Darbe girişimi ile ilgili bilinmeyen ve muhtemelen uzun zaman bilinmez olarak kalacak birçok şey var.
Ama önemli birkaç şey biliniyor:
· Ordunun komuta kademesindeki beş orgeneralin hiçbiri darbeye katılmadı;
· Üst kademe subaylardan katılım az oldu;
· Ordunun tamamı göz önüne alınacak olursa, darbe bir azınlık girişimi olarak başladı ve öyle sona erdi.
Bilinen bir başka gerçek, darbe girişiminin olağanüstü amatörce olduğudur.
Başarıya ulaşması imkânsızdı.
Bu Türkiye’nin şansıdır.
2016 Türkiye’sinde darbe yapmaya kalkışacak kadar aptal ve kendi halkına ateş açacak kadar gözü kara olanlardan hiçbir akıllılık beklenemezdi.
İsyancılar, ezkaza Erdoğan’ın tatil yaptığı yere daha erken gitmiş ve ona suikast yapmış veya hasbelkader iktidarı ele geçirmiş olsalardı Türkiye bugün muhtemelen bir iç savaş yaşıyor olacaktı.
Darbe daha tamamen yatıştırılmadan, başta Erdoğan olmak üzere hükümet kanadı başkaldırıyı Fettullah Gülen’in üzerine yıktı.
Bunu hangi delillere dayandırarak yaptıkları belli değil.
Bir araştırma, soruşturma, yargı kararı falan olmadan Gülen hareketi Türkiye’den silinmeye girişildi.
Darbecilerin arasında Gülencilerin de bulunduğu muhakkak. Ama kaç kişi?
Orduda darbe yapacak güce erişmiş bir Gülenci varlığı olabileceğine hiç ihtimal vermiyorum. O büyüklüğe ulaşmış olsalardı varlıkları fark edilir, temizlenirdi.
Ayrıca, daha iki yıl önce uydurma delillerle yüzlerce üst düzey subayın cezaevine tıkılmasına elebaşılık eden asker düşmanı İslamcı bir hareket neden orduyu iktidara getirmek istesin?
Büyük bir olasılıkla darbeci elebaşlarının çoğunluğu Kemalist, bir kısmı Gülenci, bir kısmı oportünist, geriye kalanlar emir kulu askerler ve alt rütbelilerdi.
Şöyle veya böyle, darbe girişimi Erdoğan’a bir zamanlar “Ne istediler de vermedik” dediği eski müttefiklerinin kökünü kazıma fırsatını verdi.
İsyancılar hasbelkader iktidarı ele geçirmiş olsalardı Türkiye bugün muhtemelen bir iç savaş yaşıyor olacaktı
Ama herhalde temizlik hareketi orada durmayacak.
Erdoğan karşıtı herkes Gülenci oluverecek.
Her birkaç yazısından biri çoğulcu demokrasi, AB’ye uyum, çok seslilik, özgür medya, insan hakları, azınlık hakları gibi konular olan Şahin Alpay’ın dün gözaltına alınması buna işaret ediyor.
Bu çok büyük bir hata olur.
Ama herhangi bir şeyin hata olması Erdoğan’ı ne zaman durdurdu?
Erdoğan, bir türlü, hiddetle kalkanın zararla oturduğunu öğrenemedi.
Darbe girişiminin başarılı olmamasından Türkiye’deki birçok insan gibi ben de memnunum.
Ama Erdoğan’ın boğucu yönetimi olmasaydı, bu başkaldırının olmayacağını da değerlendirmeye dahil etmek gerek.
Erdoğan’ın sokaklara dökülüp hükümeti kazan kaldıranlardan kurtaranlara borcu var. Bu borcu bir daha böyle şeylerin olmamasını sağlayarak ödeyebilir. Bunun için bölücü değil birleştirici, zalim değil bağışlayıcı olması lazım.
Ama pazartesi günkü liderler toplantısına Selahattin Demirtaş’ı çağırmaması böyle bir niyeti olmadığını gösteriyor.
Demek ki darbe Erdoğan’ı iyiye doğru değiştirmedi. Dostu, hala, dost olmasa da dost, düşmanı, hala, düşman olmasa da düşman. Hataları hala doğru.
*
Siyasi hayatının en kritik dönemine giren Erdoğan’a iyi bilmesi gereken bir şeyi hatırlatmak istiyorum.
NİSA Suresi Ayet 79:
“Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir.”