Birçok aile bugünlerde diyabetli olsun olmasın çocuklarını okula göndermekle ilgili karar vermeye çalışıyor, gönderenler ise endişe içinde buldukları her şeyi okuyor. Hepimiz pandeminin gidişatı ile ilgili belirsizlikten dolayı endişe içindeyiz ama öte yandan yaşamlarımızı da sürdürmeye çalışıyoruz. Hiç kuşku yok ki her çocuğun okula gidiş kararı bireyseldir ve buna aileler karar verecektir. Diyabetli çocuklarla ilgili sorun ise daha karmaşık; çünkü salgının başından beri risk grupları arasında, hiçbir ayrım yapılmadan "diyabetliler" de sayıldı ve birçok aile çocukları ile ilgili sakinleştirilmesi çok zor bir endişe girdabına itildi. Öyle ki, geçenlerde 927 Tip 1 diyabetli çocuk ailesinin cevapladığı bir ankette, bizlerin çocuklarınızı okula gönderin önerimize rağmen ailelerin yüzde 50'si göndermeyeceğini söylüyor. Covid endişesi sürüyor ve ailelerin kararına saygı duymaktan başka yapacak bir şey yok. Öte yandan ise çocuklarını okula göndermek isteyen diyabetli çocuk ailelerinden "Okula gitmesinde bir sakınca yoktur" diye rapor isteniyor.
Diyeceğim bir kısmı gerçek ama çoğu abartılardan kaynaklanan yıpratıcı bir endişe döneminden geçiyoruz. Bizler izlediğimiz diyabetli çocuk ailelerine ve ülkemizdeki bütün diyabetli çocukların yakınlarına başta Instagram olmak üzere çeşitli yollarla ulaşıyoruz ve onları doğru bir şekilde bilgilendirmeye çalışıyoruz. Bu yazıda ise geçen hafta yapılan Uluslararası Çocuk ve Adolesan Diyabet Birliği Kongresi'den elde ettiğimiz en son bilgiler çerçevesinde Covid-19 ve Diyabet ilişkisi üzerinde duracağız.
Genel olarak Covid-19'la ilgili risk faktörleri arasında (> 70 yaş erkek, obezler, beyaz olmayan topluluklar, kronik hastalıklar, … diyabet) diyabet sayılmakla birlikte, bunun hangi tür diyabet (Tip 1, Tip 2, kötü kontrol, çocuk, erişkin?) olduğu belirtilmiyor. Ayrıca burada belirtilen risk, yakalanma ihtimali ile ilgili değil; yakalandıktan sonra hastalığın seyri ile ile ilgili bir tahmini içeriyor. Yakın zamanda yayınlan verilere göre, ABD'de hastaneye yatan ve yatmayan 295 çocuk vakanın (Toplam vakaların yüzde 1,7'si) arasında diyabetli çocuk yok. Benzer durum ülkemiz için de geçerli. Ülkemizde en çok çocuk Covid-19 vakası izleyen Marmara Çocuk Bölümü'nün yatan vakaları arasında da diyabetli olan yok. Bu nedenle nadir durumların dışında diyabetli çocukları risk grubu içinde saymamak gerekiyor. Diğer yandan diyabetli çocukların bağışıklık sistemlerinde enfeksiyonlara yakalanma bakımından hiçbir eksiklik yok ve şu andaki veriler, diyabetli çocuklardaki Covid-19 sıklığının yaşıtlarından kesin olarak fazla olmadığını gösteriyor.
Çocukların genel olarak Covid-19'a daha az yakalandığı ve yakalananların da hafif atlattığı görülüyor. Bunun nedeni olarak da çocukların nazal mukozalarında "angiotensing converting enzim" gen aktivitesinin düşük olması gösteriliyor. Genel olarak bu günlerde diyabetli çocukların glukoz değerlerini hedef aralıkta tutmanın ve genel önlemleri almanın dışında yapacak bir şey olmadığını söyleyebiliriz.
Covid-19'a bağlı Tip 1 diyabet sıklığında bir artış yok. İngiltere Kuzey Batı Londra'dan sıklık artışına ait yayınlanan veriler (Bu veriler, 2 merkez ele alınarak yazılan az sayıda vakaya dayanıyor; bir araştırma değil. Bu seride yer alan yeni tanı almış Tip 1 diyabetli çocukların önemli bir kısmında COVİD +'liği de gösterilemedi) İtalya ve Almanya verileri ile desteklenmedi. Bir vakada Covid-19 sonrası antikor negatif diyabet gelişti (diyabetojenik etki?) ama neden sonuç ilişkisi kurulamadı. Buna karşın, Covid-19 günlerinde diyanetik ketoasidoz adını verdiğimiz, vakaların daha ağır tablo ile başvurma sıklığı arttı. Bunun nedeni olarak rutin klinik bakımın azalması, Covid korkusundan hastane gitmede gecikme, yani Tip 1 diyabet tanısındaki gecikme gösteriliyor.Diyabetli çocuklarda Covid-19 bulguları diğer çocuklardan farklı değil ama en sık bulgulardan birisi kan şekeri yüksekliği olduğu bildiriliyor. Genel olarak ateşi 2 gün >37.5 derece üzerinde olan çocuklarda boğaz süprüntüsü alınıp test yapılması öneriliyor. Son olarak ise, Tip 1 diyabetlilerde HbA1c >yüzde 10 ise ve/veya diyabet süresi >15 yıl ise kötü seyir riski olduğu bildiriliyor.
