Süper Lig’de 2016-17 sezonunu Beşiktaş’ın şampiyonluğuyla tamamladık. Bu sezonda biz takımların sportif performans sonucu topladıkları puanlar ve bunun havuz gelirleri üzerinden istatistiki analizlerini yapacağız. Bu analizde son üç yılın sportif performansı, yani topladığı puanların dağılımına bakacağız. Son üç yılda Süper Lig’de kulüplerin topladıkları puanlar nasıl bir dağılım göstermiş ve buna bağlı olarak nasıl bir havuz gelirlerine ulaşılmış, bunların karşılaştırmalı analizlerini sizlerle paylaşacağız. Bunun için son üç yılın Lig tablosundaki puanları ve o yıllara ait havuz gelirlerini analizimize temel alacağız.
Bu analizdeki temel amacımız: Son üç yılda Sportif performans ve havuz gelirlerinin dağılımı ne kadar rekabetçi olmuş? Toplanan puanlar ile elde olunan parasal gelirler ne kadar adil? Bu yapı ile rekabetçi denge nasıl kurulmuş ve mevcut rekabeti maksimize edebiliyor mu? Bu yapı sürdürülebilir mi? Var olan yapı Türk futbolunun kalitesini ve rekabet düzeyini yukarıya taşıyabilir mi? Bunların analizlerini elimizdeki somut verilere göre yorumlamaya çalışacağız.
Son üç sezonda takımların topladıkları puanların toplamı sırasıyla 834, 849 ve 851. Takım başına ortalama puan yıllar itibariyle 46.3, 47.2 ve 46.3 olarak gerçekleşmiş. Buna göre maç başına takımların kazandıkları ortalama puan ise 1.36, 1.39 ve 1.40 civarında gerçekleşmiş. Son üç yılın takım başına ortalama puanı 46,93 görülüyor.
Tablo:1’den de görülebileceği üzere, Süper Lig’de son üç yılda takımların maç başına topladığı ortalama puan yıllar itibariyle, 1,36-1,39-1.39 olarak gerçekleşmiş. 2014-15 sezonuna göre maç başına ortalama puanda yükseliş var.
Son üç yılda Süper Lig’de Medyan puan ise 2014-15 sezonunda 40 puan iken, izleyen sezonlarda sırasıyla 45 ve 43 puan olmuş.
Bir ligde takımların ve o ligin rekabet gücünü, takımların rekabetçi dengeden ne kadar uzaklaştıklarına bakarak karar verebiliriz. Rekabetçi bir ligde takımların puanları arasında derin uçurumlar olmaz. Eğer, takımlar arasında kopmalar varsa, bu ligde takımların kazandıkları puanların standarttan uzaklaştıklarını bize gösterir. Normal bir dağılımda takım puanları arasındaki farkların çok yüksek olması, o ligde kalite problemi olduğunu bize gösterir.
Rekabetçi denge açısından soruna yaklaşırsak, takımların aldıkları puan toplamlarının merkezden/dengeden uzaklaşması, takımlar arasında rekabetin azaldığını gösterir. Yani, bir takımın topladığı toplam puan, standarttan ne kadar uzaklaşırsa, standart sapma o kadar büyür. Bu da rekabetin orta ve uzun vadede ölümü anlamına gelir.
Peki, Standart sapmanın (biz buna rekabetçi dengeden uzaklaşma da diyebiliriz) büyük veya küçük olması neyi ifade eder? Normal bir dağılımda takım başına kazanılan puanların toplamı, normal dağılımdan uzaklaşırsa, bu ligde puan bazında hesaplanacak standart sapmanın büyüdüğünü anlarız. Yani, standart sapma büyüdükçe, ligde bazı takımların daha fazla, bazılarının ise daha az puan topladıkları anlaşılır. Futbol açısından bakıldığında, bu doğal karşılanabilir ancak, bunun da bir sınırı olmalıdır. Aksi, halde bir ligi domine eden takım sayısı azaldıkça, o ligin futbol kalitesi ve buna bağlı olarak reytingi düşer. Bu ise, uzun vadede sportif performansın gerilemesine neden olur. Ki, bu durum istenilen/beklenen bir durum değildir. Bu nedenle bir ligin rekabetçi dengesi, o ligin kalitesini belirler. Dengede rekabet arttıkça, rekabetçi denge yükselir.
