Tam demokrasi… Radikal demokrasi… Öcalan, Newroz mesajında bu iki haklı noktayı vurguluyor. Kalıcı ya da ‘büyük barış’ı böyle bir demokrasiye bağlıyor. Öcalan bu konuda acaba ne kadar iyimser? Bilemiyorum. Karşı karşıya gelsem, Öcalan'a ne sorardım? Ve Erdoğan'la ilgili olarak aklıma hangi sorular takılıyor? Aşağıda…
Evet öyle, İmralı’dan sürpriz yok!
Öcalan, çözüm süreci konusunda Erdoğan’a ‘yola devam’ mesajı verdi.
Tersi zaten beklenmiyordu.
Kötü mü oldu?
Elbette iyi oldu.
Dağdan bir yıldır ölüm haberi gelmiyor.
Parmaklar tetikten çekilmiş durumda.
Ateşkes iki tarafta da ciddiye alınıyor.
Silahlar sustu geçen bir yılda.
Artık kan ve gözyaşı akmıyor.
Bu nedenledir ki ‘çözüm süreci’nin, Öcalan’ın deyişiyle, ‘barış yolculuğu’nun devam edecek olması olumlu bir gelişmedir.
Önce bu noktayı vurgulamakta yarar var.
Öcalan, diyalog süreci diye nitelediği bir yıla, “Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir” derken geçer not veriyor.
Erdoğan’ı hem eleştiriyor, hem kararlı buluyor:
“Bu testten hükümetin ağırdan alma, tek taraflı yürütme, yasal temelden kaçınma ve uzatma tutumuna rağmen iki taraf da barış arayışından kararlılıkla çıkmıştır.”
Öcalan aynı zamanda diyalog sürecinin artık sona ermesini ve müzakere sürecine geçilmesini talep ediyor Erdoğan’dan.
Ayrıca, bu yeni sürecin yasal bir çerçeve içine oturtulmasını istiyor.
Yeni olmayan, eskiye giden bu iki talebini dünkü Newroz mesajında şöyle belirtmiş Öcalan:
“Diyalog süreçleri önemli olmakla birlikte bir bağlayıcılık içermezler. Bundan dolayı da kalıcı bir barış için yeterli güvence oluşturamazlar. Gelinen noktada müzakere sistematiği için yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur.”
Başbakan Erdoğan’ın geçen bir yılda çözüm süreci ile ilgili olarak ipe un serdiği konusunda Öcalan’ın herhangi bir kuşkusu olduğunu sanmıyorum.
Ama bununla birlikte Öcalan, Erdoğan’a kredi açmaya devam ederken, bir kavşağa gelinmekte olduğunu da saklamıyor:
“Önümüzde en yakıcı bir şekilde cevap bekleyen şey, birbirini tekrarlayan darbelerle mi, yoksa tam ve radikal bir demokrasi ile mi yola devam edeceğimiz sorusudur.”
Burada iki nokta öne çıkıyor:
Tam demokrasi…
Radikal demokrasi…
Öcalan, Newroz mesajında bu iki haklı noktayı vurguluyor.
Ve gerçek, kalıcı ya da ‘büyük barış’ı böyle bir demokrasiye bağlıyor.
Öcalan bu konuda acaba ne kadar iyimser?
Bilemiyorum.
Karşı karşıya gelsem, belki kendisine ilk sorum şu olurdu:
‘Büyük barış’ı kuracak ‘tam ve radikal demokrasi’yi Erdoğan inşa edebilir mi?
Böyle bir iddiası var mı?
Böyle bir iradeye sahip mi?
Böyle bir demokrasi sicili var mı?
Tayyip Erdoğan’ın Gezi’den, özellikle 17 Aralık’tan beri atmış olduğu adımlarla demokrasi ve hukuk sözcükleri yan yana getirilebilir mi?
Ben getiremiyorum.
Dünkü yazımın başlığı şöyleydi:
“Erdoğan'ın diktasına hayır! Özgürlük ve demokrasi hırsızlığına hayır!”
Giriş bölümünde şunları yazmıştım.
Erdoğan, Twitter’ı da kapattı.
Artık sözü uzatmak gereksiz.
Erdoğan kendi diktasının peşinde.
Kendi tek adamlığının peşinde.
Demokrasi, onun kitabında yazmıyor.
Özgürlük, onun kitabında yazmıyor.
Hukukun üstünlüğü, onun kitabında yazmıyor.
Yargı bağımsızlığı, onun kitabında yazmıyor.
Kuvvetler ayrılığı, onun kitabında yazmıyor.
Özgür medya, onun kitabında yazmıyor.
Demokrasiyi demokrasi yapan hiçbir değer, Tayyip Erdoğan’ın kitabında yok.
Kısacası sorum şu:
‘Demokrasi kültürü’nden böylesine yoksun bir Tayyip Erdoğan, Öcalan’ın deyişiyle, ‘büyük barış’ın önkoşulu olan ‘tam ve radikal demokrasi’yi bu memlekette yapabilir mi?
Benim bu konuda hiçbir umudum yok.
Elbette Öcalan’ı anlamaya çalışıyorum.
Bir ölçüde anladığımı da sanıyorum.
İpi koparmak istemiyor.
Bu açıdan haklı gerekçeleri de yok değil.
Ben de bir yıldır dayanmış olan ‘ateşkes’in devamından yanayım, dağda silahların yeniden patlamasına kesin karşıyım.
Ama aynı zamanda ‘barışın bıçak sırtındaki halleri’ni de yakından ve tedirginlikle izlemeyi sürdürüyorum bir yıldır.
Ve aklıma iki soru daha takılıyor:
Erdoğan, Öcalan'ın özgürlüğünü de kapsayacak bir genel af çıkarabilir mi yeni dönemde?
Erdoğan şimdi de böyle bir soru işaretinin çengelinde yeni seçimler için biraz daha zaman kazanabilir mi?
Yaşasın Newroz derken, Öcalan’ın mesajındaki şu sözlerinin de altını çiziyorum:
“Barış savaştan daha zordur ama her savaşın da mutlaka bir barışı vardır. Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız.”
Twitter: @HSNCML