Geçende çok yakın bir dost kaybettim. Prof. Dr. Ercan Tezer. Onu 80’li yılların sonuna doğru tanımıştım. Meslektaş ve Ankara Üniversitesi’nden okuldaştık. O da teknoloji mühendisi idi. Okuldan sonra akademik kariyeri seçmiş, Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanlığı ve Rektör Yardımcılığı’nda da bulunmuştu.
İhtilalden sonra üniversiteden ayrıldı; Tarım Bakanlığı’na geçti, Tarımsal Mekanizasyon Dairesi’nin kurulması, Tarımsal Mekanizasyon Kurulu'nun oluşturulması ve devletin tarım makinaları ile daha çok ilgilenmesi ve bu sahada yerli üretim için çok çalıştı. Ancak daha sonraki görüşmelerimizde bu dönemde başarısız olduğunu söylemişti.
Ülkemiz devlet yöneticilerine özellikle teknolojik bir şeyler anlatılabilmesinin zorluğunu her ikimizde epey yaşamış insanlardık.
HEMA ve MERCEDES şirketlerinde hem üretim hem ticari dalda sorumluluklar aldı; ve çok başarılı oldu.
Daha sonra zannederim 1992’de OSD (Otomobil Sanayi Derneği) Genel Sekreteri oldu; ve bu hizmeti kesintisiz 23 yıl sürdürdü. Bu yıllarda “Hocam seni artık Türk Dışişleri Bakanı yapmaları gerekir!!!” diye takılırdım. Çünkü bu dünyanın en girift sektörünün Türkiye’de çoğunluğu yabancı sermaye olan bir derneğin, devlet, yan sanayi, pazar ve müşteri temsilcilerini aynı anda mutlu etmek her babayiğit in harcı değildi. Hem de 23 yıl.
1970’lerde OSD daha fikir halinde iken çalışmalarına Oyak-Renault’u temsilen katılmıştım. Daha sonra en az bu dernek kadar önemli olan TAYSAD – Taşıt Araçları Yan Sanayi Derneğini kurdurduk.
Doğru söylemek gerekirse, Başta OSD’deki Yabancı marka (1 marka hariç hepsi öyle!) Yabancı Yöneticileri ayak sürdü; ancak biz “Türk Pasaportlular” çeşitli metotlar ile –Devlet’in haberi olmadan devleti de kullanarak!!!- galebe çaldık; TAYSAD –önceleri tamamen OSD kontrolünde- kuruldu. İlk Başkan Reştan Aras Koç gurubunda (Otosan, Tofaş vs.) çalışıyor idi. Ancak, beklenenin aksine, tarafsız; hatta TAYSAD taraflı görev yaptı.
Bir başka “tipik örnek” sevgili dostum Rahmetli Ahmet Arkan’dır. Ahmet bey işe başladığı zaman bir kalıpçı ustası idi; TAYSAD ve Türk yan sanayi ile birlikte büyüdü; sahici bir sanayici oldu. TAYSAD’a başkanlık da yaptı.
Okuyucunun o günleri hayal etmesi biraz zordur:
Bizler; yabancı markalardan maaş alan Türk yöneticiler ve daha “ustalıktan” “sanayiciliğe” yeni geçmiş Bursa ve İstanbul’da bir avuç insan..
O tarihlerde üretim yapan “markalar” devlet ile “yüzde 70 yerli parça kullanacağız!!” diye sözleşme imzalamalarına rağmen, bu oranın yanından bile geçemiyorlardı. Ülkede “yerli ambalaj ve fatura sanayicileri” türemişti.
“Markanız” size “kardeşim bu yan sanayinin gelişmesi ve birleşmesi bizim lehimize değildir!” fikrini söylemeden empoze etmeye gayret ediyor; öte yandan yan sanayiciden aldığı 3 kuruşluk yerli üretimin parasını geç veya az vererek onu açlık sınırında ve kendine muhtaç halde tutmağa çalışıyorlardı.
Kuruluşta benim ve sevgili kardeşim rahmetli Okan Özmutlu’nun çok katkıları oldu. Halen hayatta olanların adını yazmıyorum... Neme lazım!!
Mütevazı olmayacağım; bugün eğer Türkiye, kendisi pek de para kazanmadan milyarlarca dolar ihracat yapabilen -elinden geldiği kadar- son teknolojiyi kullanmaya gayret gösteren otomotiv sektörüne sahipse o yıllarda bu sektöre baş koymuş bizler gibi idealist bir avuç Türk vatandaşının yüzü suyu hürmetinedir.
OSD ve TAYSAD kuruluşu mesleki iftihar vesilelerimden biridir; işte arada bir bu hikâyeleri Rahmetli Ercan hocam ile baş başa Bostancı balıkçı meyhanelerinde anardık…
Nur içinde yat Hocam…
***
Bu yazının ikinci konusu Sayın Tahsin Tarhan. CHP Kocaeli Milletvekili. Düzce’de Bir “otomotiv süspansiyonu” fabrikası var. Çok ciddi bir yıllık kapasitesi ve ihraç kabiliyeti var.
