Çok uzak bir ülkede zamanının en büyük ve görkemli camisinin iç bahçesindeyiz. Burası gizli bir portakal bahçesi. Sık sık dikilmişler. Dışarıda Akdeniz sıcağı. Burada bir hoş serinlik. Soluklanıyoruz. Bir huzur.
Önümüzdeki sırada yan yana oturan iki erkeği o sırada fark ediyoruz. Onlar da aynı huzura kaçmışlar.
Güngörmüş mekân her birimizi kucaklamış.
Sağdaki baş soldaki omuza düştüğünde, yol arkadaşım başlıyor anlatmaya.*
"Apple'nın logosunun öyküsünü biliyor musun?
Logo, İngiliz matematikçi, bilgisayar bilimcisi ve aynı zamanda kriptolog olan Alan Turing'e adanmış. Alan Turing, modern bilgisayarın temellerini atan insan olarak biliniyor. İkinci Dünya Savaşında Almanya'nın uçak bombardıman planları başta olmak üzere en önemli gizli kodların çözülmesine yaptığı katkı ile savaşın gidişatını değiştiriyor. Ancak kendisi bir gey ve o zamanların İngiltere'sinde bu çok büyük bir suç. Öyküsü hüzün dolu. Yaşamının son buluşu da.
Savaş sonrasında hükümet onu rahat bırakmıyor, sistematik olarak işkence ediyor Turing'e. Sonunda iki seçenek sunuyor; ya hapis cezası ya da ilaç yolu ile hadımlaştırılmak. Turing bu iki cezayı da kabul etmiyor. Bir elmaya çok güçlü bir zehir enjekte ediyor ve bu elmadan bir ısırık alarak hayatına son veriyor. Apple'ın kurucuları Steve Jobs ve Steve Wozniak, işte bu öyküden çok etkileniyor ve şirketlerinin logosu olarak 'tek ısırık alınmış bir elma'yı benimsiyorlar."
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından Nisan ayında yayımlanan bir kılavuz, LGBTİ+'ların kriz sırasında karşılaştıkları birçok sorunu tanımlıyor.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet, "LGBTİ+'lar, birçok toplumda en savunmasız, marjinalleştirilmişler arasında ve COVID-19'dan en çok risk altında olanlar" dedi. "Eşcinsel ilişkilerin suç sayıldığı veya transların hedef alındığı ülkelerde, tutuklanma veya şiddete maruz kalma korkusuyla tedavi bile aramayabiliyorlar."
Aşırı yüklenmiş sağlık sistemleri de göz önüne alındığında, LGBTİ+'ların başta HIV tedavisi ve testi, hormon tedavisi ve trans kişiler için cinsiyet onaylayıcı tedavileri de dahil olmak üzere sağlık hizmetlerinin kesintiye uğradığı biliniyor.
LGBTİ+'ların işsiz olma ve genel nüfusa göre yoksulluk içinde yaşama olasılığı daha yüksek. Çoğu kayıt dışı sektörde çalışıyor ve ücretli hastalık izni, işsizlik tazminatı ve sigortaya erişimden yoksun. Nisan ve Mayıs aylarında 138 ülkede 20.000'den fazla LGBTİ+ ile yapılan bir anket çalışmasında, katılımcılarının yaklaşık yüzde 13'ü pandemin ardından işlerini kaybettiğini, yüzde 21'i yakın gelecekte işini kaybetmeyi beklediğini, yüzde 47'sinin ekonomik zorluklarla karşı karşıya olduğunu, dörtte biri de gıda gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamadıklarını belirtmişler.
Evde kalma kısıtlamaları nedeniyle, birçok LGBTİ+ düşmanca ortamlarda kapalı kalmak durumunda kalıyorlar. Şiddete maruz kalmaları artıyor ve tüm bu durumlar endişeli ve depresif hissetmelerine neden olabiliyor.
