Türkiye'de gazeteciliğin sorunlarını; siyasi, ekonomik, bürokratik baskılar, mevzuat darlaması ve çarpık sermaye ilişkilerinden ibaret sayabilir misiniz?
Elbette hayır!Türkiye'de gazeteciliğin; gazetecilerin kendilerinden, ideolojik takıntılarından, zaaflarından, kendilerini ödünç verdikleri imkânlar karşılığında sergilediği icraattan kaynaklanan büyük sorunları var.Gazetecilerin, özellikle medya elitlerinin meslekte yarattığı sorunları görmezden gelen her medya tartışması eksiktir.Bu köşede defalarca tanık olduğunuz bu görüşleri bir kez daha hatırlatmamın sebebi, "Katarlı gençlere Türkiye'de sınavsız eğitim hakkı" sağlandığına ilişkin iddialara ilişkin T24'te de çıkan haber konusunda yaşananlar.Sonuçta sadece ve sadece T24'ün açık özür dilediği ve Türkiye'de iktidar ile medyanın üç boyutlu fotoğrafını bir kez daha önümüze koyan süreci özetleyelim.
Haber 25 Haziran Cuma sabahı, Resmi Gazete'de "Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Askerî Sağlık Alanında Eğitim ve İş Birliği Protokolünün Onaylanması Hakkında Karar" başlığıyla yayımlanan 4136 Sayılı Karar dayanak gösterilerek internet medyasında yer buldu. İlk hangi mecranın yayımladığını bilmiyorum, ancak T24'ün gördüğü ilk mecra sosyal medya paylaşımları ve Sözcü gazetesinin internet sitesi oldu.T24 haberi, "Protokol onaylandı, Katarlı gençler Türkiye'de sınavsız tıp okuyabilecek" başlığıyla verdi. Ancak, protokolde açık olmayan bazı kelimelendirmeler nedeniyle, diğer mecraların çoğunun aksine, Resmi Gazete'deki protokol metninin tamamını da habere ekleme ihtiyacı hissettik.Ardından, aynı gün saat 14.42'de, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un açıklaması geldi. T24 bu açıklamayı tam 18 dakika içinde, saat 15.00'te yayına alarak hem ayrı haber olarak girdi hem sosyal medya hesaplarında anons etti, hem de yanlış olduğu anlaşılan ilk haberine de yansıtarak düzeltme yaptı. Altun'un açıklamasının, 18 dakika içinde T24'te yayına girdiğini, habere ilişkin linkteki bu metinde görebilirsiniz.
Bir başka deyişle, T24, haberde öne sürülen iddianın gerçek olmadığı açıklandığı anda gerekli düzeltmeleri -sosyal medya hesaplarında anons etmek dahil- 18 dakika içinde yaptı. "T24'ün de verdiği 'Katarlı gençlere Türkiye'de sınavsız tıp eğitimi olanağı tanındığı' haberi yalanlandı" başlığını taşıyan haberi, son hâliyle buradan okuyabilirsiniz.
Başka mecralar Altun'un açıklamasını ne zaman girdi, derseniz, AKP'ye yakın üç yayından örnek vermekle yetineyim. Altun'un açıklaması star.com.tr sitesinde T24'ten 8 dakika sonra 15.08'de, Hürriyet'in internet sitesinde 17 dakika sonra 15.17'de, Yeni Şafak'ın internet sitesinde de 25 dakika sonra 15.25'te yayına girmiş görünüyor. Bu saat sıralamasına biraz sonra döneceğim.
Altun'un açıklamasını 18 dakika içinde yayımlayıp haberi anında düzeltmemize rağmen T24'ün meseleyi bu noktada kapatmasının doğru olmayacağını düşündük. Öncelikle, T24'ten önce internet medyasına ve sosyal medyaya yansıyan haberin T24'te de nasıl yanlış yorumla tekrarlandığını tespit ettik. T24, protokolün, "Misafir öğrenciler, taraflardan herhangi birinin, bu protokolün amacı için diğer taraf ülkesine gönderdiği mezuniyet öncesi asker veya sivil öğrencilerini ifade eder" hükmünü atlamış, çok sayıda diğer mecranın kendisinden önce düştüğü hataya düşmüştü. "Mezuniyet öncesi öğrenciler" ifadesi, misafir öğrencilerin kendi ülkelerinde de, protokol kapsamındaki tıp, eczacılık gibi alanlarda zaten eğitim görmekte olduklarını ifade ediyor olmalıydı. (Eğer öyle değilse, bir başka deyişle kendi ülkelerinde protokol kapsamındaki alanlarda eğitim görmeyen öğrenciler Türkiye'deki tıp fakülteleri gibi kurumlara doğrudan girebileceklerse, gerçekten sorunlu, tartışmaya çok açık bir düzenleme karşısında olduğumuzu söyleyebiliriz. İletişim Başkanlığı bu konuda bir açıklama yaparsa, tartışmaya ilişkin en önemli katkıyı sağlamış olur.)
