Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Adam Kazandı Muharrem İnce'yi ziyaret etti ve "güle güle" yanıtını aldı.
Birçok kişiye göre bu çok kötü bir durum: Adam Kazandı Muharrem İnce'nin çekilmeyerek yarışta kalması, "adam yine kazandı" sonucunu doğurur diye düşünüp, endişeleniyorlar.
Zaten "adam" da "Adam Kazandı" Muharrem İnce'nin seçim yarışında bu nedenle kalmasını istiyor.
Aslına bakarsanız düne kadar Adam Kazandı ve kurduğu partisinin cürmü yüzde 1 civarındaydı.
Ne olduysa Meral Akşener'in atarlı – giderli bir siyasi ruh durumu içine girmesinden sonra oldu.
Dünya siyasi tarihinde pek de görülmedik biçimde Adam Kazandı İnce'nin oyu bir ay içinde neredeyse beş puana yakın arttı.
Elbette bu araştırmaların bize söylediği bir şey, gerçek bir seçim sonucu değil.
Bir ay sonra yapılacak araştırmalarda ve gerçek seçim günü durum ne gösterir bugünden söylemek mümkün değil gibi görünse de bunca yıllık deneyimimden sonra şunu söyleyebilirim: Her şey aslına rücu eder!
Yani Adam Kazandı, oyların yüzde 1'ini zor geçer, iyi ihtimalle 2'yi bulur.
Son araştırmaların başka bir sonuç gösteriyor olmasının iki nedeni vardı: Meral Akşener ve partisinin ikircikli bir tutum içine girmesi ve Kılıçdaroğlu'nun adaylığının kesinleşmesi.
Unutmayalım ki Adam Kazandı İnce'nin seçmeninin aslında tek bir özelliği var: Erdoğan'a karşı olmaları.
Yani o kitle de "Erdoğan'a asla oy vermem" diyen yüzde 58 – 62'lik kitlenin bir parçası.
Ve karar günü geldiğinde oy verme saikleri yine bu olacak.
Ne karar vereceklerini bugünden söyleyebiliriz: Adam kazanmasın!
Onun için İnce'nin, Kılıçdaroğlu'na gazetecilerin ve kameraların önünde "güle güle" demesi sadece kendi seviyesiyle ilgili bir durum. Siyasi bir sonucu olmaz.
Öte yandan şuna da dikkatinizi çekmek isterim: Her TC vatandaşı 100 bin imzayı bulursa aday olabilirdi ve bu sayıya iki kişi ulaşabildi.
Nasıl ki Sinan Oğan'ın adaylığı kimseyi rahatsız etmiyorsa İnce'nin adaylığı da kimseyi rahatsız etmemeli.
Bu demokratik bir hak.
İnce'nin bu adaylık için AKP'den ya da yandaş zenginlerden destek alıyor ya da almıyor olmasının bir önemi yok.
"Seçimi kazanacağım" diye aday oluyorsanız, "o adam aday olmasaydı ben kazanırdım" demeye de hakkınız olmaz.
Kılıçdaroğlu'nun bunu demediğini biliyorum ama taraftarları olası kayıp için bugünden Adam Kazandı İnce'yi suçluyorlar.
Buna kimsenin hakkı yok.
Bu seçimi "Türkiye tarihinin en önemli seçimi" ilan edip aday olmak ve ardından da cürmü 2 puanı zor bulacak bir rakip adayın çekilmesini beklemek rasyonel bir politik tutum değil.
Son yılların en büyük ekonomik yıkımını yaşamış, depremde beceriksizlik yüzünden yalnız bırakılmış, kurumlarının hepsi çökertilmiş, nüfusunun yarısı işsiz bir ülkede seçimi kazanmak için Muharrem İnce gibi bir adayın çekilmesini bekliyorsanız, yanlış bir aday seçmişsiniz derim.
Ama üzülmeyin, İnce'ye verdiğim "Adam Kazandı" lakabını, "Adama Kazandırdım" diye değiştirmeme gerek kalmayacak!
Seçimi kazanacak olan da kaybedecek olan da Kılıçdaroğlu.
Seçmende yaratacağı etki sonucu belirleyecek.
İnce de dâhil gerisi lafügüzaf!
Geçtiğimiz gün Batman'da bir sokak röportajında insana benzeyen bir tip şunu söyledi:
"Biz cihada hazırız. Biz bu dini, bu devleti kimseye yedirmeyiz. Kılıçdaroğlu kimdir? Akşener kimdir? Bunların hepsi Yahudi tohumlarıdır. Ermeni tohumlarıdır. Onlara söyle, hepsinin kafasını keseceğiz."
Böyle konuşanları her duyduğumda rahmetli Kurthan Fişek Hocamı hatırlarım: "Başkasınınkini görmeyen kendisininkini piyade tüfeği zanneder" derdi.
Bu tiplerin de sorunu bu.
Bunlar, kızıp sokağa kafa kesmeye çıktıklarında, karşılarındakilerin eli armut toplayacak gibi atıp tutabiliyorlar.
Bu tiplere önerim sokağa çıkmadan önce soğuk suyla bir duş alıp sakinleşmeleridir.
Her zaman merak ettiğim şey şuydu: Memleketimizin siyasal İslamcıları, günün birinde istedikleri her şeyi yapabileceklerine inanırlarsa, Taliban ya da IŞİD'den farklı davranabilirler mi?
Artık biliyoruz ki aralarında nüanslar olsa da sonuçlar benzer olacak.
Nitekim bu tipin söylediği sözler içinde her şey var: Nefret suçundan tutun da tehdide, halk arasında düşmanlık yaratmaktan, milletin bir bölümünün inandığı dini değerlere hakarete kadar!
Ama memlekette "sen ne diyorsun, gel bakayım buraya" diye ortaya çıkan bir Emniyet Müdürü ya da bir savcı yok.
Niye yok? Onlar da bu insansı gibi düşündükleri için mi?
Evet, büyük olasılıkla böyle. İkinci ve küçük olasılık Cumhurbaşkanı'ndan korkuyor olmaları olabilir ki o da aynı kapıya çıkar.
AKP'ye bakıp "merkez sağ" parti gören kaç kişi kaldı aramızda, merak ediyorum.
Ama böyleleri hâlâ varsa gözlerini bağlayan bağı çözmeleri gerek.
Bu parti, Erdoğan'ın kişisel iktidar hırsı uğruna laiklik ve demokrasi karşıtı her türlü hareketin merkez odağı olmuş durumda.
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grubu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |