Televizyon haberlerinden duymuşsunuzdur: Guatemala’da geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen başkanlık seçimlerini muhafazakâr aday Alejandro Giammattei kazandı. Eğer Orta Amerika’yı bilmiyorsanız, ya da Latin Amerika’nın muzdarip olduğu köklü sorunlara uzaksanız, bu seçim haberi sizin için herhangi bir mana ifade etmeyecektir.
18 milyon nüfuslu Guatemala, Honduras ve El Salvador ile birlikte, Orta Amerika’nın en sorunlu üç ülkesi olarak tanınır. “Kuzey Üçgeni” şeklinde adlandırılan bu üç ülkede, can güvenliği tüm diğer sorunlardan önde gelir. Dünyada cinayet oranının en yüksek olduğu ülkeler sıralamasında bu üç ülke (bilhassa Honduras ve El Salvador) hep en ön sıralardadır. Suç şebekeleri bu bölgede maalesef hayatın ayrılmaz unsurlarına dönüşmüştür. İşsizlik ve hayat pahalılığı diğer can alıcı sorundur. Tüm toplumu ilgilendiren üçüncü ortak dert ise kronik hale gelmiş, ülke çapında yaygın ve geçerli yolsuzluk geleneğidir. Hükümet, parlamento ve diğer devlet kuruluşlarında, on yıllardır, yolsuzlukların önüne bir türlü geçilememektedir.
Kıtanın kuzeyinde yer alan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), güvenliğin bulunmadığı fakir Orta Amerika ülkeleri bakımından can simidi konumundadır. Bir yolunu bulur ABD’ne göç ederseniz, sadece kendi canınızı ve geleceğinizi kurtarmazsınız, ailenizi de selamete kavuşturmuş olursunuz. Ancak son yıllarda, ABD Başkanı Trump’ın göç karşıtı politikalarından ötürü, ABD sınırını aşmak ve mülteci statüsüne kavuşmak daha da zor hale gelmiştir.
Guatemala’da haziran ayında düzenlenen başkanlık seçimlerinin ilk turunda 19 aday yarışmış, 2008-2012 yıllarındaki Guatemala devlet başkanının eşi olan, merkez-sol eğilimli Sandra Torres, oyların yüzde 25’ini, başkanlık yarışına 4. kez katılan, “daimi aday” unvanlı, meslekten doktor, önceki yıllarda ülkedeki cezaevleri sisteminin başı olarak görev yapmış, muhafazakar Giammattei ise yüzde 14’ünü toplayarak, ikinci tura kalmayı başarmışlardır. 11 Ağustos tarihinde yapılan 2. turda ise, oyların yüzde 59'unu almayı başaran Giammattei ipi göğüslemiştir.
Guatemala seçimlerinde, dikkati çeken temel husus, halkın seçimlere karşı ilgisizliği ve toplumun bu manadaki bıkkınlığıdır. Liderler halka ümit vermekten uzak olduklarından, seçmenler sandık başında, ülkeye en fazla yararı sağlayacak adayı değil de, en az zararı verecek lideri seçmeye gayret etmektedir. Nitekim ilk turda katılım oranı yüzde 61, ikinci turda ise yüzde 42 düzeyinde kalmıştır. Guatemala’da siyaset kurumu, siyasi partileri esas alan bir sisteme dayanmadığından, halk başarısızlık halinde, siyasi partiyi değil de, siyasetçiyi cezalandırmak durumunda kalmaktadır.
Guatemala halkının siyaset kurumuna ve siyasetçilere karşı hissettiği derin güvensizlik geçtiğimiz 20 yıl içinde ortaya çıkmıştır. 36 yıl süren ve 1996 yılında sona eren iç savaşın ardından, seçilen hükümetler, devlet mekanizmaları içine yerleşmiş yasa dışı çıkar ve yolsuzluk şebekelerinin ortaya çıkarılmasında, adalet sisteminin etkili ve caydırıcı hale getirilmesinde, şeffaf bir yönetim sergilenmesinde başarılı olamayınca, Guatemala hükümeti çareyi Birleşmiş Milletler’de (BM) aramıştır. İki taraf arasında varılan mutabakat çerçevesinde, BM tarafından atanan “Guatemala’da Cezasızlıkla Mücadele Uluslararası Komisyonu” (CICIG), 2007 yılından itibaren Guatemala yasaları bünyesinde ve ülkenin adalet kuruluşlarıyla işbirliği halinde göreve başlamış, arkası güçlü birçok suçlu siyasi şahsiyeti veya mafya önderini mahkûm ederek başarılı sonuçlar elde etmiş, bazı alanlarda ise yerel zorluklardan ötürü hedeflerin gerisinde kalmıştır.
