Geçtiğimiz hafta, hiç yabancısı olmadığımız, Cumhurbaşkanı'na hakaret içerikli iki yargı haberi daha aldık.
Birinci habere göre:
6 Nisan 2020 tarihinde Zonguldak'ın Ereğli ilçesinde, sosyal medya hesabından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle gözaltına alınan 63 yaşında bir yurttaş tutuklandı.
İkinci habere göre:
Ankara'da Koronavirüs tedbirleri kapsamında 65 yaş üstüne getirilen yasak dolayısıyla evde kalması gereken 80 yaşındaki bir yurttaş, Facebook hesabında başkalarının yaptığı paylaşımları beğenmesi üzerine Cumhurbaşkanı'na hakaret suçunu işlediği iddiasıyla 5 Nisan'da evinden alıp karakola götürüldü. İfadesi alınan yurttaş, 1940 doğumlu olduğunu belirterek şunları söyledi:
"Bu konuda yanlış bir anlaşılma vardır ve benim devlet büyüklerine hakaret etme ve aşağılama gibi bir niyetim olmaz. Yanlış anlaşılma varsa hepsinin ellerini öper en içten duygu ile özür dilerim."
Ömürlerinin belki de son dönemlerini yaşayan bu iki sıradan yurttaşa cezaevi yolu görünürken hatta 80 yaşındaki yurttaşa "muktedirlerin" elini öptürmeye varan bir saygı ortamı oluşturulmuşken diğer yandan aynı yaşlarda bir başka yurttaş Alaattin Çakıcı cezaevinden konvoy eşliğinde tahliye oluyordu.
Borsacı Adil Öngen'in yaralanması, Gazeteci Hıncal Uluç'un yaralanması, Engin Civan'ın yaralanması, eski eşi Uğur Nuriye Kılıç'ın öldürülmesi, Karagümrük Spor Kulübü Lokali'ne yönelik silahlı saldırı davadasında "çıkar amaçlı suç örgütü kurmak ve yönetmek" suçunun hükümlüsü olan ünlü Ülkücü.
Evet aslında af niteliğinde olan ancak af yasası için TBMM'de 3/5 çoğunluk arandığı için Koronavirüs salgının getirdiği kaos ortamında bir nevi hile yoluyla pimi çekilmiş bir bomba gibi toplumun önüne atılan İnfaz Yasası'ndan yararlananlar arasında organize suç örgütü liderliğinden hükümlü Alaattin Çakıcı da vardı. Çakıcı, 20 Nisan 2020'de bir bahar akşamı Sincan Kapalı Cezaevi'nden tahliye edildi.
Çakıcı daha sonra kendisinin affedilmesinde emeği olanlara duygusal bir mektup yolladı. Mektubunda, "Yeni infaz yasası ile esaretten kurtulup özgürlüğüne kavuşan tüm mahkûm arkadaşlar, şahsım ve hepimizin özgür olmasına vesile olan MHP Genel Başkanı ve dünya Türklerinin yaşayan efsanevi son Türkmen Beyi Sayın Devlet Bahçeli'ye ve bu yasanın diğer mimarı, son dört yıldır devletimizin bekası için Batı Emperyalizmine asla taviz vermeyen Devlet Başkanımız Sayın Tayyip Erdoğan'a kendi adıma ve özgürlüklerine kavuşturdukları tüm mahkûm arkadaşlar adına en derin saygılarımı arz ederim" ifadelerini kullandı.
Bir yanda tutuklanma korkusuyla "yanlış anlaşılma varsa hepsinin ellerini öper en içten duygu ile özür dilerim" demek zorunda kalan sıradan bir yurttaş diğer yanda kendisini özgürlüğe kavuşturan muktedirlere "en derin saygılarını arz eden" sıradan olmayan bir yurttaş Alaattin Çakıcı.
Bildiğimiz bir gerçek varsa İnfaz Yasası'nın çıkmasında en etkili kişinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğudur. Ancak aynı Erdoğan, tutuklanma korkusu yaşayan o iki yurttaşın işlediği iddia olunan suçun da mağduru konumunda.
Mağdur Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı sitesindeki biyografisinde şöyle yazıyor:
"Recep Tayyip Erdoğan, 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde yüzde 46,6 oy alarak büyük bir zafer kazanan AK Parti'nin Genel Başkanı olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 60. Hükûmetini kurdu ve tekrar güvenoyu aldı.
12 Haziran 2011 seçimlerinden de daha büyük bir zaferle çıktı ve yüzde 49,8 oy alarak 61. Hükûmeti kurdu.
10 Ağustos 2014 Pazar günü, Türk siyasi tarihinde ilk kez doğrudan halkın oylarıyla ve ilk turda 12. Cumhurbaşkanı seçildi.
16 Nisan 2017 tarihindeki halk oylamasında kabul edilen Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının partili olabilmesinin önünün açılmasının ardından Recep Tayyip Erdoğan, 21 Mayıs 2017 tarihinde gerçekleştirilen 3. Olağanüstü Büyük Kongrede, kurucusu olduğu AK Parti'nin Genel Başkanlığına yeniden seçildi.
24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 52,59 oy oranıyla yeniden Cumhurbaşkanı seçildi.
16 Nisan 2017'de kabul edilen Anayasa değişikliği ile hayata geçirilen Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi'nin ilk Cumhurbaşkanı olarak 9 Temmuz 2018 tarihinde yemin ederek görevine başladı."
Evet 80 yaşında bir yurttaş tarafından mağdur edildiği belirlenen Recep Tayyip Erdoğan'ın biyografisinden ve siyasi pratiklerinden bildiğimiz gibi ülkeyi tek başına yönetme gücünün sahibi.
Şimdi yukarıdaki iki yurttaş gibi binlerce yurttaş karşısında "mağdur" sıfatını haiz Erdoğan'ın "mağdur" sıfatının ne anlama geldiğine bir bakalım.
Mağdur, sözlüklerde şöyle tanımlanmış: Gadre uğramış, haksızlık ve zulüm görmüş, hakkını alamamış, kıygın.
"Gudre" den gelen ve "gadr" mastarından türemiş "mağdur" kelimesi dilimize Arapça'dan geçmiş. Arapça'da "gadr", sözleşmeden dolayı vefasızlığa uğrama, ahdi bozma veya ahdin bozulması; mağdur ise; ahdi sebebiyle vefasızlığa uğramış, ahdi bozulmuş ve zarara uğramış kimse anlamına geliyormuş.
İşte yargısal bir süreçte gözü kapalı adalet tanrıçası Themis'in elindeki terazinin bir ucunda 80 yaşında, onu hapse atmakla tehdit eden elleri öpen sıradan yurttaş öbür tarafında ise 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 52,59 oy oranıyla Cumhurbaşkanı seçilen ülkenin en güçlü kişisi var. Üstelik tanrıça Themis şimdiye kadar 100 bin soruşturma ve 30 bin davada teraziyi 130 bin kez tartmak zorunda kalmış. İnsan düşünmeden edemiyor asıl trajedi yaşayan "tanrıça Themis" mi, bu kadar fazla yükü kaldıramıyor mu, terazisinin hep yanlış tarttığını bilmeyen bir tanrıça olur mu diye?
Bu davalar için asıl mesele bu kadar basit sanırım. Ey yargıçlar! Ters giden bir şeyler yok mu? Her şeye muktedir olanın mağdur olması mantık kurallarına aykırı değil mi?