Yukarıdaki verilerimizde de görüldüğü üzere, son üç yılda Süper Lig’de takımların topladıkları puan bazında standart sapma büyüyor. 2014-15 sezonunda 15,71 olan standart sapma, bir sonraki sezon biraz daha normalleşip küçülerek 14,55 puana gerilese de, 2016-17 sezonunda standart sapma tekrar 14,71 puana yükselmiştir. Son üç yılın ortalama standart sapması ise 14,99 puan olarak gerçekleşmiş durumda. Yani, Süper Lig’de normal puan dağılımı baz alındığında, takımlar arasında olması gereken standart puan dağılımından 14,99 puan daha fazla bir dengesiz dağılımın olduğu görülüyor. Bu dağılım Süper Lig’de oynanan futbolun kalitesi bakımından bize güvensizlik veriyor. Bu denli büyük standart sapma, takımlar arasında sportif rekabet gücü bakımından uçurumların olduğunu bize gösteriyor. Üç yılın ortalaması olan 14,99’luk bir standart sapma, yine son üç yılın ortalaması olan 46,93’lük ortalamanın neredeyse 1/3’üne karşılık geliyor.
Takımların sezon sonunda kazandıkları puanlarının, Süper Lig’deki merkezi puan dağılım ölçülerinden, yani aritmetik ortalamalardan ne kadar uzaklıkta olduğunu, gösteren Süper Lig Puan standart sapması bugün itibariyle kulüpler arasında dengesiz bir rekabetin olduğunu bize gösteriyor.
Süper Lig’de son üç yılda takımların elde ettikleri puanlar üzerinden puan standart sapmasını hesapladığımızda, Süper Lig’in adeta kalp atışlarını gösteren aşağıdaki tabloya ulaşıyoruz.
Bu tabloya göre son üç yılda Süper Lig’de ortalama rekabet düzeyi beş büyük lige göre anlamlı bir çizgiye ulaşmış gibi görünse de, bizim hala rekabet konusunda yapmamız gereken ödevlerimiz bulunuyor. Bunların başında da, hala standart sapmalarımız yüksek kabul edilebilir. Burada biz 10’un altını hedeflemek zorundayız. 10 veya bunun altında bir standart sapma, Süper Lig’i normal dağılıma oldukça yakınlaştırır. Bu ise bizim rekabet gücümüzün artması, futbol kalitemizin yükselmesi anlamına gelir. Yani, sürdürülebilir bir finansal büyümeyi de bu şekilde yakalayabilme şansına kavuşmuş olabileceğiz.
Aşağıdaki tabloyu yorumlayacak olursak;
2014-15 sezonuna göre Süper Lig’de daha dengeli bir rekabetten bahsedebiliriz. 2014-15’te standart sapmamız, yani normal dağılımdan sapma oranımız 15,71 puan iken, bu sapma 2016-17 sezonunda 14,71’e gerilemiştir. Rekabetçi denge açısından en uygun sezon 2015-16 sezonu olarak görünüyor. Bu gelişimi olumlu değerlendirmekle birlikte, burada olumsuz gelişme olarak karşımıza ortalama puandaki yükseliş çıkıyor. Rekabetçi denge açısından hem standart sapmanın, hem de ortalama puanın düşmesi gerekiyor. Çünkü, ortalama puan yükseldikçe, standart sapma da yükselmeye başlar. Yani, takımların elde ettikleri puanların ortalamadan farkı büyümeye başlıyorsa, rekabetçi denge de zayıflamaya başlıyor demektir. Bu bağlamda, aşağıdaki grafikten de görülebileceği üzere, bizim ortalama puanda da yükselme yerine aşağı yönlü hareket etmeyi hedeflememiz gerekir. Bunun uygulamaya yansıması ise son dakikaya kadar heyecanın devam edecek olması, dişe diş mücadelenin artacak olmasıdır. Bunun gerçekleşebilmesi ise tamamen Anadolu takımlarının rekabet güçlerinin yükselmesine bağlıdır. Üç büyüklerin dışında bundan mutsuz olacak görülmeyecektir. Ancak, artan mücadele ve rekabet gücü, ligimizin de kalitesini yukarı çekecektir.
Son üç sezonda şampiyon olan takımların ve düşen takımların puanları da tabloda gösterilmektedir. 2016-17 sezonu dışındaki iki sezondaki düşen takımların puanları birbirine yakın olması rekabetçi denge açısından olumlu değerlendirilebilir ama düşme potasındaki puanların 40’a yaklaşması rekabetçi dengeyi daha da yukarı itecektir. Bu sayede, ligin standart sapması da küçülebilecektir.