Komplo teorilerini sevmem. Bunun birden çok nedeni var. Bu nedenler, Ala El-Asvani'nin Diktatörlük Sendromu (İletişim Yay., 2020) kitabında üzerinde durduğu nedenlerle çokça kesişiyor. Komplo teorileri, diğer pek çok şeyin yanı sıra "diktatörlere sınırsız yetki tanıyıp muhalefetten tümüyle kurtulma imkânı verdiği için en tehlikeli diktatörlük semptomlarından biridir." Bu nedenle politik alanda onlardan olabildiğince uzak durmakta yarar var.
Gelgelelim politika, sadece somut durumun somut tahlilini yapmayı değil, çeşitli varsayımları akılda tutmayı gerekli kılan etkinliktir. Bu durum, hukukun siyasallaşıp, siyasetin hukuksallaştığı bir bağlamda biz anayasa/siyaset hukukçularına da ek mesai çıkarıyor. Hele ki Türkiye gibi anayasanın suistimal edildiği ve Anayasa'ya karşı hilenin yaygın biçimde uygulandığı bir ülkede bu evleviyetle böyle. Dolayısıyla komplo teorisine kaçmayan anayasal olasılıkların üzerinde durmak meşru bir uğraş.
Malum, Türkiye siyasetinin en önemli gündemlerinden birini anayasa değişikliği oluşturuyor. Recep Tayyip Erdoğan'ın "yeni anayasa" çıkışından bu yana düşük yoğunluklu da olsa anayasa gündemi canlandı. Yeni anayasa arayışının hangi amaçlarla gündeme getirildiği şeffafça ortaya konmadığı için bu konuda çok sayıda varsayım üretiliyor. Bu varsayımlar, doğal ve kaçınılmaz olarak komplo teorilerinin sınırlarında geziyor. Ayrıca Cumhur İttifakı'nın bileşenlerinden AK Parti (289 Mv.), MHP (48 Mv.) ve BBP'nin (1 Mv.) toplam milletvekili sayısının (Meclis başkanının oy hakkı yoktur) Anayasa değişikliği için gerekli sayının, yani 360'ın altında kalması bu gündemin hangi amaçla ortaya atıldığı sorusunu haklı biçimde sorduruyor. Bu bakımdan milletvekili transferleri olasılığı sıkça dillendiriliyor. Bir diğer ve daha az dillendirilen olasılığı "ara seçim" oluşturuyor. Fakat HDP hakkındaki kapatma davası gündemi ve çoğunluğu HDP'li milletvekilleri hakkında olan yeni fezlekeler dikkate alındığında bu olasılık hiç de yabana atılır cinsten değildir.
Bu yazıda, ara seçim olasılığını komplo teorisine kaçmadan, derinlemesine ele almak istiyorum.
Öncelikle şu karmaşanın giderilmesinde yarar vardır. Ara seçim, erken seçim demek değildir. Erken seçim, olağan zamanda yapılması gereken milletvekili seçimlerinin, Meclis'in veya Cumhurbaşkanının (kendi seçiminin de yenilenmesi kaydıyla) alacağı bir kararla erken bir tarihte yapılmasını ifade eder. Türkiye'de bu çok yaygın bir uygulamadır. Haziran 2023'te yapılacak müstakbel milletvekili seçimlerinin erkene alınması durumunda bir erken seçim söz konusu olur.
Buna karşılık ara seçim; ölüm, istifa veya diğer nedenlerle (örn. yargı kararları sebebiyle üyeliğin düşmesi) mecliste boşalan üyelikler için yapılan seçimleri ifade eder. Anayasa'nın 78'inci maddesinde düzenlenen ara seçim, her seçim döneminde bir defa yapılır ve genel seçimden otuz ay geçmedikçe ara seçime gidilemez. Ancak, boşalan üyeliklerin sayısı, üye tam sayısının yüzde beşini (yani 30 milletvekilini) bulduğu hâllerde, ara seçimlerinin üç ay içinde yapılmasına karar verilir. Genel seçimlere bir yıl kala (yani somut durumda Haziran 2022'den itibaren) ara seçimi yapılamaz. Bunlardan başka, Anayasa'ya göre bir ilin veya seçim çevresinin TBMM'de üyesinin kalmaması durumunda, boşalmayı takip eden doksan günden sonraki ilk pazar günü ara seçim yapılması zorunludur.
Türkiye'de ara seçim olasılığı pekâlâ vardır. Hâlihazırda 15 milletvekili sandalyesi boştur. Erdin Bircan (Edirne), Kazım Arslan (Denizli), Markar Eseyan (İstanbul) yaşamlarını yitirdikleri için; Tanju Özcan (Bolu), Bedia Özgökçe Ertan (Van), Ayhan Bilgen (Kars), Adnan Selçuk Mızraklı (Diyarbakır) ve Fatma Kaplan Hürriyet (Kocaeli) belediye başkanı seçildikleri için; Mevlüt Çavuşoğlu (Antalya), Abdülhamit Gül (Gaziantep), Berat Albayrak (İstanbul), Süleyman Soylu (İstanbul) ve Lütfi Elvan (Mersin) kabineye atandıkları için; Musa Farisoğulları (Diyarbakır) ve Leyla Güven (Hakkâri) ise haklarında kesinleşmiş yargı kararları bulunduğu için milletvekili sıfatını yitirdi.