Okula dönme konusu: Diğer çocuklardan bir farkları yok. Aileler kendi kararlarını kendileri vermeli ve ama biz örneğin okula gidiş kararı bakımından Tip 1 diyabetli çocukların yaşıtlarından hiç bir farkı olmadığını düşünüyoruz. Yani diyabetli çocuklara yaşıtları gibi davranılmalıdır. Yakın zamanda yayınlanan ve ABD'deki meslektaşlarımızın gözlemlerini ve önerilerini anlatan yazıda belirtildiği gibi "Diyabetli birçok çocuk için okullar; diyabet bakımı, günlük sağlık gözetimi ve yeterli beslenme açılarından bir cankurtaran halatı rolü oynamaktadır". Dolayısıyla bizler yeterli önlem alınmak koşulu ile diyabetli çocukların okula dönmesinden yanayız
Covid olan çocukların tedavisi: Kendi yaşıtlarından hiçbir farkı yok. Akciğer tutulumu bulgusu yoksa Favipiravir vermeye genel olarak gerek yok. Aşağıdaki önlemlerin alınması yeterli.
Grip aşısı, D vitamini, Propolis vs. kullanımı gibi öneriler: Ülkemizdeki sağlık otoritelerinin yeterli miktarda Grip aşısı ithal etmemesi nedeniyle, Tip 1 diyabetli çocuklar da Grip aşısı bulamıyor ve bu nedenle de birçok ailen endişe içinde. Oysa, Tip 1 diyabetli çocuklar, gripe yakalanma sıklığı ya da gripin seyri bakımından yaşıtlarından farklı değiller. Yalnızca enfeksiyonlar kan şekeri dengesini bozduğu için öneriliyor bu aşı. Diyabetli çocuklara ayrıca Zatürre aşısı yapılması konusunda da bir öneri bulunmuyor. Kaldı ki bu iki aşının da Covid-19'un önlenmesine hiçbir etkisi yok. Bulunabilirse diyabetli çocuklara Grip aşısı yapılması iyi olur ama bulamadık diye panik olmaya da gerek yok. Aynı şekilde, Tip 1 diyabetli olsun olmasın çocuklara bağışıklık sistemleri güçlensin diye D vitamini ve son zamanlarda meme büyümesi yaptığını gözlediğimiz Propolis gibi maddelerin verilmesine kesin olarak gerek yok. İnsanın bağışıklık sistemi en güçlü sistemlerden birisi ve bu tür maddelerle güçlendirilecek bir sistem de değil.
Covid-19 pandemisi zorluklar yanında fırsatlar da yarattı. Örneğin tıp pratiğinde, Tele-Tıp (Online randevu) gibi konular güncel hale geldi ve uzaktan izlem ve veri aktarımına dayalı sensörlerin değeri daha çok anlaşıldı. Bilgi teknoloji uzmanları ile etkileşimlerimiz arttı ve onların da ekibin üyesi olmaları gerektiği görüldü. "Sosyal Medya"nın olumlu kullanımı arttı ve örneğin biz bu dönemde Instagram üzerinde çok başarılı bir "Online Diyabet Kampı" yaptık. Öte yandan ise evlere tıkılı kalan bazı çocukların glisemik kontrolü iyileşti, bir kısmının ise hareketsizliğe bağlı hiperglisemisi daha fazla oldu, uyku ve öğün düzenlerinde bozulma görüldü. Bu dönemde ailelerin günlük yaşam düzenin korunmasına odaklanması önem taşıyor; mesela ailelerin "hep beraber geç yatıyoruz" davranışı doğru değil.
Daha önce bahsettiğimiz yazıda sözü edildiği üzere "Öyle bir noktadayız ki bu pandeminin gidişatı hakkında kesin olan tek şey devam eden belirsizliktir. Diyabetli çocukları ve gençleri desteklemek için eşgüdümlü, genişletilmiş ve duyarlı halk sağlığı sistemleri için bildiklerimiz konusunda alçakgönüllü ve sabırlı olmaya ve bunları gayretle savunmaya devam etmeliyiz".