-Konut satışları: Bu yılın ilk iki ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 1.5 azalma var.
-Beyaz eşya satışları: Bu yılın ilk iki ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 21 azalma var.
-Otomobil satışları: Bu yılın ilk iki ayında, geçen yılın aynı dönemine göre, yüzde 0.25 azalma var.
-Ağır ticari araç satışları: Son iki yılda yüzde 44 azalma var.
Piyasanın lokomotif sektörleri kan ağlıyor.
Ve bir buçuk yıl içinde Türkiye’nin kaderini belirleyecek Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Aday Tayyip Erdoğan, diğer adaylar henüz belli değil.
Asgari ücretten otuz yıl çalıştıktan sonra emekli olan bir kişiye 1.300 lira emekli aylığı bağlanıyor. Yani, asgari ücretin altında bir emekli aylığı.
Ve bir buçuk yıl içinde Türkiye’nin kaderini belirleyecek Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Aday Tayyip Erdoğan, diğer adaylar henüz belli değil.
Çiftçiye destek geçmiş yıllara göre, yarıdan fazla azalmış bulunuyor. Azalma yetmiyor, gübre ve motorin zamları o desteği zaten çoktan alıp götürüyor. Çiftçi kan ağlıyor, Türkiye tarımsal ürün ithal etmek zorunda kalıyor, her ay yeni bir ürün ithalatı daha kapıya dayanıyor.
Büyük kentlerde şiddet kol geziyor.
Büyük kentlerde geçim derdi kol geziyor.
Büyük kentlerde mutsuzluk artıyor. O kadar ki:
Son beş yılda kullanılan 7 milyon 200 bin kutu antidepresan ilaçları 12 milyon 158 bin kutuya yükseliyor. (CHP Kocaeli milletvekili Tahsin Tarhan’ın verdiği yasa önerisinden).
İnsanlar mutsuz, halkın yüzde 61’i mutsuz.
Ve böyle bir ortamda...
Türkiye bir buçuk yıl içinde Türkiye’nin kaderini belirleyecek Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Aday Tayyip Erdoğan, diğer adaylar henüz belli değil.
Buna yargının yürütmenin emrine girmesi sonucu, olağanüstü hukuksuzlukları, tutuklamaları, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde insan hakları ihlallerini, geçim sıkıntısını, sorgusuz sualsiz kamudan ihraçları, farklı alanlarda haksızlıkları ekleyin.
Tam da seçime giderken...
Bu durumda ne yapmak gerekiyor?
Önce “Seçim İttifakı” adı altında çıkartılan yasaya hiç bir demokratik seçim yasasında olması mümkün olmayan kuralları eklemek...
Mühürsüz oy zarfları, iki seçim pusulasanın aynı zarfa konulması, oy sandıklarının istenildiği yere taşınması, sandıkların polisin denetimine açılması, sandık başkanlarının memur olması...
Yüksek Seçim Kurulunun bu uygulamalara ses çıkarmayacak bir yapıya büründürülmesi...
Yargının yürütmenin emrine girmesine yol açan bir dizi düzenlemeye gidilmesi... İktidara ters gelebilecek karar veren yargıç ve savcıların sürülmesi...
Bütün bunlar Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki seçimde Cumhurbaşkanı seçilebilmesinin birer aşaması.
Geriye medya kalıyor.
Hangi medya? Medya zaten kolu bacağı kopmuş, tek gözü görmeyen, tek kulağı işitmeyen, sindirim organları çalışmayan, ölüm döşeğinde ağır bir hasta.
Sağlıklı gibi görünenler, gazeteci olmayan, gazeteci kılıklı birileri. Aslında onlar gazeteci kılığında, AKP fedaileri. Yandaş erbab.
Sözcü, Cumhuriyet, Birgün, Evrensel gibi bir kaç tane düzgün yayın yapan gazetenin, FOX TV, Halk TV gibi iki tane düzgün kanalın dışında, büyük çoğunluk AKP’nin yoluna seferber olmuş gazete ve TV’ler.
Bir de Doğan Medya var.
O da yediği yumruklarla sürekli geriye çekiliyor, çekiliyor, her çekilmede biraz daha kan kaybediyor. Ne kadar ödün verse, haber ve yorumlara ne kadar sansür uygulasa da, AKP’ye bir türlü yaranamıyor. Çünkü, Tayyip Erdoğan Doğan Medya’yı bitirmekte çok kararlı.
Buna bir de, özellikle Hürriyet’in Doğan Medya’ya geçtikten sonra, yıllarca inanılmaz kötü yönetimi eklenince, Hürriyet nam-ı diğer Amiral Gemisi de fena halde su almaya başlıyor.
Doğan Medya’nın TV kanalları da öyle. Verilen ödünle birlikte, düzgün habercilik anlayışından ciddi sapmalar, otosansür koca bir grubunu kemirmeye başlıyor.
Ama, unutulmaması gereken asıl şu.
Bir buçuk yıl içinde Türkiye’nin kaderini belirleyecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Tayyip Erdoğan aday, diğer adaylar henüz belli değil.
Bu durumda Doğan Medya’yı da halletmek gerek. Cumhurbaşkanlığına giden bütün pürüzleri ve pürüz gibi görünen ne varsa, hepsini temizlemek gerek.
Doğan Medya işte bu aşamada, Tayyip Erdoğan’a, bire bir “patron” diye hitap ederek, ona biat etmiş Erdoğan Demirören’e net 890 milyon dolara satılıyor.
Demirören o parayı nereden buluyor, nasıl denkleştiriyor, gerçekten o mu satın alıyor yoksa arkada başkaları mı var, bunlar çok ayrı konular.
Ama, gerçek şu ki, Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı seçimi yolunda her türlü engeli aşmakta olduğunu düşünüyor.
Bütün bunlara rağmen, yüzde 50 artı 1’i hâlâ bulabilmiş değil.
Doğan Grubu’nun el değiştirmesinden sonra da, bulacağı şüpheli.
Çünkü, el değiştirmiş grup, her şeye rağmen, eskisinden farklı olacak.