"Çözüm süreci" bitti biteli HDP'nin uğradığı sistematik saldırıları hiçbirimiz inkâr edemeyiz değil mi?
"İllegal bir yapı" olarak tanımlanmak, halk nezdinde "suçlu" ilan edilmek istendiklerini görebiliyoruz değil mi?
Tutuklu vekilleri,
Tutuklu eski eş başkanları,
Tutuklu belediye başkanlarını,
Tutuklu parti çalışanlarını görmezden gelemeyiz değil mi?
Her an yeni bir vekilin daha dokunulmazlığının kaldırılması için oylama yapıldığını fark etmiyor değiliz değil mi?
Peki HDP'nin seçimlerde kazandığı belediyelere tek tek kayyım atandığından da haberimiz olmama ihtimalimiz yok değil mi?
Kusura bakmayın, çok soru sordum.
Sordum çünkü,
Yönetimlerine el konan 24 belediyeden söz ediyoruz, Meclis'in 3. büyük partisinden söz ediyoruz, onlarca tanınmış siyasi figürden söz ediyoruz… Ediyoruz etmesine de yine biz bize!
Yine muazzam derin bir sessizlik içinde ülke.
Hadi tamam ülke genelinde bir sessizliğe de alıştık diyelim ama "aydın kesim" neden sessiz?
Oysa yıllardır "bir diğerinin hakkına sahip çıkmazsan sahip çıkacak bir hakkın da olmayacaktır" minvalinde yazılar, söylevler, sloganlar atılıyordu…
Ama doğru, mesele "ötekiler" olunca standartlar da değişiyordu, unutmuşum!
Hele bu "ötekiler"in "en tehlikelisi" Kürtler mevzu bahis olunca bazı solcuların dahi dili tutulurdu!
Demokrasi, barış, kardeşlik söylemleri, iddialı analizler, kadere müdahale etmeye talip olacak kadar yüksek yorumlar birer rakı sofrası nidasından öteye geçemezdi mesele Kürtler olduğunda.
Sağcılar zaten belli, mevcut erk onlar ve tutumları tüm ülkeye sirayet etmiş durumda.
Kafayı kaldıranı fişliyor, eziyor, suyunu çıkarıyor ve yok ediyor.
İyi ama işler de biraz fazlaca tuhaf bir noktaya gelmedi mi ey ahali?
Tamam azınlıkları sevme, tamam Kürtlerden nefret et, HDP'den hoşlanma ve asla oy verme.
Fakat soluk alma şansı otoriter bir güç tarafından elinden alınıyorsa da çık sahneye haklarını savun.
Çünkü onların hakkı senin, benim, çoluğun çocuğun hakkı aynı zamanda, inan buna!
Hatta sadece buna inan.
Diğer inançları boşver, diğer siyasi görüşleri, toplumsal öğretilmişlikleri filan hepsini bir kenara koy kardeşim.
Ortada tek bir gerçek kalır; hakkı yenenin yanında olmak gerekir.
Bu komşun da olsa, kavgalın da olsa böyledir.
Bu, insanlığın en basit koşuludur.
Sağa-sola, yazara-çizere, politikacıya kalmadan sen sahip çık haklara.
Çık ki hak-hukuk diye bir mevhum kalsın meydanda!
İnsanların neredeyse tüm siyasal hakları, en önemlisi de seçme ve seçilme hakları ellerinden alınmış, itiraz edeni sorgusuz sualsiz götürüveriyorlar. Ve bunu herkesin, tüm memleketin gözü önünde yapıyorlar. Hiç kimseden de ses çıkmıyor.
Daha ne günler göreceğiz kim bilir;
Bu teyze tipi söylenme repliği son yıllarda hayatlarımızın sorusu oldu adeta.
Baksanıza HDP "mücadele kararını" erken seçim çağrısıyla açıkladı.
Bu bile daha neler göreceğimizin sinyali.
HDP'yle açık açık hareket etmeye cesareti olan bir siyasi parti çıkarsa tabii!
Cezaevlerinin siyasetçilerle dolu olmasına bir şekilde destek veren CHP'den ve Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan en ufak bir beklentiyi dahi doğuran seçim ihtimali bile ölü bir seçimdir bana göre.
Hele HDP için bu tartışmasız bir sonuçtur.
Yıllardır CHP'nin, özellikle HDP'nin uğradığı haksızlıklarda oynadığı rol gayet aşikârdır.
Seçmek zorunda bırakıldığı an, hele de biraz "birliktelik vurgusu" yapılsın CHP'nin o an iktidar partisi ne isterse onu yapacağını çok çok iyi biliyoruz.
Şaka değil; Meclis'in 3. partisinin uğradığı haksızlıklara "kınıyorum" demekten öteye gidemeyen bir muhalefet liderinden söz ediyoruz.
Ben aslında işler o noktaya kadar bile gelebilir mi emin değilim, ama izleyelim ve görelim…