Bu kişilerin yerine milletvekili seçilmesi için parantez içinde yazdığım on bir ilde ara seçim yapılmasına dönük bir karar alınabilir. Ne var ki bu bir zorunluluk değil, yani ihtiyaridir.
Buraya kadar yazdıklarımdan sonra şimdi ağzımdaki baklayı çıkarabilirim. Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı/AK Parti genel başkanı Erdoğan, partisinin meclis grup toplantısı sonrası gazetecilere yaptığı açıklamada, "Süreç neyse bu süreç aynen işleyecektir. Bu konular Meclis'e gelir, Meclis Komisyonları müzakerelerini yapar. Genel Kurul'da da eller hemen iner kalkar" diye konuşmuştu. Bu aceleciliğin bir anlamı olsa gerekir.
Basına yansıyan haberlere göre 24 milletvekili hakkındaki dokunulmazlık dosyaları TBMM Anayasa Adalet Karma Komisyonu'na sevk edildi. Kuşkusuz başka dosyalar da bulunuyor. Fakat salt bu dosyalarda ellerin "hemen inip kalkması" ve devamında vekillerin ceza alıp kararların kesinleşmesi olasılığında bile bu durumun ara seçime bakan bazı etkileri olacağını görüyoruz.
Fezlekelerde adı geçen 20 milletvekili HDP üyesi. Ayrıca 3 milletvekili CHP, 1 milletvekili ise DP üyesi.
Bir an için bu fezlekelerle bağlantılı olarak sürecin tamamlandığı ve milletvekillerinin düşürüldüğü varsayımında, önceki boş sandalyelerle birlikte toplam 21 ilde 39 sandalye için ara seçim yapılması söz konusu olacak görünüyor. Bu illerde yapılacak ara seçimlerde seçilecek milletvekili sayıları ise şu şekilde oluyor.
Dikkat edileceği üzere, böylesi bir olasılıkta boşalan üyelik sayısı 30'un üstüne çıktığı için ara seçim zorunlu hâle geliyor.
Anılan senaryonun tam olarak böyle işleyeceğini söyleyemeyiz. Fakat bir an için böyle olduğunu düşünelim. 2019 yılındaki Belediye Başkanlığı seçimlerinde partilerin aldığı oy oranlarının aynen geçerli olduğunu varsayarsak, benim D'Hondt sistemine dayanarak yaptığım hesaplamaya göre AK Parti'nin Ağrı, Denizli, Gaziantep, Hakkâri, Kars, Kocaeli, Siirt Şanlıurfa ve Van'dan birer milletvekili kazanması mümkün görünüyor. Bunların yanı sıra, AK Parti'nin Diyarbakır'dan da en az 2, İstanbul'dan da en az 4 milletvekili daha kazanması olası bulunuyor. Bunların yanı sıra, MHP'nin de Mersin'den 1 milletvekili çıkarma ihtimali vardır. Dolayısıyla varsayımsal tablo tam olarak şu şekildedir:
Bu tabloda net olarak görünmese de Antalya, Bolu ve Diyarbakır, Kars ve Mersin'deki oy oranlarındaki yakınlıklar dikkate alındığında AK Parti'nin zorlaması durumunda buralarda da birer milletvekili daha çıkarma ihtimali yok değil.
Ancak eğer bir ara seçim yapılacak ise bu sürecin 22 Haziran 2022'den önce tamamlanması gerekiyor.
Sonuç itibarıyla, fezlekelerin sonuca bağlanıp milletvekilliklerinin düştüğü senaryonun gerçekleşmesi durumunda, 2019 yerel seçimlerindeki oy oranlarına göre Cumhur İttifakı adayları, en az 17 yeni milletvekili kazanacak görünüyor. Bu sayı kolaylıkla 23'e de çıkabilir. Yani bir ara seçim kararı alınması durumunda dahi anayasa değişikliği yapacak çoğunluğa ulaşılması garanti değildir ama olasılık dışı da değildir.
Böylesi bir ihtimalde, İYİP'ten veya CHP'den ayrılan ya da ayrılacak olan bağımsızların durumu yaşamsal olacaktır. Diğer bir olasılık ise HDP'nin kapatılması ve seçimlere hiç katılmaması ve/veya bağımsız adaylarla girmeye zorlanması olabilir. Bu durumda da arzulanan nisaba ulaşılabiliyor.
Bunlardan başka, yaygın bir ara seçimin ülkeyi bir erken seçim atmosferine sokma ve/veya bir ön deneme niteliği taşıyabileceği de düşünülebilir.
Görüldüğü gibi olasılıklar içinde olasılıklar bulunuyor.
Anayasa'nın, iktidarı sınırlamak amacından sıyrılarak var olan iktidarın pekiştirilmesine hizmet ettiği ve manevra aracı hâline geldiği bir ülkede, bu tür olasılıkları düşünmek zorunda bırakılmamız dahi içler acısı hâlimizin bir göstergesi sanıyorum. Başta dediğim gibi komplo teorisi üreten bir konuma sürüklenmek istemediğim için daha ötesine geçmiyorum.