TT ÇELİK YAY A.Ş., bir dünya markası. YILDA 24 MİLYON KİLO ÜRETİM YAPIYOR. Geleneksel makastan, en modern asimetrik helezon, hava yastıklı süspansiyon elemanlarına kadar geniş bir ürün gamı var.
Yani Tahsin Bey “sözel!” bir milletvekili değil; uygulamacı….
Gerek dünya gerekse Türkiye de otomotivi iyi bilenlerden. Kendisi ile Gebze TÜBİTAK Mam da Sn. Fikri Işık’ın satın aldığı Saab Platformunu incelerken tanışmıştık. Son derece bilgili olduğu kadar alçak gönüllü bir zat.
Geçtiğimiz günlerde “Türk Otomotiv Endüstrisi ve Yerli Otomobili” ile ilgili bir basın toplantısı yapmış.
Muhabir arkadaşlardan aldığım bilgiye göre, Son derece politik olmayan, Ülke yararına bir teklif te bulunmuş.
“Ticaret ve Sanayi bakanlıklarını ortak, acil eylem planı hazırlamaya çağırıyorum" demiş.
Türk otomotiv sektörünün ülke ekonomisi üzerinde etkisinin ne olduğunu uzun uzun yazmağa gerek yok. Ülkenin en büyük 5 sanayi kuruluşunun 4’ü otomobil fabrikası.
Bu sektör 2016/2017 yıllarında yılda Bir milyon yerli perakende satışı zorluyordu. (2016 – 984.000, 2017 de 956.000 satış) ancak birden bire 2018 de 621.000 de düştü. Bu yıl (2019 ilk altı ay 213.000) yıl sonuna kadar en çok 400.000 satılabilir tahmini yapılıyor. Bu “fazla” ciddi bir düşüş.
Otomotiv de belirli bir yıllık kapasitenin altına düşerseniz, maliyetleriniz ciddi olarak artar, ve ne ihracat ne yerli piyasa için fiyat oluşturamazsınız. Ucuz Türk lirası da sizi kurtarmaz, çünkü can alıcı maliyetler yabancı para iledir.
Öte yandan Türkiye ekonomisinin taşıyıcı kolonu otomotivdir. O tökezler ise diğer sektörler sağlam kalabilir zannedilmesin.
Bu ciddi durumu en derinlemesine gören bir sanayici olarak CHP Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan, "En kısa sürede otomotiv sektörünün geleceği planlanarak uygun politikaların belirlenmesi için iktidar, muhalefet ayrımı yapmadan elimizi taşın altına koymanın zamanı gelmiştir.” Demiş.
Özellikle Otomotiv sektörüne yönelik teşviklerin 1 Temmuz'da sona ermesinin "şok etkisi" yarattığını savunan Tarhan, "Çünkü herkes devam edeceği konusunda çok emindi. Pazar bu kadar daralırken desteklerin çekilmeyeceği düşünülüyordu. Bu kararın gerekçesini kimse anlamadı.” Demiş.
Honda'nın Kocaeli fabrikasını kapatma kararının ülke ekonomisi açısından üzücü olduğunu dile getirirken, Türkiye'ye yatırım yapmayı düşündüğü bildirilen Volkswagen'in teşvik edilmesi gerektiğini vurgulamış.
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Tarhan (Benim en çok üzerinde durduğum) “GLOBAL TÜRK OTOMOBİLİ” konusunda da "Beş babayiğidin bu günkü şartlarda, başta kredi faizi olmak üzere üretim yapma şansı yok" diye ilave etmiş.
Yerli araç üretiminin yıllardır Türkiye'nin gündeminde bulunduğunu ancak bu konuda somut bir adım görülmediğini öne süren Tarhan, "Bugün yerli aracı değil, mevcut otomotiv sektörünü nasıl ayakta tutarız, onu konuşmamız gerekiyor” demiş. “TBMM Genel Kurulu’nda geçen bir kanun maddesi ile otomotiv sektörüne destek verme yetkisini Cumhurbaşkanı aldı" ifadelerini kullanmış. Ben kişisel olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu konuyu çok ciddiye aldığını ve muhakkak başarılmasını istediğini biliyorum.
Ancak bir hatırlatma: AB ile aramızda mevcut Gümrük Birliği anlaşmasına göre devletler eğer bir teşvik vereceklerse, bunun yerli yabancı tüm markalar için olabilmesi gerekiyor.
Ben 10 yıldır YERLİ OTOMOBİL konusunda çalışırım; sayın Tarhan baştan sona haklıdır; ve kişisel bilgi ve tecrübesi ülkemizde Sanayi Bakanlığı yapmış ve yapmakta olan sayın siyasetçilerden çok daha geniştir.
Sektör yetkilileri Sayın Tarhan’ın işbirliği çağrısına hükümetten olumlu cevap gelmesini bekliyor; siyasetin gereği kamuoyunun istediğini yapmak değil midir??