Saraçhane’de, ilk kez bir arada on binlerin karşısına çıkacak Altılı Masa'nın liderlerinin buluşmasına gidiyorum. Türkiye’de siyasallaşan yargının verdiği yeni bir utanç kararına tepki için, Ekrem İmamoğlu’na hapis ve siyasi yasağa karşı bir araya geliyorlar.
Araba Haliç’ten geliyor. Unkapanı dönüşüne yaklaşınca trafik kitleniyor. İnip yaklaşık iki kilometre yürüyorum. Hava serin, hafif yağmur atıştırıyor. Ve hafta içi… Ama ilgi büyük. Yanımdan kadınlar, gençler, çocuğuyla anne-babalar geçiyor. Miting alanına doğru ilerliyoruz. Tanıyanlar çıkıyor, konuşuyoruz. Karara tepkililer ama daha da fazla heyecanlılar. Bir arada olma ve iktidarı değiştirme heyecanından, umudundan, yeni bir rüzgardan bahsediyorlar. Devasa Galatasaray bayrağıyla bir taraftar görüyorum. O da meydana gidiyor. Logonun içinde Che’nin fotoğrafı var. Köfteciler, simitçiler, hatta acıbadem kurabiyecileri… Etraf cıvıl cıvıl… Alana yaklaştıkça müziği duymaya başlıyorum. Memleketim, 10. Yıl Marşı. Artık bunlar bir gelenek. Ama Sefo ‘bilmem mi’, Tarkan ‘Geççek’ de var. Kıpır kıpır kalabalık.
Altı lider ve Ekrem İmamoğlu’nun belediye binasından çıkıp alana doğru yürüyüşleri kurulan dev ekranlara yansıtılınca büyük bir alkış kopuyor. İlk söz İmamoğlu’nun. Konuşmasında ana merkez verdiği örneklerle somutlaştırdığı ‘"Hem iradeniz yok sayılıyor hem hak ettiğini hizmet iktidarın engellemelerine takılIyor" oluyor. Bitirirken ekliyor; "Altılı Masa'nın en çalışkan neferi olacağım". O konuşurken meydan heyecanlı. "Cumhurbaşkanı İmamoğlu" diye bağıranlar da var.
Ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu çıkıyor. O da yoğun bir alkış alıyor. 11 maddelik bir açıklaması var. Benim dikkatimi çeken 8. madde. Şöyle diyor:
"İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen karar asla ve asla kabul edilemez. Toplumun vicdanını yaralamıştır. Toplumun vicdanı kanamıştır. Bize geri adım attırmamıştır. Kararlılıkla başkanın arkasında duracağız. Bizim kupon arazi, yeşil alanları betonlara dönüştürmek gibi bir niyetimiz yok. Hakka hizmet halka hizmettir biz kuralı böyle biliriz. Hiçbir güç Ekrem İmamoğlu’nu İstanbul’a hizmet etmekten alıkoyamaz. Görevini şerefiyle yapacak."
Özeti: İmamoğlu İstanbul’a hizmete devam edecek. Aradaki liderleri şimdilik yazının ilerleyen satırlarına bırakıp İyi Parti lideri Meral Akşener’e geleyim. Alandan büyük alkış alıyor. Boynunda bir atkı ile çıkıyor, bir gece evvel bir genç kadının İmamoğlu’na vermesi için kendisine bıraktığı ‘emanet’ olduğunu söylüyor, İmamoğlu’nun boynuna asıyor. İmamoğlu liderleri davet görevini başkasına bırakmayıp kendi üstlenmişti. Anons edip sahneden çekiliyordu. Akşener tüm konuşması boyunca İmamoğlu’nu yanında tuttu. Ve 85 milyon senin arkanda artık dedi. Bunu ilerleyen saatlerde tweet hesabından "İstibdadın karşısında 85 milyon senin yanında" paylaşımı yaparak pekiştirdi.
