"-Hükümeti devirmeye teşebbüs,
-Anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak değiştirmeye teşebbüs".
Olağanüstü ciddi suçlamalar.
Osman Kavala 18 Ekim 2017'de gözaltına alınıyor, 1 Kasım'da tutuklanıyor. Bir hafta sonra hapiste dördüncü yılını tamamlıyor.
Ne uğruna?..
Bu ölçüde ciddi suçlamalar nedeniyle tutuklanmasına rağmen:
Savcı tarafından sorgulanmıyor!..
Gezi olaylarını planladığı, 15 Temmuz darbe girişimine katıldığı iddiaları ile suçlanırken ve o iddialar çürürken, Kavala aniden "Çarşı ve Gezi olayları davasına dahil ediliyor".
Salt hukuk açısından anlamaya çalışırsanız, boşuna vakit kaybedersiniz, başınız döner, hukuk adına herhangi bir şey anlamak mümkün değil. Avukatlar her durumda dile getiriyor, "ne hukuk var, ne hukukun en küçük bir kırıntısı".
Savcı suçluyor ama, sanıklara hiç soru sormuyor, sanıkları sorgulamıyor.
Sadece sanıklara değil, avukatlara da soru sormuyor.
Kanıt yok
Suçlama var ama, o suçlamalara dayanak olan kanıt ya da kanıtlar nerede?..
Yok!..
Avukatlar duruşmada yargıçılara soruyor:
"Elinizde hangi somut kanıt var?.."
Yargıçlar bu soruya yanıt vermiyor.
Çünkü, yok!..
Ama, her duruşma sonunda:
"Kanıtların durumu ve suçun mahiyeti göz önünde bulundurularak, tutukluluk halinin devamına" karar veriliyor.
Önceki gün görülen Çarşı ve Gezi davasında kanıt konusunda, Çarşı sanıklarından biri örnek veriyor.
"Yargıtay kararında 'Türk Bayrağının yakılmasından' söz ediyor. Ancak, dosyada bayrak yakmayla ilgili bir kanıt yok".
Avukatların itirazlarına da, hukukun vereceği bir yanıt yok:
"Mahkemeniz Yargıtayın bozma ve birleştirme kararıyla ilgili beyanda bulunmamızı istedi. Ama, biz dosyaları görmedik. Görmediğimiz dosyalar hakkında beyanda bulunmamızı istediniz. Yargıç sıfatıyla görüş isteyebilmeniz için önce dosyalara erişim hakkını sağlamanız gerekir".
Diyorum ya, salt hukuk açısından Osman Kavala davasını anlamak, boşuna vakit kaybı.
Baştan sona hukuka aykırılıklarla dolu.
Çarşı davası çoktan kapanmış ve fakat yeniden açılmış Gezi davası ile birleştiriliyor, aynı davaya aniden Osman Kavala da karıştırılıyor.
Nasıl bir bağlantı ise!..
Önceki gün Çarşı - Gezi davasında bazı sanıkların ifadeleri durumu daha netleştiriyor:
Arda Mutlu:
"Biz bu davadan beraat ettik, aradan yedi yıl geçti, şimdi böyle bir şey çıktı ortaya. Savunma yapın dediniz, ama avukatlar savunma bile yapmıyor. Dosyaları birleştirdiniz ama, birleştirilen dosyada biz kimseyi tanımıyoruz".
Mücella Yapıcı:
"Aynı iddianame ile iki kez yargılandım, beraat ettim, beraatim kesinleşti. Sonra aynı iddianame ile yine yargılandım. Yine beraat ettim ama, yine buradayım".
Avukat Tuğçe Duygu Köksal:
"Müvekkilimi suçluyorsunuz, ona yöneltilen suçun ne olduğunu öğrenmek istemiştim, reddettiniz".
Bu gerçeklerden sonra hukuk aramak mümkün mü?..
Avukatların başından beri dile getirdikileri gibi, Osman Kavala davası bir hukuk davası olmaktan çıkıyor, artık siyasal bir inada dönüşüyor.
Tekrar tekrar altını çizmek gerek, Osman Kavala davasında hukuk aramak artık nafile, örnekler ortada.
Ancak, yine de hukuk arayan, hukukun gereklerinin yerine getirilmesini isteyen kurumlar var, hayır burada değil, yurt dışında.
"Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kavala için aylar önce tahliye kararı veriyor. Ama, Türkiye'de, anayasada yer aldığı halde, AİHM kararına uyulmuyor, Kavala aylardır tahliye edilmiyor!!!!!"
Bu kez devreye Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi giriyor. Hukuksuzluk uluslararası soruna dönüşmek üzere. Çünkü:
"Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Türkiye'den Kavala ile ilgili AİHM kararının uygulanmasını talep ediyor. Karara uyulmaması halinde, Türkiye'ye yaptırım sürecinin başlatılacağını bildiriyor".
Bu çok vahim bir durum.
Nedir "yaptırım"?..
Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınmasına kadar uzanabilecek bir süreç olabilir.
Askıya almak gibi bir siyasal karar Türkiye ile ilişkilerin dondurulması anlamına geliyor ki, bunun ardından sıranın ekonomik yaptırımlara gelmesi sürpriz olmaz.
"Böyle bir durum 12 Eylül askeri darbesi sırasında bile yaşanmıyor, Avrupa Konseyi Türkiye'yi 12 Eylül darbesi sırasında bile Konsey'den atmıyor, ama şimdi bunu düşünmeye başlıyor".
Bir takıntı, Kavala takıntısı, nereden ve neden kaynaklanıyor, belli değil.
Kavala'yı hapiste tutmak, artık çok net, siyasal bir inat ama, konuyu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin gündemine taşıyacak kadar anlaşılmaz o inadın nedeni belli değil.
Belli olan, Osman Kavala'nın her türlü hukuksuzluk sonucu dört yıldır hapiste olması.
"Tutukluluk tam bir işkenceye dönüşüyor, dava hukuk tarihine çoktan geçiyor, bu dönemin örnek davası olarak".