Sık uçak yolculuğu yapan bir kişiyseniz, uçağın piste alışılmışın dışında sert şekilde iniş yaptığına mutlaka tanık olmuşsunuzdur. Önde ya da arkada oturan yolculardan birinin yanındaki yolcuya eğilerek "pilot acemi galiba ?" dediği soğuk espriyi de duymuşsunuzdur.
Evet gerçekten bazı pilotlar, diğer pilotlardan daha sert inişler yapabilirler. Ancak bunun sebebi genellikle yolcunun yorumladığı gibi acemi olmaktan kaynaklanmaz.
Uçakların alışılmışın dışında sert iniş yaptığı durumları ve zamanları aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz.
Bazı durumlarda hava şartları ve görüş mesafeleri pilotları oto pilotla inmeye mecbur bırakır. Böyle durumlarda sadece yerden alınan sinyallerle piste doğru yaklaşan uçak, son aşamaya kadar oto pilotun kontrolünde gelir. Bu durumda sisten görünmez olan piste bir pilotun yumuşak inişini gerçekleştiremeyecek olan oto pilot olağandan daha sert bir iniş yapar.
Uçaklar, uçağın tipine, yolcu sayısına, kargo miktarına, yakıt ağırlığına bağlı olarak farklı ağırlıklarla uçarlar. Her uçak için izin verilen maksimum iniş ağırlığı birbirinden farklıdır. Uçak maksimum iniş ağırlığına ne kadar yakınsa iniş o kadar sert olur. Yüksekten bırakılan bir basketbol topu ile pinpon topunun zemin üzerindeki etkisi ne kadar farklıysa, uçakların ağırlıklarının etkisi de o kadar farklı olacaktır.
Pilotlar genellikle birden fazla uçak tipini uçuracak şekilde sertifikalanırlar. Aynı gün içinde farklı bir uçak tipiyle uçan bir pilot, uçakların farklılarından kaynaklanan şekilde, ilk anlarda yeni uçağına alışmakta zorluk çekebilir. Bu da inişe sertlik olarak yansıyabilir. Tıpkı kendi otomobilimizi kullanmaya alışkınken, başka bir otomobili kullanmaya başladığımızda yaşadığımız zorluğa benzeyen bir durum ortaya çıkar. Bu zorluk, aracı kullanan bireyin acemi olduğu anlamına gelmeyeceği gibi, sert iniş de pilotun da acemi olduğu anlamına gelmez.
Aynı uçak tipinde farklı motorlar kullanılabilir. Bu da pilotun o andaki alışkanlığına bağlı olarak farklı inişlere yol açabilir. Gene otomobil metaforunu kullanırsak, aynı aracın yüksek hacimli bir motora sahip modelini kullandığımızda ilk anlarda hızlanma, yavaşlama durma gibi anlarda yaşadığımız koordinasyon eksikliği uçaklarda da karşımıza çıkabilir.
Deniz seviyesindeki havanın yoğunluğu ile örneğin Kars havalimanındaki havanın yoğunlukları birbirinden farklıdır. Rakım arttıkça havanın yoğunluğu azalır. Bu da aynı ağırlıkta olan uçağın, alçalma hızlarında ve açılarında farklılıklara sebep olur. Yoğunluğun az olduğu havalimanına alçalan uçak, daha yüksek alçalma açısı ve daha yüksek hızla yaklaştığı için, piste temas anı da daha sert olur.
Maalesef tüm pistler düz bir hat üzerinde inşa edilemez. Ender de olsa pistinin aşağı ya da yukarı doğru eğimli olduğu havalimanları vardır. Eğime bağlı olarak da pilotlar farklı yaklaşma açıları ile uçaklarını indirmek zorunda kalabilirler. Bu da gene kabindeki yolcuya sert iniş yapıldığı hissi verir.
Yağışlı olan havalarda pist üzerinde su birikintileri olabilir. Su birikintisi iniş esnasında uçaklar için kızaklama ya da kayma dediğimiz riski ortaya çıkarır. Bu riskten korunmak isteyen pilot, bilinçli bir şekilde uçağın tekerleklerini sert bir şekilde piste koyar. Böylece mevcut su birikintisine açarak, lastiklerin zeminle temasını sağlar. Böylelikle uçağın fren sistemleri sağlıklı bir şekilde uçağın yavaşlamasını ve durmasını sağlar.
Yolculuğun gündüz ya da gece yapılıyor olması, uçağın iniş performansı üzerinde etkili olur. Çünkü tıpkı araçla yaptığımız gece sürüşlerinde yol üzerindeki şerit çizgilerini görmekte zorlandığımız gibi, uçağını piste iniş için alçaltan pilotun gece görüşlerinde ve algılarında önemli farklar olur. Görüş zorluğu yolcuya sert iniş olarak yansıyabilir.
Pilotlar, çeşitli sebeplerle ilk iniş denemesinde inemeyip, inişten vazgeçmek yani pas geçmek zorunda kalabilirler. Bu durumda, başka bir havalimanına yönlenmek zorunda kalmamak, yakıtının daha uzak bir havalimanına gitmeye imkân vermeyecek olması, uçağın havada beklemek zorunda kaldığı için kritik yakıt seviyelerine gelmesi, havayolu şirketinin operasyonel sebepleri ile uçağın iniş yapmasının gerekmesi gibi çeşitli sebeplerle pilotlar iniş için ısrarcı olabilir. Bu durumda risk içermeyecek şekilde zorlu inişi deneyen pilotun yaptığı iniş bazen sert olabilir.
Pilotlar ne kadar deneyimsiz olursa olsun, aldığı eğitimler, geçtiği sınavlar, sahip olduğu lisanslar sayesinde uçağını tek başına başarılı bir şekilde uçurabilecek yetkinliğe sahiptir. Buna rağmen uçak tipi değişimi, yeni uçakta düşük deneyim gibi faktörlerle, uçağa alışma sürecinde olan pilotun inişleri sert olabilir.
Günlük uçuş limitlerinin üst sınırına yaklaşmış, hatta bazen bu limitlerin zorlandığı uçuş saatleri pilotlarda zihinsel ve fiziksel yorgunluk yaratır. Bu yorgunluk da performans düşüşüne sebep olur. Yorgun pilot, güvenlik limitleri içinde bile olsa yolcunun beklediği mükemmel inişi gerçekleştiremeyebilir.
Bu yazıda konu ettiğimiz tüm sebepler içinde en sık rastlanan sebep kötü hava şartlarıdır. Özellikle şiddetli yan rüzgârlar, pilot için önemli bir zorluk yaratır. Ayrıca yoğun kar ve yağmur yağışı veya sisli hava şartları pilotun görüşünü azaltacağı için inişi zorlaştırır. Bunun üzerine bir de ani hava değişikliklerini eklediğimizde hava şartları çok önemli bir faktör haline gelir. Piste yaklaşma aşamasında olumsuz hava şartları ile karşılaşmayan pilot, tam iniş esnasında beklenmeyen ani ve güçlü bir rüzgârla karşılaşabilir. Bu şartlar pilotun iniş sırasında pisti hizalamasını ve yolcunun beklediği yumuşak inişi yapmasını imkânsız hale getirebilir.