Bu tespiti yaptıktan sonra, Altun'un açıklamasıyla daha önce düzelttiğimiz haber için T24 okurları ve kamuoyuna ayrıca bir özür açıklaması yapmaya karar verdik. Önemli yanlışlar içeren haberlerin, metni düzeltmenin yanı sıra, Türkiye medyasında kurumsallaşmış olan ret, inkâr, çarpıtma, saklanma yoluna gitmeyerek, aynı yollarla açık özür dilemeyi gerektirdiğini düşünüyoruz.
Eş zamanlı şekilde, diğer mecralara ilişkin olarak yazdığı bütün eleştirileri T24 okurlarıyla paylaştığımız Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici'ye başvurup, yanlış yorumla yayımladığımızı düşündüğümüz haber konusunda bir değerlendirme yapmasını rica ettik. Sağ olsun Bildirici, konuyu incelemek için biraz zaman isteyerek talep ettiğimiz değerlendirmeyi yaptı. 26 Haziran Cumartesi günü T24'te "Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici: 'Katarlı öğrencilere sınavsız tıp eğitimi' iddiasını yayınlayanlar açık düzeltme yapmalı, özür güveni tazeler" başlığıyla yayımlanan değerlendirmeyi buradan okuyabilirsiniz.
Tartışmanın odağına tek başına T24'ü oturtacağını, aynı iddiayı yayımlayan diğer mecraların çoğunun saklanacağını daha önceki tecrübelerimizden bilmemizi rağmen, özrü de aynı gün hem sosyal medya hesabımızda hem de ilk haberin içinde yayımladık. Ne için özür dilediğimizi açık olsun diye, açıklamayı, 'alıntılı retweet' yaparak, Twitter'daki ilk anonsun üzerine yerleştirdik.
T24'ün yukarıda özetlediğim süreçte sergilediği tavrın dört tür geri dönüşü oldu.
Bir grup; "AKP'den, iktidardan korktuğumuz için mi haberi düzelttiğimizi" sorgulayan, hatta bu doğrultuda T24'ü suçlayan iddialar paylaştı. Gülüp geçtik.İktidar yörüngesinde olmayan mecraların geri dönüşü, metin ve anonslarında bazı düzeltmeler yaparken hemen hiç ses vermemek oldu. Bu grupta -elbette art niyet taşımayan bir yorumda- "haberi 27 saat sonra düzelttiğimiz" yolunda maddi bir hata da yapıldı.
AKP yörüngesindeki medyada ise, tahmin ettiğimiz üzere, sevinçle sarmaş dolaş bir suçlama dalgası oldu. Birinciliği, T24'ün 'dudak ucuyla da olsa haberi yalanladığını' birinci sayfasına yazabilen Yeni Şafak'a verdik.
İnsanları, hayatları, aynı yörüngede görmedikleri kurumları yıllardır yalan rüzgârıyla hedef alan, bu yalanları niyet ederek yağdırdıkları için hiçbir zaman özür dilemeyen propaganda aygıtlarından, o varakpârelerde yıllardır bu utanç icraatını yapan yanaşmalardan umudumuz yok. Gerçekten acıklı hikâyeleri için, T24'ün yanlış yorum eşliğinde yaptığı hata için açık yüreklilikle dilediği özürle, yıllardır niyet ederek sürdürdükleri yalan rüzgârını aklayamayacaklarını, 'başkalarının günahlarıyla aziz olamayacaklarını' hatırlatıp geçelim.
