Geçen hafta NATO toplantısı sırasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Fransız parlamenter Sonia Krimi arasında "Ermeni soykırımı" tartışması büyümüş, sonunda Krimi salonu terk etmişti. Ardından konuyu Twitter'a taşımak isteyen Krimi, Çavuşoğlu'nun kendisini "blok"ladığını duyuracak ve alaycı bir maymun "emoji"si eşliğinde "Demokrasi ve diplomasi açısından güzel bir ders!" yazacaktı.
Oysa ertesi günkü gazetelere göre durum farklıydı. Çavuşoğlu kimseyi engellememişti. Bakanın soyadını yanlışlıkla "Cavusolgu" şeklinde yazan Sonia Krimi, bu etiketleme hatası yüzünden engellendiğini zannetmekteydi. NATO'da değilse bile "Twitter diplomasisi"nde artık herkes rahatlayabilirdi!
İlişkiler Instagram'da canlı yayında...
Benzer bir habere, 31 Mart seçimlerinden sonra da rastlayacaktık. Haberde, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul'u kaybeden Binali Yıldırım'ı Instagram'da takipten çıkardığı iddia edilecek ve sosyal medya sakinleri bu "küsme" hadisesiyle uzun süre dalga geçecekti.
Her iki iddia da gerçek çıkmamıştı gerçi, ama günümüz "mobil çağı"nın yeni iletişim formunu gayet güzel özetlemekteydi. Zira artık kimin kiminle barışıp küstüğünü Instagram'dan öğrenir olmuştuk. Kısa zaman önce Murat Boz ile Hadise'nin karşılıklı "takibi" bırakması sansasyon yaratacak, Ricardo Quaresma'nın Beşiktaş'la gönül bağını kopardığı ilk kez Instagram'da duyulacaktı. Kitleler artık haberi gazetelerde değil, ünlülerin sosyal medya hesabında aramaktaydı ve eskiden kapalı kapılar ardında gerçekleşen küsme ve barışmalar, şimdi milyonların anbean izlediği bir şovun parçasıydı. "Survivor" ünlüsü "Avatar Hakan"ı sırf evlendi diye 100 bin hayranının takipten çıkardığını görecektik günün birinde... Instagram basit bir fotoğraf paylaşım uygulaması olmaktan çıkmış; sadakatin "takip et" butonuna bağlandığı, sevginin cep telefonu ekranındaki rakamlarla ölçüldüğü bir "ilişkiler borsası"na dönüşmüştü bile...
"Like" butonunun derin anlamları!..
"Mobil çağı"nın kendine has kuralları vardı ve sadece en sabun köpüğü magazin ünlüleri değil, Türkiye ekonomisini sarsan gece yarısı "tweet"lerinden hatırlayacağımız üzere, ABD Başkanı Donald Trump gibi nüfuzlu politikacılar bile bu kurallara göre oynuyordu oyunu. Ve elbette bizler de!..Mesela kim cesaret edebilirdi ki her "like"ın yeni bir onaylanma, takdir edilme olduğu Facebook'ta annesinin ya da kayınvalidesinin paylaştığı en saçma karikatürü beğenmeden geçmeye?!.. Yüz yüze ilişkilerde büyüklerin elini öpme adetinin "mobil çağı"nda bir nevi karşılığıydı "like etme"...Ya da tam tersi, karşı cinsten eski bir arkadaşınız olağanüstü bir fotoğraf bile yayınlasa kimin eli gidebilirdi ki "kalp" tuşuna; eğer kıskanç eşinizin gözü de o sayfadaysa!.. Paylaşımlarımızı en çok beğenenler en "yakın"ımızdı şimdi ve kendisine "iade-i like" yapmak gerekirdi! Eğer biri bizi "like" etmekten, hele ki takipten vazgeçtiyse bunda kesinlikle vardı bir bit yeniği!..
Güvenlikten "iktidar göstergesi"ne...
Takipten / arkadaşlıktan çıkartmak en kötü senaryo değildi elbette... Çünkü yazılı olmayan sosyal medya yasalarına göre, o ilişkiyi tek bir tuşa basarak tamir etme (!) imkânı vardı hâlâ ve alt tarafı bir mesaja ya da yeniden "arkadaşlık teklifi" göndermeye bakardı! Ama ya engellendiysek?!.. İşte bu bir tür "sanal imha" demekti ki varoluşunu sosyal medya kimliği üzerine inşa eden mobil çağı insanı için tam bir felaketti!Taciz ya da saldırganlık durumunda "bloklama" gayet meşru bir önlemdi tabii... Günde yüzlerce maşist / homofobik saldırıya maruz kalan Barbaros Şansal mesela, ancak engelleme özelliği sayesinde Twitter'ı huzurla kullanabilecekti. Ama "engelleme" günümüzde sadece bir güvenlik önlemi değil, aynı zamanda bir "iktidar göstergesi"ydi...
Blok: Ekrandan ırak, gönülden de ırak!..
Öyle ki daha ana dilini düzgün yazamayan insanlar, "emoji" içermezse bir espriyi bile anlayamıyor, Facebook sayfalarında çıkan "sanal kavga"lar doğrudan engellemeyle sonuçlanıyordu. Böyle durumlarda, bilinçaltındaki "Benim buna verebilecek makul bir cevabım yok" gerçeğinin dışa vurumuydu bloklama... Ve tartışma zeminiyle birlikte "sorun"u da ortadan kaldırırken, "Bu sayfada patron benim" mesajını iletiyordu karşı tarafa... Müşteri şikâyetine cevap vermek yerine o kişiyi "bloklayan" kurumsal şirketler bile vardı günümüzde ve muhtemelen Sonia Krimi'nin aceleyle de olsa tetiklenen "engellendim" hissi, bizim toplumun alınganlığını az çok bilmesindendi!
Bu alınganlık nedeniyle ki eskiden bir kahve içerek çözülebilecek sorunlar, günümüz dünyasında birilerini kolayca hayatımızdan çıkarmanın nedeni oluveriyor. Kadim dostluklar da vazgeçilmez aşklar da bir tuşla "delete" edilebiliyor. Günümüz dünyası, koskoca yetişkinleri ilkokul bahçesinde işaret parmağıyla arkadaşına "boz" işareti yapan, "Küstüm, oynamıyorum" diyen çocuklara dönüştürüyor.