Bir okur “Sayın Mete ÇUBUKÇU; Siz ve bir kısım yazar-çizer Ahmet ŞIK ile Nedim ŞENER’i ısrarla öne çıkararak diğer tutuklu gazeteci ve yazarlardan ayırmaya özen gösteriyorsunuz. Sizce diğerleri gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutsak değil mi? Sizin gibilerle aynı düşünmedikleri için tutuklanmalarını doğru mu buluyorsunuz? Bunlara net cevap vermenizi bekliyorum” demiş.Okur karşısında boynumuz kıldan incedir. Her türlü eleştiri gazeteci için olmazsa olmaz bir beslenme ve yeniden düşünme kaynağıdır.
****Ancak internet ortamında yapılan yorumlar ve yanıt istenen konular ismen yapılmalı, sevgili T24 yöneticileri de ismen yapılan yorumları sayfaya koymalı derim. Çünkü her sözün bir sahibi ve o sözlerin sorumluluğu olmalı.
****Bugün 67 gazeteci cezaevindedir. Hapis cezası istemiyle yargılanan gazeteci sayısı 100’ü geçmiştir. Binlerce meslektaşımız, hakkında dava açıldığı için soruşturma ve dava baskısı altındadır.
Yargılanan gazeteciler yazdıkları yazılar, yaptıkları haberler, yayınladıkları fotoğraflar, telefon görüşmeleri ya da telefon rehberlerindeki numaralarla ilgili sorgulandıkları halde “terörist” olmakla suçlanmaktadır. Oysa gazeteci terörist değildir. Gazetecilerin susturulması sadece basın özgürlüğünün engellenmesi değil, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkının engellenmesidir. Özgür basının olmadığı bir ülkede özgür bir toplumdan, ileri demokrasiden söz edilemez.
TBMM’ye çağrımız şudur:
• Biz artık gazetecilik faaliyetinin suç sayılmadığı bir ülkede yaşamak istiyoruz. Bunun için gerekli yasal düzenlemeler yapılsın.• Gazeteciler tutuksuz yargılansın, aylardır, yıllardır ellerinden alınan özgürlükleri geri verilsin.• Editoryal bağımsızlığı ortadan kaldıran, basını otosansüre yönelten baskılar kaldırılsın.• Olağanüstü dönemlerin ürünü olan Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılsın.
Metin, Gazetecilere Özgürlük Platformu’na ait. Bu konuda yoğun çaba harcıyorlar.
Türkiye’de gazetecilere, düşünceye ve ifade özgürlüğüne karşı giderek artan otoriter bir zihniyetin ürünü yaklaşım ve basının görevinin ne olduğunun farkında olmayan bir yargı sistemi var.
Hele güncel DGM’ler olan Özel Yetkili Mahkemeler’in bu konudaki yaklaşımı bir süre sonra gazetecilerin mesleklerini yapamayacak duruma getirecek. Hoş şimdi ne kadar yapıldığı da tartışılır.
İfade, basın, yorum özgürlüğünü, gazetecilik mesleğini bomba ve terörle özdeş tutan anlayışların hangi rejimlerde olduğunu söylemeye gerek yok.
Gazetecinin telefon fihristini bile sorgular hale getiren bu sistem köhnemiş, tek tip, otoriter bir zihniyetin ürünüdür.
Bugün Türkiye dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülkeler sıralamasında ilk sıralarda olmakla övünebilir. Batı dünyası da Türkiye’de demokrasiyi Fransızların değimiyle “doğu için yeterli” görüp, doğuya örnek gösterebilir.
Ahmet ve Nedim dâhil olmak üzere tüm gazeteciler, gazetecilik yaptıkları için cezaevindedir.
Ancak, tarih Tanzimat’tan tek partiye, Menderes iktidarından 1960 darbesine, 12 Mart’tan 12 Eylül’e dönemlerine kadar gazetecilere baskı uygulayan ve o dönemlerde kendilerini tek otorite gibi görenleri nasıl mahkûm ettiyse…
Bugün 12 Eylül’le hesaplaşıyor gibi yapıp 12 Eylül yasalarını gazetecilere karşı kullananları da mahkûm edecektir.