Türkiye resmen olmasa da, fiilen Suriye ile savaşa girdi. Daha doğrusu, AKP hükümetinin dış politikadaki skandal hataları yüzünden, AKP hükümetinin Türkiye’nin ulusal çıkarlarını korumaktan aciz olması yüzünden, Türkiye fiilen Suriye ile savaşa sokuldu. Türkiye, başka bir ülkeyle adı konmamış bir fiili savaş durumundadır.
AKP hükümeti, Rusya, İran, Irak ve Çin’in uyarılarını dikkate almadan, ABD’nin desteğiyle ve yönlendirmesiyle Suriye’deki Esad rejimine karşı bayrak açtı. Oradaki rejimi devirmek için silahlı ve silahsız rejim muhaliflerinin Türkiye’de konuşlanmasına izin verdi. Suriye’deki muhaliflere Türkiye üzerinden, gizli silah sevkiyatı yapılmasına göz yumdu. Olay bununla da kalmadı. Haziran ayında, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait bir jet, Suriye hava sahasını ihlal etti; bunun üzerine Suriye, Türk jetini düşürdü. Son olarak da Suriye ordusu, Şanlıurfa’nın Akçakale İlçesi’ne bombalı saldırı düzenledi. Aralarında çocukların da olduğu 5 kişi yaşamını yitirdi, onlarca kişi yaralandı. Bunun üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri de Suriye’ye karşılık vererek, Suriye topraklarındaki askeri hedefleri vurdu.
Bunun adı savaştır, başka bir şey değildir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, kaç kez böyle bir olay yaşanmıştır? Türk ordusu sadece 1974 yılında, Kıbrıs savaşını yaşamıştır. Bunun dışında Türkiye, başka bir ülkenin ordusu ile silahlı çatışmaya girmemiştir. Türkiye, “ezeli düşmanı” olarak anılan Yunanistan’la bile böyle bir silahlı çatışma yaşamamıştır. Türkiye, Yunanistan ile Kıbrıs savaşı sırasında bile böyle bir çatışma yaşamamıştır. Kıbrıs savaşında, Türk ordusu, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rumlardan oluşan ordusu ve Rum silahlı milisleriyle çatışmaya girmiştir, Yunanistan ile değil.
NATO üyesi olan Türkiye, “Soğuk Savaş” döneminde bile, komşusu SSCB ile ve “Varşova Paktı” üyesi komşusu Bulgaristan ile silahlı çatışmaya girmemiştir. Türkiye, Hitler’in Avrupa’yı işgal etmesinin ardından patlak veren 2. Dünya Savaşı’nda bile, hiçbir ülkenin askeri gücüyle silahlı çatışmaya girmemiştir.
Türkiye her zaman, çok daha zor ve ağır koşullarda bile, savaştan uzak durmasını becermiştir. Türkiye her zaman, çok daha zor ve ağır koşullarda bile, halkını ve ülkesini, maceraya sokmamayı ve felakete sürüklememeyi becermiştir. Türkiye her zaman, çok daha zor ve ağır koşullarda bile, başka ülkelerin olası saldırılarına karşı, halkının can güvenliğini sağlamayı becermiştir.
Neden? Çünkü Türkiye’yi yönetenler, Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunmuşlardır! AKP hükümeti ise Türkiye’nin değil, Sünni-Arap kültürünün çıkarları için mücadele etmektedir! AKP, başta laiklik olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkelerine sahip çıkmadığı gibi, PKK terörü konusunda Türkiye’nin çıkarlarına sahip çıkmadığı gibi, dış politikada da, Suriye konusunda da, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına sahip çıkmamaktadır.
Türkiye, ulusal çıkarlarına sahip çıkmaktan aciz bir hükümetle karşı karşıya! Medya, sermaye ve halkın bir kesimi ise, hala uyumaya devam ediyor!
Yol, köprü, kavşak, tünel, toplu konut inşaatında gayet becerikli olan AKP; bürokrasiyi yürütmekte ve yönlendirmekte, bürokraside kadrolaşma konusunda gayet becerikli olan AKP; medyayı, sermayeyi, yargıyı etkisi altına almakta gayet becerikli olan AKP; siyasal örgütlenmede, seçim propagandasında, seçim kazanmakta gayet becerikli olan AKP; dış politika ve Suriye konusunda neden çuvallamıştır?
Çünkü AKP, Türkiye’nin değil, Sunni-Arap kültürünün çıkarları için mücadele etmektedir! Çünkü AKP’de ulusal bilinç seviyesi düşüktür, ümmetçi bilinç seviyesi yüksektir. AKP’liler için temel yönlendirici unsur, din ve mezheptir; ulusal çıkar değildir!
AKP’liler için ve Türkiye’de din üzerinden siyaset yapan herkes için, vatanseverlik değil, dinseverlik ve mezhepseverlik öncelikli olmuştur!
AKP, Sunni-Arap kültürünün Anadolu’daki uzantısıdır!
AKP, Sunni-Arap kültürünün Türkiye Cumhuriyeti’nin içine sızmış uydusudur.
AKP, barış adına, savaşa sarılmıştır. Oysa savaş ve barış iki zıt kavramdır. Savaşın olduğu yerde barış olmaz. Çünkü savaş demek, masum insanların ölmesi demektir. Tarihte, tüm savaşlarda, masum insanlar ölmüştür. Türkiye ile Suriye arasında fiilen başlayan ve potansiyel olarak daha büyük bir yoğunluğa ulaşabilecek olan savaşta da, hem Türkiye, hem de Suriye tarafından masum insanlar ölecektir. Savaşı kim kazanırsa kazansın, bu savaşta masum insanlar ölecektir. Akçakale’de de masum insanlar ölmüştür.
Ancak, “cihad” ve “kılıç” zihniyetiyle beyni sulanmış Sunni-Arap çöl kültürünün Anadolu’daki uzantısına bunu nasıl anlatacaksınız? ABD destekli Sunni-Arap emperyalizminin, bilinçli veya bilinçsiz bir biçimde kölesi olmuş bir zihniyete, insancıllık ve barış gibi kavramları nasıl anlatacaksınız?
Mustafa Kemal’in öncülük ettiği devrim süreci tamamlanmadan, yurtta ve cihanda sulh nasıl sağlanır?