Bir ara benim de Türkiye muhabiri olduğum Guardian, Batı’nın en ilginç, kaliteli gazetelerinden biridir.
Sahibi, kişi veya şirket değil, amacı Guardian’ın “mali ve editoryal bağımsızlığını ebediyen sürdürmek” olan bir vakıftır.
Bu özelliği ona patron gazetelerinden daha özgür ve saldırgan olma imkânı veriyor.
Gazetenin bir başka ilginç özelliği ona bedava ulaşılabilmesidir.
Batı’da hemen hemen bütün önemli gazete ve dergiler, web’de para ile açılan kapıların arkasına geçti.
Bu yola ilk başvuranlardan biri Londra merkezli finans gazetesi Financial Times’tır.
Financial Times’ın yıllık standart aboneliği 306 Euro, premium aboneliği 520 Euro’dur.
Bağımsız basın, Trump’ın aşırılıklarına köstek olan en etkin unsurdur. Eninde sonunda Nixon gibi onu da alaşağı edecek
Bu pahalı abonelik bedeline rağmen Financial Times’ın internet versiyonu kârlıdır, çünkü finans dünyasında çalışanlar için okunmazsa olmaz bir gazetedir.
Financial Times dâhil kilitli gazete ve dergiler her ay size beş altı haberi bedava okutur. Bu sayıyı aşarsanız kapı yüzünüze kapanır.
Guardian birkaç yıl önce paralı bir duvar arkasına geçmek yerine, gazeteyi yaşatmak için okuyucularından gönüllü katkı istemeye karar verdi. Gazete içinden ve dışından, “tutmaz,” sesleri geldi. Ama çağrıya İzlanda’dan Tasmanya’ya (ve benim de sayemde KKTC’ye) bir milyon okuyucu kulak verdi.
Ödenebilecek en düşük miktar ayda 6 Euro’dur.
Seçtiğiniz miktar kredi kartınızdan her ay çekilir.
Bir milyon gönüllü paralı abone!
Türkiye’de medya, birkaç küçük istisna hariç, demokrasinin değil demokrasi yokluğunun payandasıdır
Bir gazeteye bundan daha büyük iltifat olabilir mi?
Neden bu parayı ödüyorum?
Çünkü bağımsız, reklam verenlerin baskısından uzak, liberal eğilimli bir günlüğün yaşamasına katkıda bulunmak hoşuma gidiyor.
Tutunması gittikçe daha zorlaşan kaliteli gazeteciliğe destek olmak istiyorum.
Her ay ödediğim bu küçük miktarın ciddi ve sorumlu kişiler tarafından kullanılacağını biliyorum.
Bir ara Londra merkezli Sunday Times Gazetesi’nin de Türkiye muhabirliğini yaptım.
Robert Murdoch tarafından ele geçirilmeden önce Sunday Times, araştırmacı gazetecilikte dünyada bir numara idi.
Murdoch zamanın İngiliz hükûmetine ve gazetecilerine, gazetenin editoryal bağımsızlığına saygı göstereceğine dair söz verdi, ama sözünü tutmadı. Gazetenin efsane editörü Harry Evans’ı kaçırdı.
Hükûmet seçimlerde Murdoch gazeteleri tarafından desteklenme karşılığında sessiz kaldı.
Bugün Murdoch’un dünyayı saran medya imparatorluğu “küresel ısınma diye bir şey yoktur” diyenlerin bayraktarlığını yapıyor.
ABD’de basın demokrasinin en güçlü payandalarından biridir.
Bağımsız basın, ülkenin başına bela olan Trump’ın aşırılıklarına köstek olan en etkin unsurdur. Eninde sonunda Nixon gibi onu da alaşağı edecek.
Türkiye’de ise medya, birkaç küçük istisna hariç, demokrasinin değil demokrasi yokluğunun payandasıdır.
Bunların arasında internet sayısını paralı yapacak prestije ve öneme sahip bir tek yayın yok.
NOT: Yazılarıma bir hafta ara vereceğim. Bundan sonraki yazım 27 Kasımda çıkacak.