Gazeteci masasının başında oturmuş, haber hazırlıyor.
Bir ajans haberi takılıyor gözüne: Ülkenin bir yazarı, darbe dönemlerindeki hukuksuzluğu da bugünkü hukuksuzluğu da eleştirmiş. Güneydoğu’da devletin sivil vatandaşlar ve tarihi eserler konusunda daha dikkatli olması gerektiğini dile getirmiş. PKK’nın özyönetim politikası yanlıştı demiş, onlar da eleştirmiş.
Gazeteci bu haberi doğru dürüst verse tamam. Ama ne yapıyor. Cevaplardaki PKK vs. bölümlerini kesip, ‘’Bakın ülkesini nasıl kötülüyor, PKK’dan sözetmiyor bile’’ diye haber yapıyor.
Gazete de bunu PKK bayrakları vs ile manşete çıkarıyor.
Sonra dönüp Ahmet Kaya’yı linç edenlerden hesap soruyorlar.
Peki sizin yaptığınız ne arkadaşlar?
***
Aynı şeyi yabancı basındaki konuşmalarınızı çevirirken de yapıyorlar.
Rus Novosti Press’e ‘’Hiçbir devlet kendi toprakları içinde silahlı bir özyönetim kurulmasına izin vermez. Türkiye bunu önlerken dikkatli davranmalı, sivil halka zulüm yapmamalı’’ diyorsunuz.
Gazeteci bu bölümleri de kesiyor. Ondan sonra gelsin ‘’kin kustu’’, ‘’ülkesini kötüledi’’ manşetleri ve bu yalan haberler üstünde kalem oynatan köşeciler.
***
UNESCO’dan istifa ettiğimden beri başıma gelenler bunlar. Merak ettiğim şey ise bu arkadaşların nasıl bir gazetecilik etiğine, nasıl bir ahlak anlayışına sahip oldukları.
Söylenenlerin bir kısmını okurdan saklayarak insanları hedef göstermekle ellerine ne geçecek?
Daha da önemlisi bunu nasıl içlerine sindirebiliyorlar?
***
İşin kötüsü bunlar yeni değil. Hükümetler değişiyor, askerler gidiyor siviller geliyor ama basının bu iftira atma geleneği değişmiyor.
Bir zamanlar ‘’Yunan televiyonunda kin kustu’’ diye haberler çıkıyordu.
Başka bir dönem ‘’Doğu Almanya’ya iltica etti’’ diye yazıyorlardı.
Türkiye- Yunanistan Dostluk Derneği’ni kurduğumuz zaman ne vatan hainliğimiz kalmıştı, ne teroristliğimiz.
Daha neler neler.
Oysa ne ülkemizi kötülediğimiz vardı ne de kin kustuğumuz.
Asker, sivil, hangi iktidar zamanında olursa olsun sadece demokrasi, barış, hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi temel ilkeleri savunuyorduk.
(Eski bir yazım geçti elime: ‘’Laiklik bahanesi ile Susurluk’u örtbas etmeye kalkmayın’’ diye haykırıyoruz.)
Şimdi de öyle.
Ölmez sağ kalırsak ilerde de aynı ilkeleri savunacağız.
***
Gazetelerin taraf tutmasını anlamak mümkün ama ille de düşman yaratmak için gerçeği eğip bükmeleri bana anlaşılmaz geliyor.
Bunu kendilerine nasıl yakıştırdıklarını anlamakta güçlük çekiyorum.