"Uluslararası örgütlerde itibar kaybının önüne geçmek için zihniyetimizi, kurumlarımızı ve kurallarımızı gözden geçirmeliyiz."
Bu söz ve tesbit Tayyip Erdoğan’a ait. O söz aynı zamanda bir itirafı içeriyor:
"İtibar kaybının önüne geçmek için..." Demek ki, bir itibar kaybı var!..
Nasıl olmasın?.. Geriye gitmeye gerek yok, hemen bugünlerden birkaç örnek...
"Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü 33 aylığına 397 bin 500 liraya makam aracı kiralıyor."
397 bin 500 liraya kiralama!..
Bu paradan çok daha ucuza araba satın almak varken, neden satın almıyor da, kiralıyor, o ayrı bir soru. Hazret bir de gerekçe açıklıyor:
"En ekonomik olanı seçtik."
Dalga geçer gibi!.. Ya bir de "ekonomik olmayanı" seçmiş olsaydı!..
O rektörü oraya kim atıyor?..
Tayyip Erdoğan.
Bir makam aracı kiralamaya dünyanın parasını dökmek...
"İtibar" nerede?.. "Kayıp!.."
Ya "zihniyet?.." O çoktan kayıp!..
"İtibar kaybının" önüne geçmek için Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk kolları sıvıyor. Daha mart ayında:
"Uzaktan eğitimde Çin’den sonra dünyada en başarılı ikinci ülke biziz."
Dalga geçer gibi. Yine aynı Ziya Selçuk beş gün önce:
"Uzaktan eğitim konusunda Türkiye’de dünyadaki üç - beş ülkeden biri. Dünyadaki en iyi dijital eğitim altyapısını kuruyoruz."
Eğitimciler aylardır bas bas bağırıyor:
"15 milyon öğrencinin yüzde 51’i uzaktan eğitimden yararlanamıyor."
15 milyon 88 bin 592 öğrenci var. Uzaktan eğitimden yararlanan öğrenci sayısı 7 milyon 383 bin 213. Geriye kalan 7 milyon 705 bin 379 öğrenci, Eğitim - Sen’in verilerine göre, uzaktan eğitimden yararlanamıyor.
Ziya Selçuk yeni bir açıklama yapıyor:
"Uzaktan eğitim için destek noktaları oluşturduk."
TV’ler uzaktan eğitimden hiç yararlanamayan öğrencilerle röportajlarla dolu. Ne "desteği", ne "noktası", ne "oluşturması!.."
Oysa...
"15 milyon öğrenciye her ay 60 GB Internet sağlanmasının maliyeti bir milyar lira. Sadece sigaradan on günde toplanan vergi geliri bir milyar lira. On günlük sigara vergisiyle 15 milyon öğrenciye bir ay boyunca Internet sağlamak mümkün."
Ziya Selçuk nerede bu bilgi karşısında?..
"İtibar" nerede ise, Selçuk orada, "kayıp!.."
Ayrıca...
Ziya Selçuk şunları da açıklamalı...
"Birinci sınıfların yüz yüze eğitime başladıkları okulların bazılarında pislikten geçilmiyor. Tuvaletleri çocukların aileleri temizlemek zorunda kalıyor!.."
Aylardır kapalı kalan o okullarda çalışanlar, aylardır ne işle meşgul ki, okul temizliğini yapmıyor ve çocukları pisliğe terkediyor?..
Ziya Selçuk bunu sorguluyor mu?..
Ayrıca...
Uzaktan eğitimin başladığı ilk gün "bir öğretmenin göğsünde Osmanlı rozeti" takılı!..O öğretmen ne demek istiyor?.. Okula yeni başlayan çocuklara neyi aşılamak peşinde?..
Ziya Selçuk o öğretmenle ilgili soruşturma açtırıyor mu?..
Mart ayında uzaktan eğitim ilk başladığında, çocuklara "Adnan Menderesi’in idam sahnesini" gösteren kişi vardı ya...
Ziya Selçuk "o kişi hakkında soruşturma başlattık" demişti ya...
Ne oldu o soruşturma?..
Unutturdular!..
"İtibar" nerede?.. "Kayıp!.."
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca...
Korona ile mücadelenin ilk günlerinde belli bir sempati kazanıyor, "itibara katkıda" bulunuyor. Ancak, zaman geçtikçe...
Örneğin, yoğun bakım ve entübe hasta sayıları artık açıklanmıyor. Neden?..
Ayrıca...
Eylül ayı başında Fahrettin Koca açıklıyor:
"Yoğun bakım doluluk oranı yüzde 68’dir."
Yine eylül başında, yine kendi açıkladığı verilere göre, "ağır hasta sayımız bin 76."
Bir kaç gün önce... Yine Koca açıklıyor:
"Hasta sayımız bin 456, doluluk oranımız yüzde 66."
Soru şu:
"Yirmi gün içinde hasta sayısı yüzde 35 artarken, yoğun bakım doluluk oranı nasıl düşüyor?.."
Haftalardır doğruluğu şüphe uyandıran veriler bu açıklama ile iyice şüpheli hale geliyor. Türkiye’de insanlar zaten artık o verilere inanmıyor.
Doğru olmayan, gerçek dışı açıklamalar, hele de korona ile mücadelede, Dünya Sağlık Örgütü ve diğer ülkeler katında "itibar" nerede?.. "Kayıp!.."
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak geri kalır mı, bir "müjde" de o patlatıyor:
"Tarımda büyüme oranıyla Avrupa ikincisi olduk!.."
Bu sözün neresinden tutacaksınız?.. Bakın, şuralarından:
AKP döneminde:
- Türkiye bir Hollanda büyüklüğünde tarım arazisi kaybediyor.
- Çiftçi sayısı 7 milyondan 5 milyona düşüyor.
- Çiftçinin bankalara borcu 2002 yılında 2.4 milyar lira iken, 2019 yılında 108 milyar liraya çıkıyor.
- 2002 yılında Türkiye gıda üretimi açısından dünyada kendine yeterli yedi ülkeden biri iken, son on sekiz yılda tarım ürünleri ithalatına 104 milyar 600 milyon lira ödüyor.
- Türkiye tam 128 ülkeden çeşitli tarım ürünleri ithal ediyor.
Buna rağmen, tarımda büyümede Avrupa ikincisiyiz!..
Bunların sonucunda...
"İtibar" nerede?.. "Kayıp!.."
1150 odalık Saray inşaatı, şaşaa, şatafat, pahalı ziyaretler, pahalı ağırlamalar, Ankara yetmiyor, Ahlat ve Göcek’te milyonlarca liraya mâl olan konutlar...
İstanbul’da bir Beylerbeyi Sarayı... Bir Huber Köşkü... Bir Dolmabahçe Sarayı... "Çalışma ve ağırlama" mekanları...
Cumhurbaşkanlığı bütçesinin her yıl anormal artışı...
Dünya liderlerini şaşırtan Saraylar, ağırlamalar...
İki de bir, Sarayda ziyafetler en alasından... Kabuller... Hediye dağıtmalar...
Kendisine sorulduğunda Tayyip Erdoğan:
"İtibardan tasarruf olmaz!.."
Şimdi kendi ağzından "itibar" nerede?.. "Kayıp!.."