Dördüncü geri dönüş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'dan oldu. Altun, T24'ün özrü üzerine üzerine, Twitter hesabından paylaştığı mesajının başında "Dünkü yalanı dolayısıyla ilgili kuruluş 27 saat sonra özür diledi" ifadesini kullandı.Altun, bugün de (29 Haziran 2021 Salı), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın düzenlediği 'İnternet Medyası ve Haberciliği Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada bu konuyu da gündeme getirdi. Altun'un habere ilişkin konuşmasını özetleyerek aktaralım:
- "Katarlı öğrencilere sözde sınavsız tıp eğitimi haberi bir internet sitesinde yayımlandı. Haberin kesinlikle doğru olmadığını ortaya koyduk hemen. Bunu ortaya koymamıza rağmen, haberi yapan internet sitesi ancak 27 saat sonra döndü ve 'Biz yanlış yapmışız özür dileriz' dedi. Dahası, 'Bizim haberimizi referans alarak açıklama yapanlardan da özür dileriz' dedi. Fakat 27 saat geçmişti ve algı operasyonu tamamlanmıştı."
Haberi, Altun'un T24'ü kastederek vurguladığı "bir internet sitesi" değil, T24'ten önce ve sonra onlarca site yayımladı, ancak sadece T24 özür diledi.
Altun, "Doğru olmadığını ortaya koymamıza rağmen, haberi yapan internet sitesi ancak 27 saat sonra döndü ve özür diledi" diyor. Yazık, Altun'un yalanlama açıklamasını en önce T24 olmak üzere, dakikası dakikasına hangi mecraların verdiğine ilişkin benim şu yazı için birkaç dakikada yaptığım tespiti, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı yapamıyor. İhtimal, Altun'un çok sevdiği ifadeyle 'algı operasyonu' amacıyla özellikle yapmıyor.
Yukarda örneklerini verdiğim üzere, 'İnternet Medyası Çalıştayı'na seçerek davet ettiği yayınlardan da önce açıklamasını yayımlayan, haberini düzelten T24'ün ancak 27 saat sonra dönüp düzeltme yaptığı imasında bulunan Fahrettin Altun 27'leri karıştırmasın. '27 saat' ile medya tarihimize geçen olay, Berat Albayrak'ın 'At izi it izine karıştı' diyerek Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan istifa etmesini, izin bekledikleri tam 27 saat boyunca duyuramayan, Fahrettin Altun'un çalıştaydaki bazı konuklarının icraatıydı.
Velhasıl, biz T24'te, -elbette niyet etmeyerek- düştüğümüz yanlışlar için haberlerimizi düzeltmeyi, özür dilemeyi; böyle davranarak okurlarımıza "Sizi hiçbir zaman bilerek, isteyerek yanıltmayacağız" demeyi sürdüreceğiz. Bütün medya mecraları ile gazetecilere, hata yaptıklarında özür dileme gücü; bu mesleği gerçeklere saldırı için araçsallaştırıp, elde ettikleri imkânlar karşılığında insanları ve kurumları sistematik yalan ve iftiralarla hedef alanlara ise şifa diliyoruz.
Fahrettin Altun'un düzenlediği, T24 ve iktidar yörüngesinde görmediği mecraların önemli bir bölümünün çağrılmadığı 'İnternet Medyası ve Haberciliği Çalıştayı'na gelince...Gündem konularından biri "İnternet Haberciliğinin Tanımı ve Sınırları" olarak yazılmış. İnternet haberciliğine, Sulh Ceza hâkimliklerinden, yayın mecralarının yanıtları / savunması bile alınmadan yağdırılan erişim engelleme kararlarıyla getirilen sınırlama yeterli gelmiyor demek ki!
Çalıştayın temalarından biri de "İnternet medyasında gelir sistemi" olarak yazılmış ki; ev sahibi ve ilgili makbul konukları, makbul medyaya aktarılan kamu kaynaklarını da konuşurlar mı dersiniz? Belki, Doğan Medya Grubu'nun el değiştirmesi için Ziraat Bankası'ndan sağlanan ve hacmi 750 milyon dolar ile 900 milyon dolar arasında telaffuz edilen kredi ile Sabah-ATV grubunun satın alınması için Halkbank ile Vakıfbank'tan aktarılan toplam 750 milyon dolarlık kredinin koşulları ve akıbetini de öğreniriz.
Hep dediğimizi tekrar edelim... Ne yaparsanız yapın ama unutmayın; baskıyla, çarpık finansal ilişkilerle, zaaflarıyla emir alan medya elitleriyle, ideolojik takıntılarla, yağmalanan kamu kaynaklarıyla, yalan rüzgârlarıyla berbat ettiğiniz gazeteciliği temizlemek için, ellerimizde kovalarla buradayız.