Vagus.tv’de Serdar Akinan yazmış; ‘Gezi operasyonları geliyor’ demiş. Bunun sinyali olarak da Redhack’e düzenlenen operasyon ve Barış Atay’ın gözaltına alınmasını göstermiş.
‘Bir duyum’dan yola çıkarak yazmış Akinan yazısını.
O ‘duyum’a göre AK Parti Gezi Parkı olaylarını bir devrim girişimi olarak kabul edecek ve ‘ava’ başlayacak, fezlekeler hazırlanmaya başlamış, demiş... Yani İddianın özetine göre; Gazeteciler, oyuncular, avukatlar, işadamları ve Gezi Parkı'na bir şekilde gitmiş, destek vermiş birçok ‘bilinir’ kişi tutuklanacak.
Bundan 10 yıl önce bu iddia ile karşılaşsak şüphesiz komplo teorisi olarak kabul edecektik. Bugün ise siyaseten mantıksız bulsak dahi dikkate almama, kulaklarımızı tıkama şansı tamamen elimizden alınmış bulunmakta.
Gerçi bugünlerde siyasi analizlerin de teori düzeyinden öteye gidememesinin sebebi tamamen raydan çıkmış bir politika ile yönetiliyor oluşumuza bağlı olabilir.
Şöyle ki; Böylesi bir operasyon tamamen Başbakan'ın nasıl bir siyasi yol izleyeceğine bağlı olarak ciddiye alınabilir veya alınmayabilir.. Başbakan'ın yol haritasına ise bilgi, tecrübe ve akıl-mantık yetişemiyor çoğu zaman.
Başbakan’ın hangi olay karşısında nasıl bir tutum sergileyeceğini önceden kestirebilmek neredeyse imkânsız.
Hele konu Gezi Parkı’ysa.
Biz Başbakan'ı keskin hamlelerin adamı olarak tanıdık.
Gezi Parkı’nın da onu çileden çıkarttığına tanıklık ettik.
Olası bir operasyonun tek okuması ‘Zaten Başbakan bunu cezasız bırakmazdı, beklenen oldu’ olacaktır.
Yok bir ‘Gezi operasyonu’ olmazsa da buna gelecek seçimler, yumuşak siyaset kararı filan gibi açıklamalar getirilecektir.
Şöyle düşünelim; günümüz Türkiyesinde bir gece yarısı kapınız çalınıp, eviniz aranıp, ‘olası bir şüphe’ ile ‘olası bir örgüt’e bağlanıp tutuklanabiliyorsunuz.
Telefonlarınız, internet hareketleriniz tamamen gözetim altına alınabiliyor. Yaptığınız tüm ‘özel’ görüşmeler hayatınızda daha önce görmediğiniz, tanımadığınız bazı ‘rütbeli’ adamlar tarafından canlı olarak dinlenlenebiliyor.
Ünlü bir oyuncu dahi olsanız ‘ses benzerliği’ bahanesi ile dört gün gözaltında sorgulanabiliyorsunuz.
Üstelik daha sonra hiçbir açıklama yapmadan, hiçbir akıl kârı sebep ortaya sunulmadan tutuklanabiliyor veya serbest bırakılabiliyorsunuz.
Polisin artık ‘niyet okuma’ yetkisi var.
Geçen hafta T24 ortaya çıkarttı biz de öğrendik; MİT hâkimlerle işbirliği yaparak sahte isimlerle dinleme yapabiliyor. Üstelik bunu gazetecileri dinlemek için yapıyor. Yani ne yasa tanınıyor, ne hukuk.
Ve bu yargı içi gizli faliyetler ortaya çıkınca da bir cezası olmuyor.
Şimdi çok yakın tarihte yaşananlardan söz ettik ama biraz daha ileri bir tarihe gidersek; gazetecilerin, akademisyenlerin, yani işi düşünce ile kalemle olan insanların da terörist olarak yargılandığı keyfi tutuklamalar ve keyfi salıvermelere rastlıyoruz.
Yani bugün bir Gezi Parkı operasyonu olsa olur.
Kimse buna şaşıramaz.
Şimdi hâl böyleyken Serdar Akinan’ın ortaya attığı ‘yeni operasyon geliyor’ iddiasına gülüp geçmek, deli saçması demek de imkânsızlaşıyor.
‘Her Türkiyeli bir gün kodesi tadacaktır’ esprisi zaman ilerledikçe ete kemiğe bürünüyor.
Ülkenin dönüştüğü korku imparatorluğu hız kesmiyor ki.
Gezi Parkı olaylarında yaşananlara o cepheden kimse nedenlerini anlamak için bakmadı ki.
Hangi hamleler, hangi üslup bu ‘ayaklanmaya’ neden oldu diye düşünen olmadı ki.
Aksine telekinezi, faiz lobisi, gezi zekâlılar gibi argümanlar yaratıldı.
Sonuç şu; Şaşırma eşiğimiz çok düştü. Normalde güleceğimiz şeyleri de ciddiye alır olduk, çünkü biz gülerken gülerken gerçek oldu o espriler.
‘Dünya buna müsaade etmez, Amerika mutlaka dur der’ filan gibi tespitlerin de çoğu zaman havada kaldığını, Türkiye’nin dış politikaya uyumlu, herhangi bir bilinçle hareket etmediğini de deneyimleyerek anladık.
Yazıyı bitirirken herkese şu soruyu sormak isterim; Kim kendinden emin şekilde, Gezi Parkı yeni bir operasyona dönüşüp karşımıza çıkmaz diyebilir?
Twitter: @ttatari