ŞEHİR TELLALI New York - Londra - Roma |
Pazar sabahı. Londra’da şehir tipik gri rengine bürünmüş, olur da güneş sızıverir, ışığı uyandırır diye korkarcasına kirli bulutlara sarınmış hala uykuda. Evin önünde 17. yüzyıldan beri değişmeden duran sevimli meydanda, yeni yeni filizlenmeye başlayan ağaçların altındaki park sırası boş. Issız. Geceden kalma boş şampanya şişesi devrik. Biraz ileride yepyeni, yüksek topuklu bir çift kadın pabucu, eski, yosunlu taşların üstünde, üzerlerine düşen vazifeyi yerine getirmiş de tüketilip atılmışcasına, sere serpe terk edilmiş. Pabuçların hemen yanında, şık, lacivertli kırmızılı ipek bir erkek mendili de, hayatın dayanılmaz hafifliğiyle düşürülmüş, unutulmuş duruyor boylu boyunca.
Köşeyi dönünce Tottenham Court Yolu. Üzerinde hâlâ epeyce birahane var. Sabahın erken saatlerinde tümüyle sessiz, insansız bu yol, Das Kapital’in yazarı, Marksizm’in babası Karl Marx dahil pek çok sarhoşluk hikâyesine sahne tarihi.
Karl Marx’ın Londra’da yaşadığı 1850’li yıllarda bu yolda bulunan birahane sayısı 18. Bu kadar çok birahanenin bu yola sığabilmesi için burada başka bir şey olmaması lazım diye düşündürüyor beni. Yolu o tarihte en güzel canlandıran tasvirlerden biri, Alman Sosyal Demokrat partisinin kurucularından, Karl Marx’ın yakın arkadaşı Wilhelm Liebknecht’in hatıratı. Wilhelm, daha sonra Almanya’da Rosa Luxembourg ile birlikte öldürülen sosyalist devrimci Karl Liebknecht’in babası. O yıllarda, herhalde birahaneden başka bir dükkâna pek yer olmayan Tottenham Court yolu üzerinde, bir gece Marx’la birlikte peşlerine polisi nasıl düşürdüklerini hatıratında Alman espri ruhu içinde kaleme almış: “ halka açık bir evde birilerinin bağıra bağıra şarkı söylediğini duyduk. Eve girdik, burasının “Tuhaf Adam” kulübü olduğunu, bir festival kutladıklarını öğrendik. İçeride bir iki adamla tanıştık. Gerçek İngiliz misafirperverliğinin örnekleyerek biz “yabancıları” içerideki odalardan birine davet ettiler. Başlangıçta sohbet çok tatlı başladı. Ama iş vatanseverliğe gelince karıştı...” Marx ve Liebknecht’le birlikte gelen Alman devrimcisi Edgar Bauer İngiliz vatanseverlerinin büyük burunlu tavırlarıyla alay etmeye başlayınca, Marx da Alman bilimi ve müziğinin İngilizlerinkinden çok daha iyi olduğunu iddia ettiğinde iş bağırış çağırıştan çıkıp yumruk, itiş kakışa dönüşür: “Ev sahiplerimizin kaşları çatılmaya başladı... ve Bauer bir iki İngiliz argosu telaffuz edince, gruptan “lanetli yabancılar!” diye bir fısıltı duyuldu. Derken bu ifade fısıltı olmaktan çıktı, yüksek sesle tekrarlanan bir aşağılanmaya dönüştü... Tehditler savruldu, beyinler kızıştı, iş yumruklaşmaya döndü –cesaretin doğru tarafını seçip, biraz da zorlanarak, hemen hemen ağırbaşlı denebilecek tarzda geri çekildik... Tam koşar adım” kaçarken, Bauer kaldırımda kazılmış caddeden toplanmış parke taşlarını görür: “... çılgın öğrencilik yıllarını hatırlayıp yerden taşı aldı, ve şangır! Şangır! Bir gaz lambası paramparça havada uçuştu... saçmalık bulaşıcıdır – Marx ve ben de geri kalmadık, ve biz de dört beş sokak lambasını aynı yöntemle indirdik – muhtemelen sabahın 2’si gibi bir saatti ve sokaklar bomboştu... fakat bu gürültü, bir polisin dikkatini çekti. Arkadaşlarına çabucak sinyal verip, geri sinyal alır almaz durum kritik hale geldi. Allahtan hemen durumu fark ettik, Allah’tan mahalleyi iyi tanıyorduk. Kaçmaya başladık, peşimize üç ya da dört polis takıldı. ... Marx kimsenin ondan beklemeyeceği bir çeviklik içindeydi. Bu çılgın kovalamaca bir süre devam etti, tam o sırada bir yan sokağa ve oradan da iki sokak arasındaki bir ara geçitten polislerin arkasına çıktık. Böylece kendimizi kaybettirdik.”
Liebknecht’in sözünü ettiği sokak Tottenham Court yolunun arkasında, Rathbone sokağı ve Newman sokağı arasındaki Newman pasajı, Marx’ın evinin bulunduğu Dean sokağına giden yol üzerinde olduğundan onun iyi tanıdığı bir yer. Marx’ın, Fransız devrimcisi, 1848’de Paris Komününde savaşan, Emanuel Barthelemy ile eskrim –kılıç sporu- yaptığı salon da hemen oradaki Rathbone pasajında. Esasen son derece sağlıksız, karaciğer sıkıntıları olan, cilt rahatsızlıklarından mustarip Marx belli ki, çevikliğini bu eskrim sporuna borçluydu. Eskrim maçlarında çevik hareketlerle zorladığı Barthelemy’i ise Warren sokağında çalıştığı yerde işvereni maaşını vaktinde ödemediği için öldürünce idam edilen, Marx’ın Londra’da yaşadığı semtteki çevresini en iyi örnekleyen karakterlerden biri.
Marx’ın sık sık katıldığı, Blue Posts birahanesinde toplanan Komünist Kulübü de 81 Newman sokağı adresinde. Marx’ın öldüğü 1883 yılında kızı Eleanor’un yaşadığı ev de yine 13 Newman Sokağı adresinde.
Tottenham Court Yolu Marx’ın Londra’daki acılı anlarının da şahidi. Kaybettiği üç çocuğunu gömdüğü kilise mezarlığı bugün Whitfield bahçeleri olarak bilinen yer, Totenham Court yolu üzerinde 79 numara.
Totenham Court yoluna devam edip Bloomsbury’e geçince Alman devrimcilerinden Rus devrimcilerine dönüşüyor manzara. Bu sefer Rus devriminin babası Vladimir İlyich Lenin’in 1908’de Londra’da yaşadığı evi çıkıyor insanın karşısına. Duvarda mavi yuvarlak seramik, adres 36 Tavistock Place: Lenin, Sovyetler Birliğinin Kurucusu. Londra’ya 1902 – 1911 yılları arasında altı kez gelen Lenin, ilk kez, İngiliz kütüphanesinde, Rusya’da yer altında kısmen görebildiği Marx’ın eserlerini tümüyle okuma fırsatını burada buldu.
www.sebnemsenyener.com