2015 ve 2016 yılları, Guatemala bakımından, “hak, hukuk, adalet” açılarından hayli kritik bir dönem olmuştur. 2011 yılında devlet başkanı seçilen Otto Perez Molina’nın, 2015 yılında gümrüklerle ilgili büyük rüşvet skandalına karışması neticesinde, halk sokaklara dökülmüş, büyük kitle protestolarının ardından adı geçenler istifa etmek zorunda kalmıştır. Böylesi bir “temizlik” ortamında düzenlenen seçimleri, hiç kamu görevi yapmamış olan televizyon komedyeni Jimmy Morales’in, “ne hırsızlık, ne yolsuzluk” sloganıyla, cezasızlık kültürüne ve yolsuzluklara karşı mücadele taahhüdüyle, CICIG’in katkıları ve halkın büyük desteğini arkasına alarak kazanması, Guatemala’nın kaderini değiştirecek bir gelişme telakki edilmiştir. Ancak ve maalesef, Morales, 2016 yılında başlayan görev döneminde verdiği sözleri tutamamış, beklentileri boşa çıkarmış, ciddi hayal kırıklığı yaratarak halkın umutlarını tüketmiştir. Görevinin ardından, dokunulmazlık sonrasında, selefi Otto Perez Molina misali, aleyhinde soruşturma açılması ve mahkûm olması muhtemeldir.
Guatemala seçmenlerini, 2019 yazında düzenlenen seçimlerden soğutan yegane unsur, başkan Morales döneminin yol açtığı bıkkınlık ve hayal kırıklığı değildir. Ülkede seçimlerden sorumlu yüksek mahkemenin, bazı başkan adaylarının seçimlere katılmasını uygun görmeyerek engellemesi ilave rahatsızlık yaratmıştır. Yolsuzluklara karşı mücadelesiyle temayüz eden eski başsavcı Thelma Aldana’nın adaylığının uygun görülmemesi, Guatemala derin devletinin “müesses nizamın” değiştirilmesine müsaade etmeyeceğinin kanıtı biçiminde algılanmıştır. Seçilmiş başkan Gianmattei’nin, selefinin tereddüt uyandıran CICIG’in görevine son verilmesi kararına uyması ihtimal dahilindedir. Netice itibariyle, 2019 ağustosunda, Guatemala seçmeni, protesto etmekten ve sonuç alamamaktan usanmış durumdadır; kendisinin, ailesinin ve ülkesinin geleceği için endişe duymaktadır; CICIG tecrübesi bekleneni tam verememiştir.
ABD başkanı Trump, göç sorununa ilişkin aşırı ve ırkçı kararlarıyla, Orta Amerika’nın sorunlarına dair yanlış değerlendirmeleriyle, tehditkar ve hakaret edici üslubuyla, başta Meksika olmak üzere tüm Orta Amerika ülkelerini rahatsız ve tedirgin etmeyi sürdürmektedir. Başkan Trump, son defa, görevi sona ermekte olan Guatemala devlet başkanı Jimmy Morales’e , 3. ülke vatandaşlarının, ABD’ne ulaşmak üzere Guatemala’dan geçerken, iltica müracatı yapmalarını zorunlu hale getiren, bu müracaatı yapmadıkları takdirde, ABD’ye göç imkanını kaldıran bir anlaşmayı dayatmıştır. Trump, bu anlaşmayla, Guatemala üzerinden kuzeye yönelerek ABD’ne göç etmeyi tasarlayan Honduras ve El Salvador vatandaşlarının önünü kesmeyi öngörmekte ve bunların sorumluluğunu Guatemala’ya yıkmayı planlamaktadır. Kendi vatandaşının güvenliğini sağlayamayan, iş ve aşını tedarik edemeyen Guatemala, hangi kapasiteyle ülkesine göçmen ve sığınmacı kabul edebilecektir? Nitekim dayatılan anlaşma ülkede büyük tepkilere yol açmış, kitlelerin protesto amacıyla sokaklara inmesine neden olmuştur. Tabiatıyla, anlaşma reddedildiği takdirde, Vaşington, Guatemala’yı ciddi zararlar verecek yaptırımlar (Guatemala ihraç mallarına ilave gümrük vergisi vs.) uygulamakla tehdit etmektedir.
Seçimleri kazanan muhafazakar başkan Giammattei, görevine sene sonunda başlayacaktır. Uyuşturucu çetelerine ve suç örgütlerine karşı sert tedbirlere başvuracağını, ölüm cezasını geri getireceğini, amaca hizmet etmeyen hapishane sistemini ıslah edeceğini duyuran müstakbel başkanın işinin çok zor olduğunu kabul etmek gerekir. Suç örgütlerine karşı mücadelede CICIG’in, yeni başkana yardımcı olabileceği hususunda tereddüt bulunmamasına karşın, BM kuruluşunun görev süresinin uzatılmayacağı konuşulmaktadır. ABD Başkanı Trump, yasadışı göçe karşı mücadele kapsamında Guatemala’yı yanına almak istiyorsa, bu ülkeye, uluslararası toplumla birlikte, CICIG’in görev süresinin uzatılması konusunda baskı yapmalı ve yukarıda değindiğimiz mantık dışı anlaşmadan vazgeçmelidir. Böylesi bir tutum, her iki ülkenin de menfaatlerine tamamen uygun düşecektir.