"Yoksullar, evsizler ve sağlık hizmeti alamayanlar arasında orantısız bir şekilde temsil edilen lezbiyen, gey, biseksüel ve transların salgından derin etkilenimi için acil önlem almazsak, bu durum cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı şiddet ve ayrımcılığa karşı koruma konusunda nesiller boyunca hissedilecek bir etki yaratacak", diyor BM tarafından atanan bağımsız uzman Víctor Madrigal-Borloz. Ayrıca, pandeminin bazı ülkelerde zulüm için bir bahane olarak kullanıldığını belirtiyor: "Bazı devletler, LGBTİ+'ların yasal olarak tanınmasını engelleyen yasalar önermek de dahil olmak üzere, halk sağlığı kisvesi altında kasıtlı olarak LGBTİ+ toplulukları hedef alan tedbirler çıkardı." Devletlerin salgınla ilgili önlemlerinin ayrımcı olmamasını, LGBTİ+ topluluklarının katılımıyla tasarlanmasını, keyfilik ve istismar için hesap verebilirliği sağlaması gerektiğini de belirtiyor.
Bu nedenlerle, İnsan Hakları Ofisi, devletleri, LGBTİ+'ların bu krize özellikle duyarlı olanlar arasında olduğunu kabul etmeye ve pandemiyi ele alırken onların dahil edilmelerini ve seslerinin duyulmasını sağlamak için hedefli adımlar atmaya çağırıyor.
Bu arada, devletlerin bıraktığı boşlukları doldurmak için sivil toplum kuruluşları ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Yiyecek ve su, hijyenik malzeme ve maskelerin sağlanması ve dağıtımını organize ediyor; iletişim, dayanışma ve sosyal koruma ağlarının etkinleştirilmesi sağlıyorlar.
Ülkemizde de benzer çabalar sürüyor. Bu alanda çalışan sivil toplum örgütleri bugünlerde Türkiye Aile Planlaması Vakfı'nın sekretaryasını yürüttüğü bir platformda bir araya geldiler. Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hakları (CİSÜ) Platformu. Halk Sağlığı Uzmanları Derneğinin de (HASUDER) içinde bulunduğu platform, Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığını, hak bağlamında ele alıyor. Yakında birçok rapor ile önemli bir başvuru kaynağı haline geleceğini biliyorum. Yakından izlenmeyi hak ediyor.
İzmir'de bu aralar yağmurlar yağıyor. Sık sık gök kuşağı görüyorum gökyüzünde.
İşte böyle anlarda, bana en iyi Sting eşlik ediyor.
Sting'in "Englishman in New York"u.
İster o güzelim siyah beyaz çekimli klibi seyredin, ister gözünüz kapalı Branford Marsalis'in saksafon solosu eşliğinde bu yumuşacık sesin keyfini çıkarın, o bölüme mırıldanarak eşlik ediyorsunuz.
"Be yourself no matter what they say."
Şarkının bir öyküsü ve adandığı bir kişi var. Quentin Crisp.
Sting, Büyük Britanya'da yüzyılın başlarından 1960'lara kadarki dönemde eşcinsel bir erkek olmanın nasıl bir duygu olduğunu ondan dinleyince yazmış bu şarkıyı.
"Ne derlerse desinler kendin ol."
*Ben öyküleri en güzel anlatanlardan, şiirleri de en güzel söyleyenlerden dinleme fırsatını yakalamış şanslı bir insanım. Bu anlatıcıların en büyük ustasını kaybettik geçen hafta: Prof. Dr. Şadan Gökovalı. Şadan Abi ile Akyaka'da, Priene'de, yollarda, ev sohbetlerimizde birlikteydik. Arkası yarın öyküleri anlatırdı Edgar Allan Poe'dan. Haiku'ları ilk ondan öğrendim. Salihli Şiir İkindileri'nde sahne aldım, Rifat'tan "Dağ başındaki ay"ı dinledim. Pamukkale'de Necati Cumalı'yı, Torbalı'da Ataol Behramoğlu'nu tanıdım sayesinde. En çok da mitoloji öykülerini sevdim. Benim için daima bir deniz feneri oldu. Hep yolumu aydınlattı. Şimdi kendi yolu da ışıklar içinde olsun. Onu şimdiden özledim. Çok özledim.
Kaynaklar