Geçtiğimiz Perşembe günü Amerika’nın ikinci çeyrekteki (Nisan, Mayıs, Haziran) büyüme oranı açıklandı: ABD ekonomisi bu dönemde yüzde 4.1 büyüdü. Yüzde 4.1, ekonomisinin toplam büyüklüğü 1 trilyon doların altında bulunan Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için “şöyle böyle” denebilecek bir oran. Ama birkaç trilyon dolar (ve üstü) büyüklükteki ülkeler için alışılmadık, epeyce yüksek, denebilecek bir büyüme oranı.
Amerikan ekonomisi, mevcut büyüklüğünün üzerine son bir yılda yaklaşık 800 milyar dolar koyarak (Yani kabaca Türkiye ekonomisinin toplamı kadar ek büyüklük üreterek) ilk kez 20 trilyon doları geçti.
Amerikan ekonomisinin diğer göstergeleri de (Borç hariç) iyi durumda: İşsizlik, tarihin en düşük noktasına yakın seviyelerde geziniyor. Enflasyon yüzde 3, çekirdek enflasyon yüzde 2.3 seviyelerinde… (Aylık değil yıllık.)
Yüzde 4.1’lik büyüme en çok Trump’ı sevindirdi. Twitter’daki yorumu “Büyüme rakamları harika” şeklindeydi. Ekonomi bu tempoda büyürse Trump’ın yeniden başkan seçilmesi şaşırtıcı olmaz. (Tabii Rusya soruşturmasında ayağını kaydırmazlarsa.)
Kendimi bildim bileli Türkiye’de Amerika’nın “kağıttan kaplan olduğu”, “içeriden çürüdüğü”, “yakında çökeceği” söylenir durur. İlginç olan, buna İslamcılar kadar solcuların da inanıyor olması.
Oysa görüldüğü gibi Amerika çökmek bir yana Avrupa’yla arasındaki farkı daha da açıyor.
Amerika süper güç konumunu korumayı, Dünya’da yaşanan teknolojik dönüşümüne öncülük etmeye borçlu.
Bir zamanlar Amerikan ekonomisinin başkenti, otomotivin kalbi olan Detroit'ti. O zamanlar Dünya ekonomisine iki "general", General Electric ve General Motors yön veriyordu. "General Motors için iyi olan Amerika için de iyiydi."
Sonra Detroit düşüşe geçti, Japon Toyota, General Motors’u sollayarak dünya otomotiv pazarının liderliğine yükseldi. Ama Amerika çökmedi. Detroit’in yerini Silikon Vadisi, General Motors’un yerini Apple, Google, Tesla (Ve Microsoft, Amazon, Ebay vs.) aldı.
Amerika'dan ve Amerikalılardan çok fazla hoşlanmam. (Amerikan şairlerini, yazarlarını hariç tutuyorum elbette.) Ama hoşlanmıyorum diye Amerika’nın "kağıttan kaplan olduğunu", "içeriden çürüdüğünü", "yakında çökeceğini" söylersem, arzularımı aklımın önüne koymuş olurum. Aydınlanma düşüncesi bunun tersini, aklı, duyguların önüne koymayı gerektiriyordu, yanlış hatırlamıyorsam.
Teknolojiye yön veren şirketler neden Avrupa’dan veya Asya’dan değil de Amerika’dan çıkıyor? Bu, üzerinde uzun uzun tartışılabilecek bir soru. Özet olarak üç ana sebep ileri sürülebilir: 1) Göçmen ülkesi olması. Avrupa’dan farklı olarak göçmenlerin kolayca ekonomik hayata entegre olabilmesi. (Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un babası Suriye, Google’ın kurucusu Sergey Brin’in babası Rus göçmeniydi. Tesla’nın kurucusu Elon Musk’un kendisi Güney Afrika göçmeni.) 2) Sermaye piyasalarının derinliği; iyi bir projesi olanın kolayca kapital bulabiliyor olması. (Türkiye’de “Eşi benzeri olmayan bir teknoloji geliştirdim” diye bankaların kapısını çalın da görün, başınıza gelecekleri…) 3) Dev iç pazar. (Ebay Türkiye’de kurulmuş olsa 1 milyar dolarlık büyüklüğe ulaşması yıllar sürerdi, Amerika’da kısa sürede büyüyerek milyar dolarlık şirket olmak, sonra gidip Türkiye gibi ülkelerdeki pazar liderlerini -Mesela Gittigidiyor.com’u- satın alarak küresel bir deve dönüşmek mümkün.)
İslamcıları, muhafazakarları bilmem ama ilericilerin Amerikan ekonomisinin çöküşünün yakın olduğu beklentisi, geçtiğimiz haftaki yazımda değindiğim, Türkiye ekonomisine dair çöküş beklentisiyle (http://t24.com.tr/yazarlar/baris-soydan/gercekci-olalim-ekonomi-cokmeyecek,20144) aynı örüntüye sahip bence: Her şeyin bir gecede değişivermesini, halkın Hanya’yı Konya’yı bir anda anlamasını, dünyanın bir günde yıkılıp yeniden kurulmasını umut ediyoruz.
Bu beklentinin yaşadığımız topraklarda güçlü köklere sahip binyılcı, kıyametçi düşünceyle yakından ilgisi var gibi geliyor bana. Kıyamet yakınsa “kurtuluş” da yakın demektir. Oturup güçlü bir muhalefet oluşturmak için çalışmak yerine dünyanın yıkılmasını beklersiniz.
Gelin görün ki, ne Türkiye ekonomisi çöküyor, ne de Amerikan ekonomisi. Amerika, en parlak dönemlerinden birini yaşıyor. Daha uzunca bir süre boyunca dünyanın başına bela kesileceğinden emin olabilirsiniz. (Çin, 2032’lerde ekonomik büyüklük olarak Amerika’yı geçecek ve galiba o zaman Dünya, daha dengeli bir yer haline gelecek.)