“Kanunlar:
-Şüpheye yer vermeyecek şekilde açık, net ve anlaşılabilir olmalıdır.
-Kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermelidir”.
Nedir bu?..
Anayasa Mahkemesi’nin 2016 ve 2017 yıllarında verdiği altı ayrı kararda vurguladığı “hukuk devletinin ön koşulları” tanımı, kısaca hukuk devletinin vazgeçilmez ilkeleri.
Herhangi bir yasa hem iktidarın keyfi önlemlerine karşı koruyucu olacak, hem de yasa “açık, net ve anlaşılabilir” olacak.
“Aksi halde, o yasa Anayasaya aykırı”.
Tıpkı, şimdi AKP -MHP ortaklığının getirmek istediği “basın özgürlüğünü yok eden, gazetecilere keyfi biçimde üç yıla kadar hapis cezası öngören sansür yasasının Anayasaya aykırı olduğu” gibi.
Bunlar diğer muhalif milletvekilleri gibi, Meclis Adalet Komisyonu’nda CHP milletvekili ve anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu tarafından da, çok açık ve “anlaşılabilir” dille aktarılan temel ilkeler.
Önerinin belirtilen anayasal ilkelerle ilgisi yok, her maddesi yasak ve sansürle dolu, ayrıca İletişim Başkanlığı ve Basın İlan Kurumu gibi, bazı kurumlara verilen imtiyazları içeriyor.
O sansür yasası ki:
“-Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak,
-Halka yanıltıcı bilgi vermek,
-İç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi,
-Kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse” diyerek, lastik gibi çekilen, keyfi ve genel, muğlak ifadelere yer veriyor.
İktidarın işine gelmeyen her haber “panik ve korku yaratmak” kapsamına alınabilir ya da “halkı yanıltıcı” olarak değerlendirilebilir.
Bu sadece sosyal medya için değil, yazılı ve görsel basın için de geçerli.
AKP - MHP ortaklığının “sosyal medya” kamuflajı altında asıl hedefi yazılı ve görsel basına sansür uygulamak. Tam seçim öncesinde!..
Tarihin en derin ekonomik krizini, halkın olağanüstü geçim derdini gözlerden kaçırmak çabası.
Meclis Adalet Komisyonu’nda bu yasa önerisi görüşülürken, CHP Milletvekili ve anayasa profesörü İbrahim Kaboğlu tam bir anayasa dersi veriyor. Öneriyi baştan sona anayasa hukuku açısından çürütüyor.
Örneğin, sosyal medyaya değiniyor. Sosyal medya zaten felç.
“2109’da Türkiye 84.258 Twitter hesabını kapatıyor ya da görünmez kılıyor, yani yasaklıyor. Bu yasaklama sayısı ile Türkiye dünyada ilk sırada.
“Twitter dışında, yasaklanan sosyal medya hesapları sayısında Türkiye dünyada yine ilk sırada”.
Her yasakta ve adalete erişemeyen insanların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuru sayısında olduğu gibi, Türkiye’yi Rusya izliyor.
“Dünyada bu birincilik” Türkiye’de demokrasinin çok ağır biçimde sakatlandığını zaten gösteriyor.
Üstelik:
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre, yöneticilerin ifade özgürlüğü dar, halkın ise geniştir.
Ne var ki, bu kural bizde son yıllarda tam tersine işliyor.
Yöneticiler halka istedikleri gibi, olmayacak sıfat ve kavramlarla hakaret ediyor, buna karşılık görüşünü bildiren halk ise, gazetecilerle birlikte gözaltına alınıyor, mahkemelere taşınıyor”.
Bu öneri yasalaşırsa, işin iyice çığırından çıkacağı besbelli.
Kaboğlu ekliyor:
“Bu öneri keyfiliğe açıktır.
Neyin gerçek, neyin gerçeğe aykırı bilgi olduğunun tespiti her zaman mümkün değildir. Bu uygulamada ceza verme riskini doğuracaktır.
(...) Son yıllarda yargının yürütmeye bağımlı hale gelmiş olduğu da dikkate alındığında, bu teklif, Anayasanın düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne ve hukuk devleti ilkelerine aykırıdır”.
Sözü edilen sansür ve yasak girişiminde MHP’nin büyük katkısı var. Öneriyi AKP’li hukukçularla birlikte hazırlayanlardan biri MHP milletvekili, aynı zamanda MHP’de hukuk işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı:
Feti Yıldız.
Son zamanlarda AKP ile ortaklaşa yürütülen hukuk çalışmalarında Feti Yıldız ön planda. Kendisi 1980 öncesinde İstanbul Ülkü Ocakları İl Başkanı. Kökten milliyetçi. Olabilir, o ayrı ama:
Sansür yasasında rolü büyük olmalı ki, komisyon görüşmelerinde muhalefetten gelen eleştirileri, AKP’lilerin yanı sıra, genellikle Feti Yıldız yanıtlıyor.
Muhalefetin eleştirileri, her zamanki gibi, iktidar ortakları tarafından hiç bir biçimde dikkate alınmıyor.
Öneri Meclis’ten geçtikten sonra, muhalefet yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürecek. Anayasa Mahkemesi’nden bu yasa da dönmezse, hiç bir yasa dönmez!..
Peki, MHP bu konuda neden bu kadar iştahlı?..
“Düşünce ve ifade özgürlüğü, AKP kadar, MHP’yi de rahatsız ediyor”.
Düşünsenize:
“MHP seçimde baraj altında kalır” söylem ve yazılarına geçit vermemek için bu yasadan yararlanmak istemez mi?..
Hem de, koşa koşa!..
Benim de bir önerim var:
“Bu konu bağımsız gazeteciler ve TV kanallarında çok sık ele alınmalı ki, düşünce ve ifade özgürlüğünde nereye doğru gittiğimiz iyice netleşmeli”.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin ‘Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |