17-18 Temmuz 2012 tarihinde CHP’nin 34. Olağan Kurultayı toplanacak. Bu Kurultay’da bir Genel Başkanlık mücadelesi yaşanmayacak. Ancak Kılıçdaroğlu ile birlikte çalışacak olan Parti Meclisi bu Kurultay’da yeniden belirlenecek. Asıl mücadele PM üyeliği seçimlerinde gerçekleşecek.
CHP’nin tüzüğüne göre Parti Meclisi, Kurultay’dan sonra partinin en üst karar organıdır. Parti Meclisi, partinin politika ve stratejilerini; kontenjan milletvekili ve belediye başkanı adaylarını ve aday belirleme yöntemlerini; bütçe ve bilançoları; milletvekili ve PM üyelerinin disiplin cezalarını; Kurultay gündemini; seçim bildirgelerini; yönetmelikleri; hükümet kurma, hükümete katılma, hükümetten çekilme konularını; MYK’nın hazırladığı raporları, karar tasarılarını ve önerileri karara bağlar.
Gerçi Parti Meclisi, fiili durumda, hem Deniz Baykal döneminde, hem de Kemal Kılıçdaroğlu döneminde, Genel Başkan, Genel Sekreter ve Merkez Yürütme Kurulu tarafından sık sık “by-pass” edilmiş olsa da ve/veya MYK’nın “noter tasdik organı” gibi kullanılmış olsa da, en azından kağıt üzerinde, tüzük gereği, Kurultay’dan sonra en yüksek karar organıdır. Bu bağlamda Parti Meclisi, MYK’nın da üzerindedir. Ayrıca MYK üyeleri de, Parti Meclisi üyeleri içinden seçilmektedir.
Önümüzdeki üç yıl içerisinde biri yerel biri genel iki çok önemli seçim var. Bu seçimler Türkiye’nin kaderini belirleyecek. 2013 veya 2014’te yerel seçim var. Bu yerel seçime CHP, çok olağanüstü bir durum yaşanmazsa, Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde girecek. 2015’teki genel seçime CHP’nin Kılıçdaroğlu liderliğinde girip girmeyeceği ise tartışmalı. Bunu büyük ölçüde bir önceki yerel seçim sonuçları belirleyecek. Geçtiğimiz genel seçimden sonra, önümüzdeki yerel seçimde de CHP’nin Kılıçdaroğlu liderliğinde alacağı ikinci bir seçim yenilgisi, Genel Başkan değişikliği ile sonuçlanır. Kılıçdaroğlu üçüncü bir seçim yenilgisini kaldıramaz. Ne CHP’nin ne de Türkiye’nin böyle bir lüksü yok. Üçüncü bir seçim yenilgisinden sonra, CHP’nin, AKP’nin dinci sivil diktatörlüğünü ve ekonomik sömürü düzenini frenleyecek yeni ve cesur bir lidere ihtiyacı olur.
Ancak şu anda gündemde olan konu bu değildir. Gündemde olan konu, CHP’nin Parti Meclisi üyelerinin, dolayısıyla da üst düzey kadrolarının belirlenmesidir. Çünkü CHP önümüzdeki yerel seçime bu kadrolarla girecektir.
Bir siyasi partinin temel omurgası ideolojisidir. Bu ideoloji de Kurultay üyeleri tarafından belirlenen Program’da yer alır. Her üye, Program’da belirlenen ideoloji doğrultusunda söylem ve politika üretmekle yükümlüdür. Partinin ideolojisine aykırı söylemler ve politikalar ortaya koymak olanaklı olmamalıdır.
Partinin ideolojisini kısaca şöyle özetleyebiliriz: CHP, tarihsel süreç bağlamında Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerine sahip çıkan, laiklik ilkesini benimseyen, sosyal demokrat bir siyasi partidir.
CHP ideolojisinin iki önemli ayağı vardır: Bunların birisi laiklik, diğeri ise sosyal demokrasidir. Bu ikisi birbirini tamamlayan, birbiriyle çelişmeyen, iki temel unsurdur.
Oysa Baykal döneminde laiklik vurgusu ön plana çıkmış, sosyal demokrasi vurgusu arka plana düşmüştür, Kılıçdaroğlu döneminde de sosyal demokrasi vurgusu ön plana çıkmış, laiklik vurgusu arka planda kalmıştır. Oysa CHP’de bu iki unsuru dengede tutabilmek olanaklı olmalıydı.
Üstelik Kılıçdaroğlu döneminde, sosyal demokrasi vurgusu da sadece söylemde kalmış, bu söylem kadrolara ve projelere yeterince yansımamıştır. Faik Öztrak, Umut Oran ve Bihlun Tamaylıgil gibi Parti Meclisi ve MYK üyeleri, serbest piyasa ekonomisi denen ucubeyi CHP’de yaşatmak için mücadele vermişlerdir.
Bunun dışında, CHP ideolojisi ile yine uzaktan yakından ilgisi olmayan Binnaz Toprak, Muhammet Çakmak, Aydın Ayaydın, Sena Kaleli, Bülent Kuşoğlu, Sinan Aygün, Ali Arif Özzeybek ve Turhan Tayan gibi kişiler, CHP’de, Parti Meclisi Üyesi ve/veya milletvekili olmuşlardır. Bu stratejinin mimarlarından birisi olan Gürsel Tekin de, medya ve Genel Başkan tarafından uzun süre el üstünde tutulmuştur, desteklenmiştir.
İşte 17-18 Temmuz 2012 Kurultayı, bu ideolojik tutarsızlığın son bulduğu bir Kurultay olmalıdır ve tarihe böyle geçmelidir. CHP, “Biz kitle partisiyiz” adı altında yamalı bir bohça olmaktan, herkese mavi boncuk dağıtan kimliksiz bir parti olmaktan, omurgasız olmaktan, tutarsız ve çelişkili bir parti olmaktan çıkmalı, sömürülen ve ezilen kitlelerin samimi, güvenilir ve gerçek sesi olmalıdır.
Bu Kurultay’da Parti Meclisi seçimi, Genel Başkan’ın ve yakın çalışma arkadaşlarının belirlediği Blok Liste ile değil, herkesin daha kolay aday olmasını sağlayan Çarşaf Liste ile yapılacağına göre, tüm illerden, yukarıda sözünü ettiğimiz ilkeler doğrultusunda adaylar çıkmalı; Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da, Çarşaf Liste’ye, “benim tercihim bu adaylardır” anlamına gelen ek bir Anahtar Liste ile müdahale etmemeli; edecekse de, yine yukarıda sözünü ettiğimiz ilkeler doğrultusunda bir Anahtar Liste hazırlamalıdır.
17-18 Temmuz 2012 Kurultayı, Kılıçdaroğlu’nun ve CHP yönetiminin, kadrolarını tutarlı bir biçimde oluşturması için son fırsattır.