İhale ediliyor, ihale sonuçlanıyor ve bir firmaya veriliyor:
"İstanbul'da Marmara denizinin biyolojik arıtma tesisi yoluyla temizlenmesi için yasal ve teknik her türlü hazırlık tamam."
Ne zaman?.. 1994'te...
Dün o ihaleye giren firmalardan birinin temsilcisinden dinliyorum.
Biyolojik arıtma için İstanbul'da üç yer belirleniyor, Baltalimanı, Kadıköy ve Riva. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sosyal demokrat Nurettin Sözen döneminde.
1994'te Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçiliyor.
Ve o seçim sonrasında, "Erdoğan biyolojik arıtma tesisleriyle ilgili ihaleyi iptal ediyor".
İhaleye giren firmalardan birinin aynı temsilcisi devam ediyor:
"Biyolojik arıtma projesi iptal edildi ve o proje yerine, atık suların denizin dibine deşarj edilmesine (boşaltılmasına) dönük işlem başlatıldı."
Başlatılıyor, sonra ne oluyor?..
"1994 Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanı olmasıyla birlikte Marmara denizi kirlenmeye başlıyor."
Bu olayı dün 1989 ile 1994 yılları arasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış olan Nurettin Sözen de doğruluyor.
Erdoğan'ın 1994'te biyolojik arıtma projesinden vazgeçmesi bugün karşımıza en ağır faturayı çıkartıyor:
"Müsilaj... Deniz salyası..."
Akıntı, tuz seviyesi, sıcaklık ve kirlenme sonucu meydana gelen deniz salyası bitkisel canlıların aşırı çoğalması, buna bağlı olarak bakteriyel aktivitelerin artmasıyla oluşan yapışkan bir yapı.
Ama, deniz salyasının asıl nedeni:
"Evsel ve sanayi atıkları yoluyla denizi kirletmekten geçiyor, 1994'te biyolojik arıtma projesinin iptaliyle başlayan Marmara denizini kirletmekten..."
İstanbul'u 25 yıl AKP yönetiyor. Türkiye'yi 19 yıldır AKP yönetiyor.
Tayyip Erdoğan diyor ya:
"İstanbul'a ihanet ettik!.."
Kendi deyimiyle, o "ihanetin" en ağır faturalarından biri işte Marmara denizindeki deniz salyası. 18 milyon insanın yaşadığı, dünyanın sayılı kentlerinden İstanbul'u deniz salyası teslim alıyor. Deniz salyası ile ilgili olarak, birkaç gün önce diyor ki:
"Marmara'da karşımıza çıkan müsilajın kaynağı arıtılmadan denize bırakılan atık sulardır."
Bu aslında bir "itiraf".
İşte, sen Belediye Başkanı seçildiğinde, önünde hazır biyolojik arıtma projesi var. Ama, sen ne yaptın?..
"O projeyi iptal ettin."
Ve bugün "müsilajın kaynağı arıtılmadan denize bırakılan atık sulardır" diyorsun!..
Deniz salyası ile mücadele için Çevre Bakanı Murat Kurum İstanbul'da CHP'li belediye başkanlarını da çağırarak, iki gün önce bir "tören" düzenliyor:
"Salya ile mücadelenin başladığını belirten tören!.."
Murat Kurum'dan "yapacağız, edeceğiz" vaatleriyle dolu laflar!.. Senin partin 27 yıldır nerede?.. 27 yıldır İstanbul kirlenmesin, Marmara temiz tutulsun diye ne yapıldı da, şimdi nutuklar atarak, törenler düzenleyerek hâlâ zaman istiyorsun, "üç yılda çözeriz" diyorsun!..
Tören!.. Her şey şov, her şey gösteriş!..
O saçma sapan törende Bakan Kurum önemli bir söz söylüyor, bilerek söylemediğine eminim, çünkü o söz ta tepeye uzanıyor:
"Arıtma tesislerini ileri biyolojik arıtma tesislerine dönüştüreceğiz."
Ne?.. Biyolojik arıtma tesisi mi?..
Yani:
"1994 yılında Tayyip Erdoğan'ın iptal ettiği proje!..
O projeye şimdi geri dönüyorlar!..
27 yıl kayıpla!.."
27 yıl süreyle, sırtını bilime dönüyor, akıl şimdi başa geliyor ve biyolojik arıtma tesislerine dönmeye karar veriliyor.
Erdoğan sadece İstanbul'da değil, Türkiye'nin her yerinde çevreyi perişan eden kararlara imza atıyor. Sonra da:
"Çevre bizim işimiz, yeşil bizim işimiz."
"İhanet" ettiği İstanbul'da ara ki, yeşil alan bulasın, her yer beton.
Şimdi bir başka "ihanet" var:
"Kanal İstanbul."
Çeşitli alanlarda uzman bilim adamları, istisnasız hepsi, farklı açılardan Kanal İstanbul'un "İstanbul'u ve Marmara denizini öldüreceğini" söylüyor ama, o hâlâ aynı yerde ısrar ediyor.
Ya Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu:
"Deniz salyasını Kanal İstanbul bitirecek!.."
Her şeye rağmen, temelini atmaya hazırlandıkları Kanal İstanbul, eğer gerçekten yapılırsa, altı yılda bitiyor.
Altı yıl sonunda İstanbul zaten bir felaketle karşı karşıya. O felakete ek olarak, deniz salyasını Kanal İstanbul bitirecek ise:
"Demek ki, deniz salyası altı yıl daha devam edecek!.."
Karaismailoğlu ne söylediğini biliyor mu?..
Akıl, mantık, bilim iflas ediyor.
Biri "üç yıl" diyor, öteki "altı yılı" işaret ediyor. Ne uyum ama!..
Çevre Bakanı Kurum "tören" denilen, o anlamsız show sırasında deniz salyasını temizlemek için neler yapılacağını sıralıyor:
Biyolojik arıtmaya geçmek en başta geliyor. Sonrasında, gemilerin atık suları, evsel atıklar, çevreci tersaneler, deniz çöpleri eylem planı, derelerin kirliliklerinin denize akmasını engelleme, balıkçılık faaliyetlerini düzenleme gibi on beş, yirmi madde sayıyor.
"İyi de, 19 yıldır aklınız nerede?..
Herkes uyarıyor, Marmara denizi yıldan yıla hepimizin gözü önünde kirleniyor, her yıl özellikle yaz ayları, denize girme zamanında uyarılar daha da artıyor.
19 yıldır neden tek bir adım atmıyorsunuz?..
Murat Kurum, sen Çevre Bakanı olarak, üç yıldır Marmara için ne yaptın?.."
Şimdi "üç yılda temizleriz" vaadi...
Üç yıl sonra sen o koltukta değilsin ki!..
Ayrıca...
Özellikle sanayileşmiş ülkelerde... Evsel ve sanayi atıklarının Türkiye ile kıyaslanamayacak ölçüde yoğun olduğu ülkelerde...
O ülkelerin denizlerinde, göllerinde, akarsularında...
"Günümüzde deniz salyası ya da benzeri bir pisliğe, böylesine ağır ve yoğun bir kirlenmeye rastlayan var mı?.. Var mı o ülkelerde böyle bir pislik?.."
Bir de "çevreci" geçinmezler mi?..
Deniz salyası AKP iktidarının ülkeyi nasıl yönettiğinin temel manzaralarından biri.