Tarih 23 Eylül 2022. Çok değil beş ay önce. İyi Parti Lideri Meral Akşener İzmit’te konuşuyor. Partisinin kuruluş, seçimlere giriş sürecini ve o gün masadaki ortağı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu anlatıyor. Öyle bir cümle kuruyor ki "Ben sülaleme Kılıçdaroğlu’nu çocuklarıyla birlikte vasiyet ettim". Aralarındaki siyaset irtibatının dışında aileleri de kapsayan çok önemli bir insani durum.
Tam olarak vereyim metin bölünmesin:
Tarih 23 Eylül 2022, Akşener "Ben sülaleme Kılıçdaroğlu’nu çocuklarıyla birlikte vasiyet ettim" diyor. Tarih 3 Mart Cuma. Yine Akşener. Bu kez ‘sülalesine vasiyet ettiği’ Kılıçdaroğlu’nun masadaki tüm liderlerin talebiyle aday gösterilmesine karşı konuşuyor.
"Biz partiyi kurduk. ‘Kurulamaz' dediler, kurduk. 24 Haziran'da seçim kararı alındı ve tam seçime gideceğiz. YSK'dan tersine sonuç çıkacağı söylenmeye başlandı. Sonra bir siyasi partimizin genel başkanıyla görüştük ‘Acaba beraber girebilir miyiz' diye maalesef olmadı, şartlar uymadı. Sonra benim aklıma sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmek geldi. Kendisine gittim 15 milletvekili talep ettim. Yani bu neydi? Demokrasiye dair Türkiye'de birçok şeyi değiştirecek bir adım atılmasına yönelik bir talepti. Kendisine herhalde ölünceye kadar şükran duyacağım. Ben sülaleme ‘Sayın Kılıçdaroğlu'nu çocuklarıyla beraber' vasiyet ettim. Başlarına bir şey gelirse bendedir, bizdedir. O, 15 milletvekili arkadaşımdan birisi de karşımda duruyor. Yıllarca CHP ve sağın renkleri arasında büyük bir mesafe varken o davranış biçimi o aradaki alanı, o uzaklığı kapattı."
Tarih 3 Mart Cuma. Yine Akşener. Bu kez ‘sülalesine vasiyet ettiği’ Kılıçdaroğlu’nun masadaki tüm liderlerin talebiyle aday gösterilmesine karşı konuşuyor. ‘Kıskaç’ diyor, ‘dayatma’ diyor iktidarla karşılaştırırken ‘ölüm ile sıtma’ benzetmesi bile yapıyor. Altılı Masa'nın millet iradesini yansıtma vasfını kaybettiğinden bahsediyor. Kumar masası, noter masası diye konuşuyor. Kılıçdaroğlu’nu ima ederek ‘kişisel hırslardan’, ‘yenilgi yenilgi büyüyen küçük hesaplardan’ söz ediyor.
Ve belki de konuşmanın en trajik, siyasi etik anlamında en tartışılacak yeri. CHP’den belediye başkanı seçilmiş iki isme Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a (ki o isimleri ilk baştan beri aday yapmak istiyordu) çağrı yaparak ‘adaylıklarını’ ilan etmelerini istiyor. Masadan kalkarken biriyle 5 yıldır, diğerleriyle 1.5 yıldır yol arkadaşlığı yaptığı ekibe yönelttiği ithamlar bir yana bir de içerideki isimlere de ahlaki kabul edilemeyecek yol öneriyor.
Şimdi adım adım gidelim. Soru yanıt ve başta 2 martı 3 marta bağlayan gece ve günü irdeleyelim.
Hem evet hem hayır. Evet çünkü uzun süredir adaylık konusunda itirazlarını her nedense yüz yüze değil, medya aracılığıyla iletip duruyordu. Hayır çünkü daha birkaç hafta önce masadan asla kalkmayacağını deklare ediyor, uzlaşı mesajları veriyordu.
Bundan bir süre önce CHP’den bir yönetici kopma noktasına gideceği tahmin edilmeyen ama Kılıçdaroğlu’na İyi Parti’den okların yöneldiği süreçte bana şöyle bir not iletmişti: Devletin sistematik olarak dışladıkları cumhurbaşkanlığı makamını alabilir. Hararet bundan.
Siyasi yol haritasını geçmiş de bugün de devlet çizgisinde yürüten Akşener’in böyle bir mantık yürütüp yürütmediğini bilmiyorum. Ancak Kılıçdaroğlu’nun mezhebine de vurgu yaparak seçilmesi riskinden bahseden Cihan Paçacı’yı o gün görevden alıp bugün tekrar göreve iadesini de not düşmek isterim.
Masa hızlı bir şekilde aday belirler, artık çekişme yerine depremden ekonomik buhrana çözüm önerilerini gündeme taşırlarsa ilk turda olmasa da ikinci turda kazanabilirler. Bekir Ağırdır T24’te yaptığı yorumda "İyi Parti intihar etti"dedi ve 2018’deki oyu bile alamayacağından bahsetti. Ancak yine de Akşener’in varlığı, enerjisi, yarattığı hava önemliydi. Kaybı telafi için çok çalışılması gerekecek.
Masadan kalkarken kullandığı dil öyle yaralayıcı ve saldırgandı ki dönüşü zor. Ama ismini andığı belediye başkanları dahil (İmamoğlu-Yavaş) bir çözüm arayışı içinde. Bu arada dün öğle saatlerinde konuştuğum CHP’li bir yönetici (henüz Akşener’in açıklaması gelmemişken) aralarında İmamoğlu ve Yavaş’ın da olduğu 11 belediye başkanının Kılıçdaroğlu’na destek bildirisi yayınlayacağını söyledi. Sonra dilinde bazı problemler olduğu için bildiri yerine Ankara’ya gidip doğrudan destek mesajına karar verildi.
Son andaki tavrı ve cümleleriyle sorumluluğun önemli bir kısmı onun. Ancak aday belirlenmesini bu kadar geçe bırakan, nasıl olsa iktidar kaybediyor diyen masadaki her parti de sorumlu. Akşener’in aylardır kendisini ‘kazanamayacak aday’ olarak tanımlamasına yüz yüze yaptıkları toplantılarda bir çözüm getirmeyen-getiremeyen Kılıçdaroğlu da sürecin sorumlularından.
Altılı Masa toplantısının ardından çoğunluk ‘Kılıçdaroğlu’nun adaylığının kesinleştiğini’ söylerken-yazarken T24’te hem tartışmayı hem ayrışmayı kaynaklarla konuşarak yazmıştık. Şimdi yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenim şu:
Beşli olarak bir arada olmaya devam edilecek. Akşener’in engellediği Emek ve Özgürlük İttifakı’nın desteğini almak için de çaba sarf edilecek. Yol haritası hızlı şekilde kamuoyuna açıklanıp, memleketteki krizlerle mücadele yöntemleri anlatılacak. Kısa sürede seçim için çalışmalar başlayacak.
Akşener’in çağrı yaptığı iki ismin yanına gitmesi zor. Pek muhtemel ya kendi aday olur ya da muhalefetteki diğer milliyetçi-ulusalcı partiyle bir araya gelerek aday çıkarır.
Akşener’in çıkışı en çok kimleri etkiledi derseniz depremzedeleri derim. Bu kriz yüzünden gerçek insani kriz geri planda kaldı. Ancak edindiğim izlenim hafta başından itibaren depremin yıktığı illere yeniden gitme, sorun çözme için yoğun bir dönem başlayacak.
Hiç tartışmasız Tayyip Erdoğan. Ancak şu da unutulmasın. Erdoğan’ın demokrasiden ekonomiye yarattığı tahribat aynen duruyor. Yani ikidarın veri setinde değişen bir şey, umut hikayesi yok. Muhalefetin umut üretme şansı da seçimlerin 2018’deki gibi muhalefet tarafından kaybedilmesi olasılığı da eşit gözüküyor.
Seçimlere 72 gün kala durum budur.
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. |