Faturalarını ödemek için, beş gününü satan iki gün alan, gelecekte geleceği planlayan, hedefleri kovalarken kendisinden uzaklaşan, ruhu arkada kalan, temel duygusu sevginin yerini korku ve kaygıları alan sıradan bir kişi olan Bronnie Ware bankadaki kağıt üzerinde güvenli işini bırakmaya karar vererek kendi serüvenini yaşamak adına cam fanusun dışına çıkmaya karar verir. Bu ilham veren yaşam yolculuğu boyunca hayatını bir şekilde idame ettirebilmek adına kendini ölüm döşeğindeki hastalara bakıcılık yaparken bulduğunda; özgürleşmenin de etkisi ile kendisi ile iç ahenk diğer insanlarla da dış ahenk kurmayı başarır. Seçimleri ve deneyimleri sayesinde kendi farkındalığındaki sıçramaları, yaşadığı sahicilik ve yaşattığı samimiyet çerçevesinde; onlara "keşkeler" ini soracak cesareti bulur. Sonuçta çok satan bir kitap ortaya çıkar. Adı da;
"Ölmeden Önce En Çok Pişman Olduğumuz Beş Şey"
Yüzlerce kişinin ortak paydada verdiği beş cevap dikkat çekicidir.
1. "Keşke başkalarının benden beklediği hayatı sürmek yerine düşlerimi gerçekleştirme cesaretim olsaydı." 2. "Keşke bu kadar çok çalışmasaydım." 3. "Keşke duygularımı dile getirmeye cesaretim olsaydı." 4. "Keşke arkadaşlarımla ilişkimi sürdürseydim." 5. "Keşke kendime daha çok mutlu olmak için izin verseydim."
Peki, sizde bu beş sorunun cevabı nedir?
Ware'den farklı olarak biz de cevaplara sizin zaviyenizden bakıldığında "doğru yapmıyorum" diyorsanız bu aşamada bir iki satır kelam edelim o zaman.
1 - Karar verirken başkalarının etkisi altında kalıyorsunuz; kendinizden yola çıkamama sorunu var demektir. Başkalarının gemilerinde kaçak yolcu olmaktan vazgeçip dümene geçme cesaretini göstermeniz gerekir Kararlarınızı siz almasınız. Unutmayın! Başkalarının maymununu sırtınıza alırsanız sizinki ormana kaçar ve kaybolur. Geri kalan hayatınızı onu arayarak geçirebilirsiniz. Bir an önce kendi maymununuzu bulun ve sırtınıza alın. ''Sadece ben" demeyin ama her zaman " önce ben" diyin. "Kendi hikayenizi yazın, başkalarının hikayelerini değil! 2 - Çok çalışıyorum diyorsanız, keyifsiz çalışıyorsunuz demektir. Güçlü yönlerinizi ve tutkularınızı kariyere yansıtamama sorununuz olabilir. Para kazanmak, statü sahibi olmak ve fark yaratmak hiç bir zaman sizin kendinizle ilgili değildir. Hayatınızın herhangi bir döneminde sahip olup kaybedebileceğiniz şeylerdir. Bir an önce güçlü yönleriniz, değerleriniz ve tutkularınızla örülmüş "varoluşsal bir kariyere" ulaşmaya çalışırsanız iyi olur. Çalışmada özne olacağınız, kuşatıcı bütünlüğe ulaşacağınız varoluşsal bir kariyere ulaşırsanız, artık alarm saatini kurmaz, bir dakika bile çalışmış sayılmazsınız.
Unutmayın! En büyük başarısızlık tatminsiz başarıdır! Yaratmaya çalıştığınız sanal insanı dış dünyada başarılı kılıp Genel Müdür bile yapsanız; başarıyı boş eller ve kalplerle karşılamak zorunda kalabilirsiniz. Her şeyiniz vardır ama içinde siz yoksunuzdur! 3 - Başkalarını aklınızla yönetmeye çalışıyorsunuz ve ''ahenk sorunu'' yaşıyorsunuz demektir. Başkalarına karşı "sahici" olun. Küçük çocuklar bile samimiyetle samimiyetsizlik arasındaki farkı yakalar. Kendinizi aklınızla başkalarını kalbinizle yönetin! 4 - Kök duygusu (geçmişe pozitif bağlanma) sorunu var demektir. Çevrenize ve dostlarınıza zaman ayırın. Nihilist ve egoist olmayın. Almak değil sınırsız ve bedava bir kaynak olan koşulsuz sevgiyi vermek sizi yükseltir! 5 – Kesinlik, netlik ve kontrol ihtiyacınız çok fazla demektir.. Karar alırken, konfor alanınızın dışına çıkamıyorsunuz. Sizi konfor alanınızda tutan korkularınızı tutkularınızla yer değiştirmeniz gerekir. Güçlü olmanız yetmez, düşlü de olmalısınız. Kendiniz aşan bir amaca hizmet ettiğinizde korkularınızdan arınıp düşünüzün peşinden tutku ve cesaretle yola çıkabilirsiniz. Ölümün olduğu bir dünyada neyin kesinlik ve netlik ihtiyacı mümkün olabilir Allah aşkına?
Ware'in yolculuğu 40 yaşından sonra başlamış.
Peki bir insanın veya sizin yolculuğunuz ne zaman başlıyor?
40'ından sonra mı?
Farkından sonra mı?
Tabii ki farkından sonra...
Neleri fark etmeliyiz?
Farkındalık yeterli mi? Değil tabi ki... Kabul edip, içselleştirmek lazım! Sorumluluk üstlenip, aksiyon almak lazım. Konfor alanının yani bir anlamda 'garantili mutsuzluk' alanının dışına çıkmak lazım. Bunun için gerçekçi bir benlik anlayışı lazım. Kapının tokmağını dışarıdan içeriye almak lazım.
Korkularla tutkuları yer değiştirmek lazım. Kararları alırken ve verirken kendinden yola çıkmak lazım.
Akıl ve kalbin aynı dili konuşuyor olması lazım.
Başkalarının şarkısını değil, kendi şarkınızı söylüyor olmanız lazım.
Hepsinin ötesinde fabrika ayarlarımıza geri dönmek lazım. Zira hepimiz muhteşem bir empatiyle ve sevgiyle kuşatılmış olarak doğduk ve şimdiki zamanı doyasıya yaşadık. İstersek gene özümüze dönebiliriz.
Otomatik pilottan çıkıp farkındalık ve empatiye, korkudan sevgiye, gelecek zamandan şimdiki zamana geçmek tekrar '' var olmak'' her zaman mümkün...
Yoksa, Farabi'nin dediği gibi; "Var mısın ki, yok olmaktan korkuyorsun?"