İki hafta önce; inanan, inanmayan, laik, dindar, Müslüman, Hıristiyan, örtülü, örtüsüz, Atatürkçü, Marxist, Türk, Kürt, Ermeni, CHP’li, HDP’li, merkez sağ, sosyalist sol, liberaller, demokratlar, barışçılar, çok farklı toplumsal, siyasal, ideolojik kesimlerden yurttaşlar, “Yan yanayız, biraradayız” çağrısı yaptılar.
“Çağrımız; vicdan ve adalet aşınmasına uğratılan ülkemizde siyasal, ideolojik, örgütsel aidiyet, inanç, kimlik farklılıklarımızı aşarak adalet için, barış ve demokrasi için, muktedirin zulmüne karşı mazlumun hukukunu korumak için biraraya gelme çağrısıdır. Hak ve hukukun egemen olduğu bir ülkede, cepheleşmeden, düşmanlaşmadan barış içinde yaşamak isteyenlerin ortak sesidir” dediler. “Yaşadığımız şu güç ve karanlık dönemde birlikten doğacak güce ihtiyacımız var, umuda ihtiyacımız var. O gücü ve umudu, genişleyerek, büyüyerek, kitlelerle birlikte yürüyerek, hak, adalet, demokrasi güçlerinin katresini bile feda etmeden kazanabiliriz. Yanyana gelmeyi, birarada durmayı, birlikte yürümeyi acilen başaramazsak yarın çok geç olacak” diye seslendiler hepbir ağızdan.
Herkesin duyduğu bir ihtiyaca cevap veriyordu o çağrı, bu yüzden de ilgi gördü. 1000 imza demiştik, çok aştı, şimdi 10 bin, 100 bin imzaya gidiyor. Bugüne kadar başaramadığımızı başarmak için mütevazi bir ilk adımdı.
Bardağı taşıran olaylar vardır. CHP milletvekili Enis Berberoğlu’nun 25 yıla mahkûm edilip tutuklanması bardağı taşıran son damla oldu. Öyle ki; HDP’nin eşbaşkanları, milletvekilleri tutuklanırken kılı kıpırdamayan, sahip çıkmayan Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi, işin ucu kendi milletvekillerine dokununca haklı bir feverana kapıldı. Kılıçdaroğlu beklenmedik, umulmadık bir şekilde Adalet Yürüyüşü başlatacağını açıkladı. Çok da iyi etti.
Şimdi kim başlattı, kim yürüyor, neden yürüyor demeden;, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması gündeme geldiğinde, CHP’nin teklifin HDP’yi vuracağını ve anayasaya aykırı olduğunu bile bile işlediği demokrasi suçunun hesabını şimdi sormaya kalkmadan; adalet için, demokrasi için yan yana, birarada yürümek zorundayız.
Şimdi imzalarımızın arkasında durma zamanı, imza ile yetinmeyip birlikte yürüme zamanı.
Uçurumun kenarına getirilmiş bu ülkenin hak ve adalete su kadar, hava kadar ihtiyacı var. Adalet, toplumun havasıdır, suyudur. Su tükenip hava kirlenince toplum nefessiz kalır, tükenir, boğulur.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu adalet yürüyüşünün herkes için olduğunu söyledi yürüyüşü başlatırken. Bunca mağduriyetin, bunca adaletsizliğin yaşandığı ülkemizde adalet talebini paylaşan herkes, her siyaset, her kesim yürüyüşe destek vermeli, desteğini görünür kılmalıdır ki kitleler de seferber olup adalet istemi etrafında kenetlensinler.
O şunu yapmıştı, bu şöyle davranmıştı, bu solcu, bu sağcı, şununla beraber yürümem, bununla birlikte görünmem, ne yapacaklarına güvenemem deme lüksüne sahip değiliz.
Adalet yürüyüşü CHP’yi de, bizzat Kılıçdaroğlu’nu da, Türkiye’deki siyasî iklimi de bir ölçüde değiştirecektir. Her eylem ve her dokunuş değiştirir, dönüştürür. Kılıçdaroğlu, ifade ettiği gibi sadece kendi milletvekili için değil herkes için yürüyorsa, bu yürüyüş HDP’lilerin aylardır tutuklu bulunduğu Kandıra’ya uğramalı, Edirne’de Demirtaş’a bir selamla sona ermelidir.
Bu başarılabilirse, yakın tarihimizin acılı, kanlı düğümlerinden birinin çözülmesinde cesur bir adım atılmış olacak, bu adımın yaratacağı sinerji, zaten kendi başına önemli olan bu eylemin hem anlamını hem de çapını umulmadık ölçülerde genişletecek, adalet arayışı gerçek demokrasi ile buluşacaktır.