Selo Başkanı'nın bu sözlerinin altını çiziyorum. 24 Haziran'la ilgili benim beklentilerim de böyle. Cumhuriyet'e yaptığı açıklamaların bir bölümünü köşeme alıyorum:
Benim adaylığım, Erdoğan'ın bütün planlarını altüst edince öfkeyle, kinle ve hınçla bana saldırıp hakaret ederek, özellikle ikinci turda tüm muhalefetin birlikte hareket etmesinin önünü kesmeye çalışıyor.
Erdoğan elindeki bütün devlet imkânları ile orantısız, adaletsiz ama son derece etkisiz, dağınık bir kampanya yürütüyor. Tükenmiş, iflas etmiş, yorgun bir profil çiziyor.
İdam ipine sarılacak kadar kuyunun dibine batmış görünüyor.
Sürekli yalan, iftira ile öfkeli bir dille seçmeni etkileme gayreti içerisinde. Ama taşıma kalabalıklarla bile meydanları bir türlü dolduramıyor. Hazin siyasi son yaklaştıkça panik ve öfkesi de artıyor.
Ben şu andaki Millet İttifakı’nın genişleyerek demokrasi ittifakına dönüşmesi gerektiğine inanıyorum.
En azından Türkiye’yi normalleştirecek, yeniden demokrasi rotasına sokacak geçiş sürecinde muhalefet mutlaka birlikte hareket etmelidir.
Yeni anayasayla durum normale dönünceye kadar her parti fedakârca davranmalı, tabanını buna hazırlamalı, partizanca çıkarları geri plana iterek toplumun ortak çıkarları için birlikte hareket etmenin erdemini göstermelidir. Türkiye buna hasret kaldı.
Artık kamplaşma, gerilim, düşmanlaştırma yerine uzlaşma ile yönetme kültürünü geliştirebilmeliyiz.
Biz HDP olarak buna açık olacağız. Bize verilecek her oyu uzlaşma, bir arada yaşam ve barış için kullanacağız.
İkinci turda kesinlikle boykot benzeri bir tutumumuz olmayacak.
Doğrudur, "Erdoğan, idam ipine sarılacak kadar kuyunun dibine batmış" durumda...
Selo Başkan'ın bu açıklamalarında demokratik ittifak çağrısının altını özellikle çiziyorum. Ve bu çağrıya yürekten katılıyorum. CHP, İyi Parti ve Saadet'ten oluşan bugünkü Millet İttifakı, 24 Haziran sonrası HDP'nin de katılımıyla bir demokrasi ittifakı kurmalı ve bir "demokrasi manifestosu"yla siyaset sahnesine çıkılmalıdır. Böyle bir demokrasi bloku, bütün farklı siyasal partilerin ortak bir demokrasi platformunda buluşmalarını sağlayacaktır. Ve bu, Türkiye için bir ilk olacaktır. Böylece Türkiye'de siyasal normalleşme dönemi açılacaktır. Bir başka deyişle: Türkiye, bir despotluğa halkın oylarıyla seçim sandığında son verirken, bu açıdan dünyaya da örnek olurken, aynı zamanda demokrasi devrimi yolunda yürümeye başlayacaktır. Hiç unutmayın: 24 Haziran "demokrasi devrimi"nin ilk adımı olacak!