***
Mademki, seçim sath-ı mailine girdik, ben de bu hafta yazıma oy vereceğim Emek ve Özgürlük İttifakı'nın açıklamasıyla gireyim. Buyurun okumaya:
Halkların Demokratik Partisi, Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştükten sonra, başkanlık için Emek ve Özgürlük İttifakı'nın da aday göstermeyeceğini açıkladı. Anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanlığı için Kemal Kılıçdaroğlu'na oy vermek zorunda kalacağım.
İttifakın gazetecilerden soru almadan açıklamasını yaptığı toplantıdan ben nedense hafif bir üstten hava sezdim, belki de yanılmışımdır. Açıklamada Kılıçdaroğlu'nun adı geçmedi ama özellikle demokrasi, insan hakları, çevre başta olmak üzere taviz vermeyecekleri konuların altını kalın kalın çizdiler. Bu konularda söz aldıkları belli oluyor.
TRT Dış Yayınlar
Biliyorsunuz ben gazeteciliğe TRT'de başladım. Önce haber merkezindeydim, sonra sağcılar gelince beni yurt dışı yayınlara gönderdiler. Bir süre de orada çalıştıktan sonra yeniden haber merkezine geri dönmüştüm.
Bu fotoğraf, yurt dışı yayınlarda beraber çalıştığım arkadaşlarım tarafından gönderildi. Aralarında Kerime Senyücel (eskiden Kasaba'ydı), Duygu Baykal, Mina Tansel...
* Kitap yasakları, TÜİK’in Kürtçe sansürü, siyasi paylaşımlardan işten ayrılmalar ve çıkarılmalar ve adli para cezaları... 13-20 Mart sansür gündemi Susma Platformu'nda.* 42. İstanbul Film Festivali 7-18 Nisan'da sinemaseverlerle buluşuyor. Ayrıntılı bilgi için tıklayın.
Geçen hafta diyerek başlamaktan nefret ediyorum ama yine öyle başlayacağım. Geçen hafta yayınladığım hastane fotoğraflarım umduğumdan çok daha fazla ilgi gördü. Ne yazık ki, elimde daha fazlası olmadığı için, bu hafta evde nekahet dönemini geçirirken izlediğim yerli televizyon dizilerini anlatacağım.
Daha önce defaatle belirttiğim gibi, hiç yabancı kanal üyeliğim yok. Karşımdaki televizyonda ne çıkarsa o. Sayesinde birkaç kuruş kazandığım "Yargı"yı bir kenara bırakırsak, en beğendiğim iki dizi, "Ömer" ve "Aile".
Orijinali İsrail'de çekilen Ömer, dindar bir aile ile "laik" bir dul kadının hikâyesi. Gökçe Bahadır, Selahattin Paşalı, Barış Falay ve Merve Dizdar müthiş döktürüyorlar. İtiraf edeyim ki, bu kadar çok tesettürlü hanımefendinin ve de din adamının oynadığı bir dizinin bu kadar hoşuma gitmesine ben de biraz şaşırdım.
Seyrettiğim diğer dizi olan Aile'de arkadaşlarım Nur Sürer ve Nejat İşler oynadıkları için bakmaya karar vermiştim. Ve itiraf edeyim ki, ne olduğunu anlamadığım hâlde ona da takıldım biraz. Kıvanç Tatlıtuğ ve Serenay Sarıkaya'yı sanki biraz karışık gibi duran hikâyede izlemek yine de fena değildi. Dizinin ilerleyen bölümlerinde ortaya ne tür bir ana-oğul takıntısının çıktığını görmek ilginç olabilir. Tek korkum dizinin sonunda hepimize "Bu seyrettiğiniz aslında gerçek değil, dijital gerçeklik" diyecekler ve ben kahrımdan gideceğim.
Bir de affınıza sığınarak, tamamını değilse bile belli bölümlerini her hafta izlediğim "Üç Kız Kardeş" dizisinden bahsedeyim. Bu dizide başrol kızla başrol oğlan her üç dakikada bir birbirlerini yanlış anlayıp kavga ettiklerinden sürekli izlemek çok zor. Niye izlediğimi sorarsanız, itiraf edeyim, başrol delikanlısı Cihangir'den komşum Nihal Yalçın'ın boyfriendi Berker Güven.
Bir diğer izlediğim dizi olan Camdaki Kız'dan artık her an vazgeçebilirim. Öte yandan Kızılcık Şerbeti'yle ilgili oldukça olumlu, "laik" yorumlar alıyorum. Haftaya birkaç bölüm izleyip sonuçtan sizleri de haberdar edeceğim.
Bizim mahalleden deprem bölgesine TIR'larca dayanışma yardımı Samandağ'a gitmişti. En son sefere mahallenin muhtarlarından Fehime Esen ve Halil Kalafat da katıldı. Bu kez ağırlıklı olarak çocuklar için malzeme götürdüler. Muhtarlarımız herkesin elinden geleni yaptığını ama bir de ağır yağmur yağınca durumun çok kötü olduğunu söylediler. Siz bu yazıyı okurken belki onlar da dönmüş olurlar.
* İster Halk TV olsun, ister KRT olsun ve hatta isterse Tele1 olsun, bir daha ciddiye alıp Muharrem İnce üzerine program yaparlarsa gerçekten olay çıkaracağım. Benden söylemesi...
Üyesi olduğum İnsan Hakları Derneği İHD'nin İstanbul toplantısı. Hapishanelerde İnfazda Eşitlik ve Umut Hakkı sempozyumu.
İster 18 olun, ister 88 Eric Clapton, Sting, Phil Collins, Mark Knopfler'in birlikte sahne aldığı bu parçaya mutlaka kulak kabartın: Money for Nothing.
Tuğrul Eryılmaz kimdir? Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü. Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı. İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı. Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi. 1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti. Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı. Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi. |