Özet: Bugünkü yargı ikliminde İmamoğlu için normal zamanın altında bir sürede yani 4-5 ay içinde bir yasak kararı çıkabilir. Akşener buna rağmen İmamoğlu’nu taktik olarak bile olsa ‘cumhurbaşkanı adayı olarak’ gündemde tutmaya devam ediyor.
Gelelim muhafazakar kanadın diğer liderlerine. Özellikle Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’na. Alanda çoğunluk CHP’lilerden oluşuyordu. Ama AKP’de uzun süre başbakan, bakan olarak görev almış bu iki isme bir tepki olmadı, hatta alkışlandılar. Babacan en çok Demirtaş’ı andığında alkışlandı:
"Biliyorum çok öfkelisiniz, hepimiz çok öfkeliyiz. Olanları kabul etmiyorum. Bu haksızlığı, hukuksuzluğu reddediyorum. Ekrem İmamoğlu kardeşime yapılan hukuksuzluğu reddediyorum. Birkaç evvel Canan hanıma yapılan hukuksuzluğu reddediyorum. Demirtaş'a yapılan hukuksuzluğu reddediyorum. İktidarın seçimi kaybettiği belediyelere atadığı kayyumlarla rövanş almasını reddediyorum.
Bu millet 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz'da silah, topla, tüfekle demokrasiye kast edenleri tarihin tozlu sayfalarına gömmüş millettir. Nazım Hikmetlere, Ahmet Kayalara, Necip Fazıllara, Halide Ediplere zulmedenleri tarihin tozlu sayfalarına gömen millettir."
Davutoğlu’nun bahsettiği sofra metaforu da ilgi gördü:
"Türkiye'de iki sofra var. Birisi çıkar için birbirini yediği, herkesin birbirine çelme taktığı, marinalarına çökülen, kendi bakanlığına dezenfektan satan kurtlar sofrası var. Biz o kurtlar sofrasına karşı Hacı Bektaş Veli'nin 'elini, gönlünü sofranı açık' tut diyerek Halil İbrahim sofrasını kurduk. Bu sofrada haram lokma olmayacak, yetim hakkı olmayacak, kimsenin aşı kimseye haram olmayacak."
Gelelim yazımı bitiriş notlarıma, özete:
- Ekrem İmamoğlu siyasallaşan yargının son kurbanı. Eş başkanlarından belediye başkanlarına, kayyum atamalarında ya da hapis cezalarında HDP’liler için Türkiye daha fazla ses verseydi bugün İmamoğlu için bu karar alınamazdı. Hem masadakiler hem Türkiye biliyor ki ortak tepki büyümezse sıra diğer muhalefet liderlerine gelecek.
- Altılı Masa'da Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ince bir diplomasi de sürüyor. Kılıçdaroğlu’nun tarifi net: İmamoğlu İstanbul’un belediye başkanı. Akşener daha farklı yaklaşıyor İmamoğlu’na: 85 milyon arkanda.
- Gecenin sakin ama en etkili konuşmasını Ali Babacan yaptı. Demokrasiyi, özgürlükleri herkes için istedi.
- Türkiye’de ilk kez soldan muhafazakar kesime milliyetçilere farklı görüşlerden liderler aynı anda ortak mitingle halkın karşısına çıktı. Söyledikleri bu ülkenin ortak derdiydi. İdeolojik farklılıklara rağmen dertlerin kesiştiği pek çok nokta yakalandı. Demokrasi tarihi açısından önemli bir adım. Ancak bu ülke ‘eksik demokrasi’den çok çekti. Kürtlerin aynı masada olmasa bile ortak geleceği konuşmak için bulunmadıkları masalar memlekete patinaj yaptırıyor. Bunu göz ardı etmemeliler.
- Muhalefet, altılı masa arkasına ciddi bir halk rüzgarı aldı. Bakalım bunu sürdürebilecekler mi?
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |