‘Çapulcu musun vay vayEylemci misin vay vayGaz maskesi ala benziyorBiber gazı bala benziyorBenim TOMA’m bana sıkıyorBulunur bir çaresi halk ayaktadırTaksim yolunda barikattadırÇapulcu musun vay vayEylemci misin vay vay’.
2 Haziran 2013...
Taksim Gezi Parkı’nda ağaçların kesilmesine gösterilen tepki bir anda çığı gibi büyüyor ve tüm Türkiye’ye yayılıyor.
O sırada Başbakan olan Tayyip Erdoğan bu masum çevreci eylem karşısında gazaba geliyor, polis biber gazıyla, copları ve TOMA’larıyla hiç bir şiddete başvurmayan insanları göz altına alıyor.
Erdoğan çıkıyor:
“Bir kaç çapulcunun halkımızı yanlış bilgilendirmek suretiyle tahrik etmesine pabuç bırakmayız”.
‘Çapulcu’ sözcüğü bir anda Türkiye’de liste başı oluyor!..
Örneğin, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu katıldığı bir nikah töreninde:
“Bu iki çapulcuya ömür boyu mutluluk dilerim, onlardan yeni çapulcular bekliyorum”.
Gezi eylemlerini destekleyenlerden iş adamı Cem Boyner protestolara ‘Ne sağcıyım, ne solcu, çapulcuyum çapulcu’ pankartıyla katılıyor.
Ünlü yönetmen Zeki Demirkubuz Gezi eylemleri sırasında yurt dışında olduğunu belirtiyor, ekliyor:
“Ben bu ülke için hapis yattım, şimdi de bu ülke için sinemayı bırakıyorum, bundan sonra çapulcuyum”.
Dünya çapındaki düşünür Noam Chomsky Gezi’ye destek verenler arasında:
“Gezi ile dayanışma içinde ben de çapulcuyum”.
Gezi’ye ilginç desteklerden biri Adana’dan geliyor. Orada kurulan bir seyyar kütüphaneye ‘Çapulcu Kütüphanesi’ adı veriliyor.
Türk Dili Kurumu sözlüğüne göre çapulcunun anlamı şu:
‘Başkasının malını alan, talan eden kimse, yağmacı’.
Gezi eylemlerine katılanlar, çevreyi korumak isteyenler:
‘Başkasının malını mı alıyor, bir yerleri talan mı ediyor?..’
Tam tersine, o insanlar ‘talan edilmek istenen’ çevreyi korumak amacıyla ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla, Erdoğan’ın kullandığı ‘çapulcu’ sözcüğü yerine hiç oturmuyor. Bunun herkes farkında.
Hatta, o nedenle Türk Dil Kurumu’nun (TDK) sözlüğünde çapulcu sözcüğünün anlamının değiştirildiğine ilişkin rivayetler dolaşıyor.
TDK bunu yalanlıyor.
Böyle bir rivayetin çıkmış olması bile, üstelik daha 2013’te, yani ‘otoriter tek adam rejiminden’ önce, Erdoğan’ın kurmak istediği ve kurduğu düzenin niteliğini daha o zamandan gösteriyor.
Devletin kurumlarının Erdoğan’a nasıl uyum gösterdiğinin habercisi olarak.
Gezi protestolarının yoğunluğunu kaybettiği 2013 Temmuz ayında Erdoğan aynı deyimi kullanmayı sürdürüyor. İmam hatip liseleri mezunları derneğinin düzenlediği iftarda Erdoğan:
“Bu olaylara karşı kararlı duruşumuz nasıl bir fren oluşturduysa, ileriki dönemlerde de çapulculara fırsat vermeyecektir. Kamu düzenini bozmak isteyenler çapulcudur”.
O tarihlerde oluşturduğu ve sonradan hiç bir işe yaramayan ‘Akil İnsanlar Heyeti’ni’ eleştirenleri de, Erdoğan yine ‘çapulcu’ olarak niteliyor.
‘Çapulcu’ sözcüğüne duyulan tepki öylesine artıyor ki...
Gezi eylemleri sırasında ‘çapulcu’ ile ilgili 150 yakın şarkı yazılıyor. O yazılanlar tanınmış belli şarkıların, türkülerin bestesine uyarlanıyor.
Yazının başındaki ‘çapulcu musun vay vay’ onların en çok popülarite kazananlarından biri.
‘Entarisi ala benziyor’ şarkısına uyarlanıyor:
‘Şekerli misin vay vay,
Kaymaklı mısın vay vay’ diye bilinen şarkıya.
‘Çapulcu Türküsü, Çapulcu Senfonisi, Gaz Marşı Çapulcular, Barışta Çapulling, Çapulcuyuz’ dönemin ünlü şarkıları arasında.
Son olarak, bir kaç gün önce özel sektör öğretmenleri eylem düzenliyor. Aldıkları ücretin asgari ücretin bile altına düştüğünü, kendilerine zorla sözleşme imzalatıldığını, haklarını alamadıklarını haykıran özel sektör öğretmenlerinin karşısına yine polis çıkıyor:
“Copla, biber gazıyla, TOMA’larla!..
Öğretmenlere!..
Öğretmenlerine!..
Kendilerini yetiştiren insanlara!..
Teşekkür yerine, cop ve biber gazı!..”
Klasik tablo şaşmıyor, bazı öğretmenler göz altına alınıyor.
Sonra da Erdoğan kürsüye çıkıyor:
‘Bırakın artık bu boykotu falan, nedir bunlar?.. Siz eğitim mimarı mısınız yoksa, sokaklarda çapulcu olarak dolaşanlardan mısınız?..”
“Tek adam otoriter rejiminde” hiç şaşmıyor:
“Hakkını arayan işçi, doktor, sağlık çalışanı, çiftçi, öğrenci, emekli, çevreci, avukat, gazeteci, mesleği ve kimliği ne olursa olsun, Erdoğan’ın dilinde hak arayan herkes;
‘Terörist, çapulcu, sürtük, ahlaksız, hain, soysuz, alçak, şerefsiz, adi, rezil, çakal’.
Yerine göre.
Hak aramanın, yasal sınırlar içinde protesto hakkını kullanmanın karşılığı önce cop ve biber gazı, ardından hakaret”.
Bu ülkede hakkını arayan, adalete erişemeyen milyonlarca insan var.
“Ve Erdoğan her seferinde onlara hakaret ediyor hakaret ettikçe, milyonlarca insandan kopuyor. Son olarak ve nihayet en kutsal mesleklerden birinin sahibi olan öğretmenlere!..”
Bak Erdoğan, şimdi dikkat!..
“Onurlu ve aziz bir öğretmen çocuğu olarak, ben de çapulcuyum, çapulcu!..”
Seçimlerde görüşürüz Erdoğan!..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin ‘Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |