Önümüzdeki hafta sonu Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde seçim var. AB seçmenleri Avrupa Parlamentosu’ndaki 751 sandalyenin sahibini belirleyecekler.
Ancak yapılan kamuoyu yoklamaları 500 milyon nüfuslu AB’de halkın yüzde 60’ının 23-26 Mayıs tarihleri arasında yapılacak seçim tarihini bilmediğini gösterdi. Yani ilgi o kadar. Zaten oy kullanma zorunluluğu olmayan ülkelerde halkın sadece yüzde 45-50’sinin sandığa gitmesi bekleniyor.
Seçimlere her ülke kendi yöntemiyle hazırlanıyor. Romanya'da bir grup cadı büyü yaparak 26 Mayıs’ı bekliyor. Cadılar, Avrupa Günü olan 9 Mayıs'tan bu yana gece yarısı, şafak ve gün batımı saatlerinde büyülü bir madde oluşturmak için ritüeller düzenliyor.
Mum ve çiçeklerden karışım hazırlayan grup, bu 'iksiri' seçimlerin yapılacağı gün Romanya Parlamentosu'na atacak. Romanyalılara vaatlerde bulunan siyasetçiler, eğer sözlerini tutmazlarsa ya sağlık sorunları yaşayacak ya da hapsi boylayacak.
Şaka bir yana, yapılan anketler merkez sağın (EPP), oy kaybına rağmen yine parlamentonun en büyük gurubu olacağını, aşırı sağın ise oyunu önemli ölçüde artıracağını gösteriyor.
Sosyal Demokratlar (S&D) ikinci siyasi grup olarak gösteriyor. Ancak oy kaybı en az yüzde 5 civarında olacak. Birleşik Sol ve Yeşillerin de oylarını artıracağı tahmin ediliyor.
Avrupa Parlamentosu seçimleri, Ulusal Parlamento seçimlerine benzemiyor. Ülkeler değil, siyasi görüş ön plana çıkıyor. Gruplar ona göre şekilleniyor. Tabi bir de AB vatandaşları hangi ülkede yaşarsa yaşasın, oyunu yaşadığı ülke siyasetçilerine veriyor. Yani bir Alman Danimarka’da yaşıyorsa, Danimarka partilerine oy verebiliyor.
Beş yıl arayla yapılan parlamento seçimlerinde 18 yaşını doldurmuş herkes oy kullanabiliyor. Avusturya’da bu yaş sınırı 16’ya indirildi. AB’de 400 milyona yakın insan oy kullanma ehliyetine sahip.
Demiştim ya, seçimlere ilgi genelde çok az. Halkın yüzde 50’si sandığa gitmiyor. Belçika, Yunanistan, Kıbrıs ve Lüksemburg’da oy kullanma zorunluluğu olduğundan bu sayı biraz daha yüksek çıkabiliyor.
Avrupalıları en çok endişelendiren konuların başında ekonomi, işsizlikle mücadele, göç ve göçmenler geliyor. Kamuoyu yoklaması terör ve iklim değişikliği ile mücadele konularının da büyük önem kazanmaya başladığını gösteriyor. Bu ülkelerde yaşayan yabancı kökenlilerin önceliği ise, Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobinin giderek artması…
Avrupa Parlamentosu seçimlerine Türkiye kökenli bazı adaylar da seçilebilecek konumlarda giriyorlar.
Büyük bir sürpriz olmazsa, bu seçimlerde bir ilk yaşanacak. Güney Kıbrıs’taki AKEL partisinin listesinden aday olan Kıbrıslı Türk Niyazi Kızılyürek’in seçilmesi kuvvetle muhtemel. Kızılyürek, bu ülkenin ‘resmi dillerinden biri’ olan Türkçeyi Avrupa Parlamentosu’na taşıyacak kişi… Birkaç dil bilen Kızılyürek, akademisyen, yazar ve Türk-Yunan ilişkileri ve Kıbrıs konusunda birçok dile çevrilmiş kitaplarıyla biliniyor.
Almanya'da Sol Parti (Die Linke) liste başı, Malatyalı Özlem Alev Demirel. İnsan hakları ve ırkçılık alanında çalışmalarıyla tanınıyor. AP’de çok ses getirecek.
Artık AP’deki tecrübeli siyasetçilerden biri olarak bilinen Alman Sosyal Demokratların (SPD) adaylarından biri İsmail Ertuğ. Yine AP üyesi olacak.
Hollanda’dan DENK partisi adayı Ayhan Tonca da seçilebilecek konumda. Karaman doğumlu Tonca, Hollanda Diyanet Vakfı sözcülüğü de yaptı.
Almanya’dan Die Linke’nin 10’uncu sırasından aday Murat Yılmaz ve ‘Serbest Seçmenler’ (Freie Wahler) adayı Engin Eroğlu da AP seçimleri için yarışıyor.
Önümüzdeki hafta Avrupa Parlamentosu’nda beş yıl boyunca görev yapacak 751 kişi belirlenecek.
Cadılar iksirini hazırlasın ve seçim günü hem ulusal parlamento, hem de Brüksel ve Strazburg’daki parlamento önüne atsın…