yaşındaki Ceylinaz Aydın artık yaşamıyor. Behiye Yıldırım’ın eşi Necati Yıldırım ve damadı Muhammed Aydın PKK saldırısından yaralı kurtulmuş. Bakıyorum fotoğrafa, gülen yüzlere... Yok onlar artık, bir bombayla yitip gittiler bir başka dünyaya... İçim acıyor. Bu bir kıyımdır. PKK’nın ‘terör eylemi’dir. Lanetlenmesi gereken korkunç bir ‘şiddet eylemi’dir. Nasıl ki Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Şırnak’ta ve Kürt coğrafyasının başka illerinde yaşanan ‘devlet terörü’nü lanetlediysem, bunu da lanetliyorum. Nasıl ki, devletin tuttuğu bu kanlı yolun barışa değil, ‘iç savaş’a açıldığının altını çizdiysem, PKK’nın terör ve şiddet eylemlerinin de aynı değirmene su taşıdığını vurguluyorum.
15 Temmuz sonrası Türkiye’sinde, artık silahların susması, bombalı saldırıların durması gerektiğini, eğer Türkiye’de normalleşme ve barış yolu açılacaksa başka bir çare olmadığını düşünüyorum
Ve ilk defa da vurgulamıyorum. Geçen gün de bu köşede belirtmiştim. Kandil, HDP lideri Selahattin Demirtaş’ın şu sesine kulak vermelidir:
PKK’nin savaşı şehirlere yayacağız açıklamasını doğru bulmuyoruz, kabul de etmiyoruz. PKK’nin bu dönemde yapması gereken barış ihtimallerini büyütecek çabadır, çağrılardır. HDP olarak bunu istiyoruz. Bu dönemde metropollerde insan ölümlerine, sivil katliamlara yol açabilecek imalarda bulunmak bile çok tehlikelidir. Umut ediyorum herkes daha serinkanlı düşünerek çağrılar yapar. Barış ihtimali toplu iğne ucu kadar varsa bile herkes ona dair çağrı yapılsın. PKK’den de bunu bekleriz.
Demirtaş’ın bu çağrısını önemsiyorum. Bin defa tekrar etmekte yarar var: Silah ve şiddetin kullanım tarihi çoktan doldu. Parmakları tetikten çekip masaya oturmaktır doğru olan. Bunu kim bilir kaç kez yazdım. Barış namlunun ucunda değil! 2015 yazında silahların tekrar patlamasından dolayı, evet, devlet tarafını suçladım. Bugün de aynı kanıdayım. Ancak bugün gelinen noktada, özellikle 15 Temmuz sonrası Türkiye’sinde, artık silahların susması, bombalı saldırıların durması gerektiğini, eğer Türkiye’de normalleşme ve barış yolu açılacaksa başka bir çare olmadığını düşünüyorum. Lütfen, Hürriyet’in birinci sayfasındaki o gülen, mutlu yüzlerden oluşan o fotoğrafa bir daha bakın. Onlar yok artık. Biliyorum, acılar sadece bunlardan ibaret değil. Cizre, Nusaybin, Sur, Şırnak... O acıları da yüreğimde hissettim, hissediyorum. Ama acıları sakın mukayese etmeyin. Şunu iyi bilin: Yaşanan ve yaşanmakta olan büyük acılar eğer devam ederse, hep birlikte cehenneme yuvarlanırız. Türkiye’nin bu kadarını kaldırabileceğini sanmıyorum. Bir yanda 15 Temmuz darbe girişimi... Diğer yanda devlet ve toplumu her geçen gün altüst etmeye başlayan Fethullahçı operasyonlar ve akıl almaz bir cadı avı... Orada burada su yüzüne vurmakta olan istikrarsızlık belirtileri... Bütün bunlara ek olarak Güneydoğu’da yeniden kabarmaya başlayan kan ve gözyaşı dalgası...
Emin olun. Bir memleket bu kadarını kaldıramaz. Bunun sonu, tekrarlıyorum, ‘iç savaş’tır. Bunun sonu ‘cehennem kuyusu’na yuvarlanmaktır.
Çıkış yoluna gelince... 1- Kandil’in tek taraflı ateşkes ilan etmesidir. 2- Ankara ve Kandil’in, İmralı’yı da devreye sokarak yeniden masaya giden yolu açmalarıdır. 3- CHP ve HDP’nin ‘müzakere masası’na açılan yolda etkili rol oynamalarıdır.
15 Temmuz sonrasının acil gündem maddelerinin başına bunu da ekleyin. Yazımın başında yer alan Kandil’e dönük çağrımı tekrar ediyorum:
PKK’nın tuttuğu yol barışa değil, iç savaşa açılıyor, bu kadar acı yeter artık!