Hayret!.. Garip!.. Anlamak zor!..
4 Eylül (iki gün önce) tarihli Resmi Gazete’de çok önemli bir tebliğ yayınlanıyor, kimsede çıt yok. Teknik adı “Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkındaki 32 sayılı Tebliğ” olan bir kurallar dizisi var.
Bu tebliğe önceki gün bir ek yayınlanıyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından. Özeti şu:
“... İhracata ilişkin bedellerin yurda getirilme süresi 180 günü geçemez. Söz konusu bedellerin en az yüzde 80’nin bir bankaya satılması zorunludur”. (Anılan tebliğ, madde 3).
“... Müteahhitlik firmaları hizmetleri karşılığı elde ettikleri bedelleri 365 gün içinde getirmek ve bir bankaya satmak zorundadır.” (Anılan tebliğ, madde 4).
Bu kararlar altı ay süreyle geçerli. (Anılan tebliğ, madde 13).
Doların alıp başını gitmesi karşısında, dövizi frenlemek adına, çeşitli adımlar atılıyor. Bunlardan biri de, 4 Eylül tarihli tebliğ.
Bu son karar derde ne ölçüde deva oluyor?
Ve ne anlama geliyor?..
Önce biraz teknik bilgi şart, geriye dönük olarak.
Türk Parası Kıymeti Koruma kararları en çok 24 Ocak 1980 ekonomik kararları ve onu izleyen 1983 sonrası Özal döneminin en çok tartışılan alanlarından biri. Ve çok önemli.
Çünkü, o kararlarla birlikte Türkiye serbest piyasa ekonomisine büyük bir dönüş yapıyor. Elde döviz bulundurmak, ithalat ve ihracatı serbest bırakmak o kararlarla gerçekleşiyor.
O kararlar devletçi ya da karma ekonominin sonu.
Burada küçük bir parantez açalım.
1983’deki kararlardan önce elde döviz bulundurmak suç iken, Özal’ın iktidarı ile birlikte bu suç olmaktan çıkıyor. O tebliğ sayesinde.
İşin özünü yeniden vurgulamak yararlı olabilir:
Türkiye o kararlarla birlikte serbest piyasa ekonomisine geçerken, kendisine dünya ticareti ve dünya sermaye piyasalarıyla bütünleşme yolunu açıyor.
Bugünkü kararları anlamak için teknik bilgiyi hatırlamaya devam etmek gerek.
Özal kararlarıyla birlikte:
Türk Lirası konvertibl oluyor, yani herhangi bir yabancı para ile serbestçe değiştirilebiliyor. Konvertibilite, uluslararası ödemeler için paraların birbirine dönüştürülebilmesi anlamını taşıyor.
Bu dünya ticareti açısından önemli. İki önemli koşulu var:
1-Yurt içinde ticaret ve sermaye haraketleri üzerinde sınırlama ol-ma-ma-sı,
2-Yurt içindeki mali yapının güven vermesi gerekiyor.
Özal kararlarıyla birlikte Türk Lirası da konvertibl nitelik kazanıyor, yani herhangi bir yabancı para ile değiştirilebiliyor ki, böylece dünya ticaretine serbestçe katılabiliyor.
Özetlenen teknik bilgi çerçevesinde önceki günkü kararlar ne anlama geliyor?
Konvertibiliteden başlarsak...
Yavaş yavaş bundan vazgeçiliyor. Çünkü, ticarete sınır getiriliyor. Mali yapı ise, güven vermekten uzak.
Kararların kendisine gelirsek...
1-İhracat bedellerini 180 gün içinde yurda getirmek koşulu zaten var, yeni değil. Ama, şimdi yeniden vurgulanıyor.
2-Yeni olan, o bedelin yüzde 80’ini bankaya satmak, yani TL’ye çevirmek.
Böylece eldeki döviz rezervinin artması umuluyor. Döviz miktarı artacak, dolar düşücek, umulan bu.
Hemen vurgulamak gerek:
Bu karar doları ne kadar frenler, tartışılabilir. Ancak önümüzdeki belirsiz dönem için bir hazırlık olabilir. Geleceğe dönük bir adım.
Kararın altı ay yürürlükte kalması bugün için bir anlam taşımıyor, altı ay sonra süre yeniden uzatılabilir.
Kararın özü çok başka.
Serbest piyasa ekonomisinden sapma başlıyor.
Böyle bir sapmanın bu saatten sonra maliyeti hayli ağır olur. Çünkü, yurt içinde ve dünya bağlantılı oturmuş bir sistem var, bundan sapılıyor.
Ayrıca bireyler açısından, elde istediği kadar, serbestçe döviz bulundurmak mümkün iken, ihracatçı için bu miktar ihracatının yüzde 20’sine iniyor, yüzde 80’nini TL’ye çevirmek zorunda.
Bu karar aynı zamanda TL’nin konvertibilitesini de tartışmaya açıyor, yani yabancı paralarla değiştirilmesini.
Bu da TL’nin dünya ticaretinde ve finans piyasalarında geçerliğini sorgular hale getiriyor. TL’nin uluslararası alanda değerini düşürüyor.
Çok yanlış bir adım.
Hazine ve Maliye Bakanlığı bu kararları alırken ne düşünüyor, kime danışıyor, hangi tecrübeyle hareket ediyor, belli değil.
Bu işi çok iyi bilen uzmanlar var ama, onlara danışmıyor.
Mali piyasalardan anlamayanlarla iş tutuyor ve yanlış adımlar birbirini izliyor.
Telaşla, cehaletle...
Ve daha kötüsü dünya ticaretinden kopma adımıyla...